Hafta içinde DEVA’nın İl Ekonomi Politikaları Başkanları ile bir toplantı düzenledik. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu katılımcılarının bizlerden beklentileri en çarpıcı olanlardı. Bunlardan bir tanesi ise bilhassa dikkat çekiciydi.
Loading...
Hafta içinde DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanlığı olarak hemen hemen tüm illerden katılan İl Ekonomi Politikaları Başkanları ile bir toplantı düzenledik. Teşkilattan gelen çok kıymetli fikir ve görüşleri dinlemek, bölge insanlarının günümüz koşullarında ekonomi ve gündelik hayattaki yaşadığı zorlukları birincil ağızlardan dinlemek çok faydalı oldu. Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, iş adamlarının geleceğe dair endişeleri, yatırım ve üretimde bizi bekleyen negatif tablo, işsizliğin hangi boyutlara çıkabileceği aktarılanların ortak noktasını oluşturuyordu. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu katılımcılarının bizlerden beklentileri ve bu konudaki istekleri bana göre toplantıda dile getirilenler içinde en çarpıcı olanlardı.
Bunlardan bir tanesi bana göre en dikkat çekici olanıydı.
Genel başkanlar, ekonomistler, finansçılar, tüm muhalif parti ekonomi başkanları, Türkiye’nin artan risk primini gösterebilmek, sorunlara dikkat çekebilmek için son dönemlerde CDS’i yani Kredi Temerrüt Takasını sıkça dile getirdiler. Doğu illerimizden bir temsilci “Sizler çıkıp artan CDS MİDİES diyorsunuz ama halk ne anlama geldiğini anlamıyor, lütfen halkın düzeyine inin, onların anlayabileceği şekilde bir şeyler anlatın, sonuçlarını daha açık seçik ifade edin ki bir karşılık bulsun” diyerek görüş ve isteklerini iletti.
Her türlü veriyi yılların tecrübesiyle yorumlayabiliyor ve açıklamalar yapabiliyoruz. Belki de yorumlarımız bizlere halk nezdinde “Elitist” bir görüntü de veriyor olabilir. Bu konuda da eleştirildiğimizi söylemekte sakınca görmüyorum.
Sadece CDS veya MiDiES değil, bu konuda açıklanan her türlü veriyi yılların verdiği bir tecrübe ile yorumlayabiliyor ve bu konularda açıklamalar yapabiliyoruz. Belki de bu yorumlarımız bizlere halk nezdinde “Elitist” bir görüntü de veriyor olabilir. Hatta bu konuda da eleştiri aldığımızı söylemekte bir sakınca görmüyorum.
Tüm amacımız olan bitenden, gelişmelerden, gerçeklerden vatandaşlarımızın ve halkımızın haberdar olması, refah içinde bir hayat sürebilmesi, çocuklarına parlak ve endişesi olmayan bir gelecek sunabilmesi. Bunları gerçekleştirebilmek için de çözümler üzerinde çalışıyor, bunları uygulayabilmek için de iktidarda söz sahibi olmak için vatandaşımızı ikna etmeye çalışıyoruz.
Görüş ve isteklerini dile getiren teşkilat üyemiz ve yöneticimiz çok haklıydı. Söylediklerini düşününce bizlerin üzerine hep vurgu yaptığımız konuları sokaktaki vatandaşa nasıl basit bir dille anlatabileceğimiz hakkında düşünmeye başladım. Bunu yaparken popülist bir söylem geliştirmemek ve geçtiğimiz dönemi eğmeden, bükmeden, abartmadan, sadece veriler ve gerçeklerle anlatabilmek adına yol yöntem izlenmesi gerektiğini düşündüm.
Çözülmesi gereken büyük bir sorunlar yumağı ile karşı karşıyayız. Üstelik bu sorunlar zaman geçtikçe daha da büyüyor. Bu sorunlar yumağı sadece benim veya etrafımdaki bir kaç kişinin değil. Bu sorunlar yumağı bugün iktidarı elinde bulunduran partilere oy vermiş vatandaşlarımızın da sorunları. Çözümü, hepimizin kendi içinde ortaya koyacağı liderlikle mümkün. Liderlik nereden çıktı diyebilirsiniz. Bunun için lider kimdir onu tanımlamak gerekir diye düşünüyorum. Bunca yıllık yaşadığım deneyim lideri şu şekilde tanımlıyor bana.
- Öz bilinci ve farkındalığı yüksek
- Öğreten ve öğrenen
- İlham veren
- Empati yapan
- Cesaretle sorunların üzerine giden ve cesurca aksiyon alan ve
- Gerektiğinde kararlılıkla ilke ve değerlerinin arkasında durabilen kişidir lider.
Bu maddeleri tek tek göz önüne aldığımda, içinde bulunduğumuz sorunlardan kurtuluş için emek ve çaba harcamamız gerektiği sonucuna varıyorum. Ne için mi? Değişim için. Zor, zahmetli ve sancılı olacağını da biliyorum. Ama gerçekten lider olmak zorundayız.
Öncelikle çözümünün bir parçası olmadan sorunu sadece dile getirmenin onu çözmeyeceğinin farkındalığı içinde olmamız gerekir.
Söylenenleri, dile getirilenleri anlamak, neden sonuç ilişkileri konusundaki çerçeveyi çizerek bizlere nihai etkilerini öğrenmeye hevesli olmalı, sadece öğrenmek değil etrafımızdakilere de öğretmek için çaba sarf etmeliyiz.
Çalışmalarımızla, düşüncelerimizle ve iletişimimizle ilham veren, başkalarının davranışlarından gözlemlediklerimizle ilham alan, böylece etrafına güven veren kişiler olmalıyız.
Yaşanan tüm sorunların dar gelirli, yoksul vatandaşlarımızı getirdiği durumu içselleştirerek, onların yaşadıklarıyla empati yaparak daha iyi bir geleceği hayal edebilmek için motivasyonumuzu en üst düzeyde tutmalıyız.
Cesur olmadığımız, cesaretle çözümün bir parçası olmadığımızda, zincir halkasında ben de olmalıyım eğer ben yoksam hep bir eksikler diye düşünmedikçe sorunların çözüme kavuşmayacağının bilinci içerisinde hareket etmeliyiz.
Tüm bunları yaparken de önümüze çıkan engeller, yolumuzdan çevirebilecek etkenleri düşünerek hep ilke ve değerlerimizle hareket etmeliyiz.
Yukarıda saydığım tüm bu maddelerin yapılmasının ve gerçekleştirilmesinin zor olduğunun farkındayım. Ama değişim böyle bir şey. Lider olarak doğulmaz ama lider olunur cümlesi de bu düşünceden çıkan bir olgu. Sancıları sıkıntıları emeği çok. Fakat sonu çok mutlu... Hepimiz sonucu mutlulukla devam edecek bir hikaye yazabiliriz... Yeter ki değişime açık, cesur ve yürekli olalım.
Not: Bu konuda herkesin kendi içinde bir lider olabileceğini ve değişimi başarabileceğini çok çarpıcı olarak göstermesi bakımından bir videoyu da yazımla birlikte paylaşmak isterim. Bu konu hakkında detaylı bir yazıyı da siz sevgili okuyucularla yakında paylaşacağım. Video maalesef İngilizce ama görüntüler sizlere verilen mesajı anlatacaktır.
https://youtu.be/MHPWRhy7RhQ