CHP Kurultayında lütfen yumruklaşmayın
Cumhuriyet Halk Partisinde "Halk", Cumhuriyet ile Parti arasında bir kelime olarak kaldığı sürece seçim kazanmak uzak bir ihtimaldir.
Dünya ve Türkiye’deki gelişmeleri, sadece dış politikada uzmanlaşarak anlamanın mümkün olmadığını biliyordum.
İşte bu yüzden, yurt dışından döndüğüm 2000 yılından itibaren iç siyasette de aktif olarak yer almaya başladım.
Milletvekili ve belediye başkanı adayı olduğum, danışmanlık yaptığım süreçler, ülkemiz siyasetinin aktörlerini ve dinamiklerini anlamama büyük katkılar sağladı.
MHP, İyi Parti ve AK Parti’nin iç dengelerini ve siyasetini takip edip yorumluyorum, ama yıllarımı verdiğim CHP’yi ise rahatlıkla uzmanlık alanım olarak gösterebilirim.
Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu döneminin başından itibaren, bu sürecin büyük bir hayal kırıklığı ile biteceğini öngörmüştüm.
Bu nedenle, Kemal Beyden başlayarak, CHP içindeki hemen herkesi yapılan hatalar konusunda, ‘beni milletvekili, belediye başkanı yapmazlar’ kaygısı duymadan, uyarmaktan çekinmedim.
CHP’li il, ilçe başkanlarının, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, vekillerin ve kurultay delegelerinin büyük bir bölümünü tanırım.
Onları son 13 yıldır ilk kez bu kadar endişeli ve kararsız görüyorum.
Ne yapacaklarını bilmez haldeler.
Düşüncelerime ve önerilerime değer veren bu arkadaşlar arayıp, ‘Kimi destekleyelim?’ Diye soruyorlar.
Arayanların birçoğu da kurultay salonunda olabilecekler konusunda edindikleri bilgileri, duyumlarını paylaşıyorlar.
Yıllardır siyasetin, özellikle de CHP siyasetinin içindeyim ve hangi bilginin doğru hangisinin dedikodu ya da temenni olabileceğini anlayacak noktayı çoktan geçtim.
Bu görüşmelerden edindiğim izlenim, birilerinin İzmir, Afyon, Siirt, Ankara, İstanbul il kongrelerinde ortaya çıkan o çirkin görüntülerin daha beterini 4 Kasım günü Kurultay salonunda yaşatmaya hazırlandığı yönünde.
Böyle bir çirkinliğin, provokasyonun ya da olumsuzluğun yaşanabileceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok.
CHP maalesef çok kötü bir süreçten geçiyor ve parti içi iktidar mücadelesine tutuşanların kavgalara, yumruklaşmalara, kamuoyunun nasıl bakacağını düşünecek halleri yok.
Bu insanları ne kadar uyarırsanız uyarın, kurultay günü, o salonda CHP’li bilinciyle değil de taraftar olarak hareket etmelerini önlemek zor görünüyor.
Özellikle 4 büyük ilin kurultay delegelerini ve onlarla birlikte belli bir hesapla salona gelecek bazı grupları buradan uyarmakta yarar var.
Yumruklaşmaların, zaten son seçimlerde kazanıyoruz denilerek aldatılmış, hayal kırıklığına uğramış parti ve seçmen tabanını CHP’den iyice uzaklaştıracağını bilerek hareket etmelisiniz.
Peki bu bilinçle hareket ederler mi?
Gözlerini parti içi iktidar hırsı bürümüşlerden bunu beklemek hayal olur.
İnşallah ben ve bana bu bilgileri verenler yanılırız.
Yumruklaşmalar yaşanmaz ve CHP de bir kez daha iktidar partilerinin genel başkanlarına ve sözcülerine kolay malzeme haline gelmez.
Ayrıca kamuoyundaki itibar kaybı da sürmez.
Yine de kesin olan bir şey var ki, o da şu anda delege ikna etme savaşlarına yoğunlaşmış çevrelerin, kamuoyunun ne düşündüğü ya da imaj erozyonuyla ilgilenecek halleri yok.
Örneğin, son seçimlerin ilk turunun ardından genel başkan yardımcılığı görevinden istifa etmiş bir kişi, şimdilerde il başkanlarını arayarak, “Seni genel başkan ile bir araya getireyim. Konuşmanda yarar var. Siyasetteki geleceğini garantiye alman” lazım türünden laflar ederek, ikna çalışmaları yürütüyor.
Oysa bu kişi, görevden alındıktan sonra hızlı bir dönüş yaparak, kendisini o makamlara taşıyan Kılıçdaroğlu’na söylemediğini bırakmayarak, İmamoğlu’nun arkasında saf tutmuştu.
Ama il kongreleri sürecinde ibrenin Kemal Bey tarafında olduğunu görünce, hızla Kılıçdaroğlu’nun yanına dönüp, onun için il başkanı ve delege avına çıktı.
Önce Kemalci, sonra Ekremci, Özgürcü ve tekrar Kemalci olan bu şahsın aradığı il başkanları da büyük bir şaşkınlık içinde, “Böyle birine nasıl güvenelim? Onu tekrar tekrar yanına alanlara nasıl güvenelim? Ne yapalım?" diye soruyorlar.
Sadece o değil, daha birçok eski ya da yeni MYK üyesi, vekiller il başkanlarını ve delegeleri gece gündüz arayıp vaatlerde bulunuyorlar.
Konuyla ilgili görüşlerimi soran, ne yapalım diyen özellikle Trakya, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Ege’deki bazı illerin yeni başkanlarına söyleyecek söz bulamadım.
Şimdilik Öymen’i pek dikkate alan yok ve görüntü, yarışın Kılıçdaroğlu ile Özel arasında geçeceği şeklinde.
Bu iki ismin çevresindekilere bakın, yine aynı kişileri görecekseniz.
Yani Kemalciler ve Kemal’den kopanlar.
Başka bir deyişle “Sen, ben, bizim oğlan” durumu.
Son 13 yıldır Kılıçdaroğlu’nun CHP piyasasına sürdüğü, her türlü makam ve mevkiye getirdiği, tüm seçim yenilgilerine ortak olmuş ekip, şimdi ikiye bölünmüş.
Her iki taraf da ‘partiyi biz kurtarırız, iktidara taşırız’ diyor.
Yani 13 yıldır birlikte yapamadıklarını, ikiye bölünerek başaracaklarına parti tabanını inandırmaya çalışıyorlar.
Gölge kabine kurup, eski bir Amerikancı Büyükelçiyi Dışişleri Bakanı, Bilkent Üniversitesi’nden tanıdığım, Kemal beyin prenses yaptığı bir hocayı da Ekonomi Bakanı ilan edip iktidara hazırlanıyorlar.
Neyi yapıp yapamayacaklarını ezbere bildiğim bu arkadaşların parti içi iktidar kavgasına il, ilçe başkanlarından da büyük bir tepki var.
Buna bağlı olarak da örgütlerde, önümüzdeki yerel seçimlerde büyük bir hezimet yaşanabileceği endişesi var.
Çünkü CHP seçmeninde, “Bu kez sandığa gitmeyeceğim. İnşallah derslerini alırlar da akılları başlarına gelir” söylemi çığ gibi büyüyor.
Hep söylüyorum ve söylemeye devam edeceğim: Giderek ‘kent soyluların’ partisi haline gelen CHP, geniş halk yığınlarının, dar gelirlilerin, desteğini alamadıkça, bırakın yerinde saymayı, geri gitmeye devam edecektir.
Tüm enerjisini parti içi iktidar kavgalarına ayıran, Türkiye’de iktidar olma hedefinden korkan CHP, kendi tabanından uzaklaşmaya devam edecektir.
Yaklaşık 15 yıldır söylediğim hatta kitabını yazdığım, ‘Yeni örgüt ve yeni çalışma modeli’ uygulanmadan, CHP için iktidar uzak bir ihtimal olarak kalacaktır.
Partide, ‘Ben’ değil ‘Biz’ diyenlerin sayısı çoğunluğa ulaşmadan iktidar hayaldir.
Cumhuriyet Halk Partisinde Halk, Cumhuriyet ile Parti arasında bir kelime olarak kaldığı sürece seçim kazanmak uzak bir ihtimaldir.
Tüm bunları ve daha fazlasını söyleyen ben ve benim gibiler ise partide söz sahibi olmuşlar için hariçten gazel okuyanlardır.
Kurultayda lütfen yumruklaşmayın.
Kemalci ya da Özgürcü değil CHP’li olun.
Bu arada, 4 Kasım Cumartesi, gün boyu salonda CNN Türk masasında olacağım ve kurultaydan notlar aktarıp, yorum yapacağım.