Bugün CHP’de siyaset yapanların neden siyaset yaptıkları konusundaki kafa karışıklıklarını gidermek öncelikli hedef olmalı. CHP nasıl bir parti olmalı? Kemalist milliyetçi bir parti mi olmalı, yoksa sosyal demokrat bir parti mi olmalı? Ya da liberal demokrat bir parti mi? Kimlerle hareket etmeli? Sünnilerle mi, Alevilerle mi, Kürtlerle mi, yoksa Türkçü milliyetçilerle mi?Azgınlaşmış bu siyasi alanda ne yaparsanız geminizi batmaktan kurtarıp açık denizlere açılabilirsiniz sorusunun cevabı, her şeyden ve herkesten önce fırtınalı denizin nasıl bir şey olduğunu, daha doğrusu denizin yani siyasetin neden böyle kabardığını anlayacak bir çaba çıkarmanıza bağlı. Bence önce böyle bir çabaya ihtiyaç var. Çünkü ancak böyle bir çaba sonucunda varacağınız sonuçlar sizi ve geminizi azgın denize rağmen batmamak için ne yapmanız gerektiğini söyler. Yukarıdaki benzetmeyi bir kenara bırakıp devam edersem, bugün CHP’de siyaset yapanların neden siyaset yaptıkları konusundaki kafa karışıklıklarını gidermek öncelikli hedef olmalı. CHP nasıl bir parti olmalı? Kemalist milliyetçi bir parti mi olmalı, yoksa sosyal demokrat bir parti mi olmalı? Ya da liberal demokrat bir parti mi? Kimlerle hareket etmeli? Sünnilerle mi, Alevilerle mi, Kürtlerle mi, yoksa Türkçü milliyetçilerle mi? Kısacası gemi personelinin bu türden sorulara nasıl cevap verdiğinin belirlenmesi, geminin de azgın dalgalarla nasıl baş edeceğinin de belirlenmesi anlamına gelecektir. Korumayı sağlayacak asıl liman bence bu! Onun için gemiye sağlam liman aramaktansa, azgınlaşan dalgalarla nasıl baş etmek gerektiğini belirlemeye yönelik toplantılar yapmak çok daha önemli. Onun için benim önerim bu: CHP’nin, ülkede mağdur olan ya da iktidarın yönetimi altında kendilerini mağdur hissedenlerin ne söylediğini anlamaya yönelik çalışmalar yapması uygun bir liman aramaktan çok daha anlamlı bir çaba olacaktır. Yanılıyor muyum? Ne dersiniz?
CHP için sağlam bir liman var mı?
CHP’nin, ülkede mağdur olan ya da iktidarın yönetimi altında kendilerini mağdur hissedenlerin ne söylediğini anlamaya yönelik çalışmalar yapması uygun bir liman aramaktan çok daha anlamlı bir çaba olacaktır. Yanılıyor muyum?
Kılıçdaroğlu, seçimden sonraki ilk toplantıda ‘'Değişimin önünü sonuna kadar açacağım. Gemiyi limana sağlam götürmek yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin'' dedi. Bu ifadenin neden söylendiğini anlamak mümkün ama hangi koşullara referans verilerek söylendiği çok da açık değil. Değil çünkü, seçimi kaybetmiş bir siyasi liderin istifa etmesi hem geleneğimizde yok hem de “bırakıp gitti” denmesi kültürümüzde çok ağır bir suçlama. O nedenle de Kılıçdaroğlu’nun böyle bir açıklama yapması anlaşılabilir.
Ama doğrusu böyle bir niyeti Kılıçdaroğlu hangi koşullarda söylüyor sorusu yoruma muhtaç. Çünkü insanın aklına hemen “gemiyi limana sağlam götürmek” lafı takılıyor. Kaptanlar gemilerini hangi koşullarda limana bir an önce götürmek zorunda hissederler diye düşündüğümüzde, bu koşulların fırtınalı havalar, denizin dalgalarının coştuğu, geminin batma tehlikesi geçirmekte olduğu durumlar olduğunu anlarız. Kaptanlar bu koşullarda verilen rota başka da olsa gemilerini bir an önce bir limana götürmeyi isterler. Çünkü açıktır ki gemileri azgın denizlere dayanamayıp batabilir, kendisi ve mürettebatı yok olabilir vs.
Eğer yukarıdaki ifadede sağlam bir limana götürülmesi gereken CHP ise, azgın deniz de CHP’nin içinde bulunduğu siyaset alanıdır. O zaman şu soruyu sormak bence anlamlıdır. Bu kadar kabarmış denizde hangi limanın sağlamlığına güvenebilirsiniz ki? Gemiyi, yani CHP’yi bu azgın dalgaların yükselmekte olduğu bir denizde hangi limana götürmeye kalkarsanız kalkın kurtaramazsınız. Çünkü bugünkü fırtınada güvenilir hiçbir liman yok! Dolayısıyla yapabileceğiniz tek şey bu azgın fırtına yumuşayana kadar geminin batmasını önleyici manevralar yapmak, yapabilmek. Hepsi bu!
Yani şunu yapamazsınız. “Ben bir sağlam, güvenilir bir liman bulayım, gemiyi orada demirleyeyim, fırtına geçince de yola tekrar çıkarım”. Dediğim gibi böyle bir olasılık yok. Azgınlaşan bu denizde dalgalarla baş etmeyi öğrenmekten başka çareniz yok. Onun için sakin limanı unutun bence!