Yorumlar

Çeşme’nin Kanal İstanbul’u: Yeni Çeşme Projesi

Abone Ol
Proje bu haliyle sadece yeni konut ve imar alanları yaratma amacı güden, doğal hayatı hiçe sayan iktidarın inşaata dayalı, yandaş müteahhitlere iş yaratma projesinden kısaca bir rant ve talan projesidir. Bu proje Çeşme’nin Kanal İstanbul’udur. Size Çeşme’de de bir Kanal İstanbul projesi var desem, şaşırır mısınız? Şaşırmam dediğinizi duyar gibiyim. Evet var. Bu yazıda sizlere mevcut iktidarın her projede olduğu gibi; yerel dinamikleri, sivil toplum kuruluşlarını, yerel yönetimleri ve en önemlisi bölge halkını umursamadan, ne yapılmak, nasıl yapılmak istenildiğini anlatmadan ve karşıt görüşleri görmezden gelerek, ikna etmeye bile tenezzül etmeden, bölgede yaşayan insanların endişe ve korkularını hiçe sayarak “ben yaptım oldu” zihniyetinin son örneği olan “Yeni Çeşme Projesi” hakkında bilgileri paylaşacağım. Son yıllarda Çeşme Yarımadası için kulaktan kulağa bir şehir efsanesi halinde dile getirilen ve sözde bir “Büyük Turizm Projesi” ya da “İstihdam ve Turizm Kalkınma Projesi”  adı altında sunulan Yeni Çeşme Projesi nedir önce onu anlamaya çalışalım. Proje 24.01.2020 Tarih/2054 Karar Sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile vücut buldu. Kararda özetle, “Çeşme ve Urla İlçelerinde yer alan ve “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” sınırlarında kalan taşınmazların turizm yatırımlarına tahsisi amacıyla, tapuda Hazine adına tescil edilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Acele Kamulaştırılmasına karar verilmiştir.” denilmiştir. 11.02.2020 tarihinde “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ne ilişkin bazı şahıs gayrimenkulleri kapsam dışına çıkarılarak projenin  yeni ve nihai sınırları ilan edildi ve 16 bin 624 hektar bir alanı kapsayacağı görülen Çeşme Turizm Projesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kamuoyuna açıklandı. Toplam 47 km. kıyı uzunluğu bulunan 16 bin 624 hektarlık proje alanı içerisinde, tarım alanları, zeytinlik alanlar, mera alanları, orman ve ağaçlandırma alanları ile yaklaşık 250 hektarlık bir alanda yer alan ve içerisinde balıkçıllar, çulluklar ile flamingoların yer aldığı 150’den fazla türü barındıran Alaçatı Sulak Alanı yer alıyor. Kıyı bölümünde ise Akdeniz foklarının yaşam alanları olduğu bilinmekte. KİM, NE BİLİYOR? Peki proje kapsamında ne gibi turizm yatırımları planlanıyor? Projede kaç adet otel, marina, golf sahası inşaa edilecek? Bu tesislerin kapasiteleri ne olacak? Golf sahalarının su ihtiyacı ne şekilde karşılanacak? Henüz Çeşme’nin büyük bölümünde içme suyu ve kanalizasyon altyapısı tamamlanamamış, fiber internet ağı bile çok küçük bir bölgede mevcut iken bu bölgenin altyapısı kim tarafından ve nasıl finanse edilerek yapılacak? Mevcut yerleşim alanları ile proje alanı arasında bir entegrasyon düşünülüyor mu? Yoksa izole bir yeni alan mı tasarlanıyor? Konaklama tesislerine kıyasla villa/konut sayısı kat be kat daha mı fazla olacak? Konut projeleri dahil proje alanında belirlenen yerler açık ulusal/uluslararası ihale edilerek mi yatırımcılara verilecek yoksa yine 5 müteahhit payına düşeni alacak mı? Yukarıda yer alan soruları daha çoğaltmak mümkün. Çünkü bir buçuk seneyi aşan bu sürede kamuoyunun elinde aşağıda yer alan fotoğraf dışında başka hiçbir bilgi yok. TURİZM DEĞİL RANT PROJESİ Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,  % 97’si kamuya ait arazileri kapsayan bir projede İzmir Ticaret Odası’nda patronlara bilgi verme, onları bu rant projesine dahil dışında bir bilgi paylaşımı, kamuoyunu ikna edici bir yaklaşım sergilemiyor. Yaptığımız sohbetlerde iktidar partisi mensubu milletvekilleri ile yöneticilerinin dahi projenin detaylarına hakim olmadığı, ne yapılmak istenildiğini bilemediğini görüyoruz. Kanal İstanbul başta olmak üzere, birçok projede çevresel duyarlılıklara kulaklarını tıkayan hükümet kanadının, Yeni Çeşme Projesi ile ilgili İzmir Ticaret Odası’nda  yapılan toplantılarda itirazi görüş dile getirenleri bir sonraki toplantıya davet etmediği de biliyoruz. Peki elimizdeki tek bilgi aracı olan yukarıdaki fotoğrafa bakınca ne görüyoruz? Sahilde yer alan bölgelerin çok büyük bölümünün konut projelerine ayrıldığı göze çarpıyor. Projede yer alan üç farklı noktada çok ciddi konut yoğunluğu yaratılmak istenildiği, Çeşme nüfusunun neredeyse yarısı kadar ilave bir yerleşim alanına yer verildiği, proje bölgesi ile Alaçatı Körfezi arasına iktidarın çok sevdiği yeni bir kanal projesi konulduğu, böylece denizin ortasında kıyıdan ve mevcut kentten izole yaşam alanları yaratıldığı, deniz ortasında eğlence adalarına yer verildiği görülüyor. (Eğlence alanlarında kumarhaneler mi olacak? sorusu da sorulmaya değer) Bir noktaya da ayıp olmasın diye sanırım otel alanı entegre etmişler, ne de olsa adı “Turizm Projesi”. Projede üç adet marina tasarlandığı ve yat turizmine oldukça ehemmiyet verildiği görülmekle birlikte, hali hazırda ihale edilmeyi bekleyen Şifne Marina Projesi’nin ne sebeple bekletildiği, ayrıca bir başlatılan bir durdurulan tabiri caizse  yılan hikayesine dönen Çeşme Havaalanı Projesi’nin yıllardır neden bekletildiği de sorulması gereken diğer konular. Projede kamuoyunu en çok tedirgin eden hususlardan biri de, 24.01.2020 tarih/2054 karar sayılı Cumhurbaşkanlığı kararında açıkça “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” sınırlarında kalan taşınmazların turizm yatırımlarına tahsisi amacıyla, tapuda Hazine adına tescil edilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Acele Kamulaştırılmasına karar verilmiştir” denilmesine karşın, proje hinterlandında yer alan sahil kıyılarında turistik tesis yerine çok sayıda villa ve konut yapılmak istendiği anlaşılıyor. Bir çok büyükşehirde  uygulanan kontrolsüz yapılaşma ve talan süreçleri bu kentleri yaşanmaz hale getirmişken, şimdi sıranın Ege kıyılarına geldiği endişesinin çok da haksız olmadığı anlaşılıyor.  (Bu projeden bağımsız olarak bir parantez açmak gerekirse; son yıllarda gerek Çeşme gerekse Bodrum’da konut yoğunluğunu artıran bir önemli etmen de turistik tesis ruhsatı alarak inşaa edilen çok katlı rezidanslardır. Şöyle ki, Büyükşehirlerde büyük inşaat projeleri yapan bir firma gelir turistik tesis yapacağım diye  5-6 kat inşaat yapabileceği ruhsat alır. Aynı firma konut yapacağım diye başvursa 2 en çok 3 kat ruhsat alabilir. Sonrasında inşaa edilen bağımsız bölümler konut tapusu verilemediği için arsa payı tapuları ile satılır ve normalden 2 kat fazla bağımsız bölüm ve kazanç elde edilir. Mevcut yasal düzenlemeler ile yasaya aykırı bir iş yapılmamaktadır ancak yasadaki boşluktan faydalanılmaktadır.) ÇEŞME’NİN KANAL İSTANBUL’U Proje bu haliyle sadece yeni konut ve imar alanları yaratma amacı güden, doğal hayatı hiçe sayan iktidarın inşaata dayalı, yandaş müteahhitlere iş yaratma projesinden kısaca bir talan projesinden ötesi değildir. Büyükşehirlerde ekonomisi daralan inşaat sektörüne Ege kıyılarında yeni ve son derece kıymetli rant alanları yaratılmak istendiği aşikâr. Ve yine inşaata dayalı bir ekonomi dışında beceri sergileyemeyen hükümetin müteahhitlerine iktidarlarındaki son dönemlerinde son büyük hediyesidir. Peki Çeşme Bölgesi’nde yapılacak gerçek bir turizm projesine karşı mıyız? Tabi ki hayır. Ancak yapılacak bir turizm kalkınma projesinin, tüm kesimlerin haklarını gözeterek, çevresel duyarlılıklara kayıtsız kalmaksızın, yerel dinamiklerin görüş ve önerilerini dikkate alarak ve en önemlisi konut yoğunluğunu artıracak rant anlayışından kaçınarak hazırlanması gerektiği kanaatindeyim. Sayın Bakan’ın ve Bakanlığın açıklama ve bilgilendirmelerinden ikna olan kesimlerin çıkıp bölge halkına, sivil toplum kuruluşlarına açıkça proje ile ilgili çok detaylı açıklama yapması gereklidir. Bu proje halkın gözünde mevcut haliyle bir rant ve talan projesidir. Bu proje Çeşme’nin Kanal İstanbul’udur.