Emrah Kolukısa

Ne acıdır ki Georges Bizet henüz 36 yaşında kalp krizinden hayata veda ettiğinde bugün bir opera başyapıtı olarak kabul edilen 'Carmen'in ciddi bir fiyasko olduğunu sanarak göçtü bu dünyadan.

149 yıl önce, 3 Mart 1875’te ilk kez Paris izleyicisinin karşısına çıkan Carmen, bugünün tabiriyle, 'hiç tutmamış'; organizatörlerin bedava biletler dağıtmasına karşın her gece ancak yarı dolu salona karşı oynamıştı. Operanın 33'üncü temsilinin hemen ertesi günü (ki aynı zamanda Bizet’nin birinci evlilik yıl dönümü) olan 3 Haziran sabahında kalp krizi geçiren ünlü sanatçı aylar sonra bazı değişikliklerle Viyana’da sahnelenen eserinin bu kez büyük bir başarıya ulaştığını görememişti.

Prosper Mérimée’nin aynı adlı novellasından hareketle Georges Bizet’nin bestelediği Carmen, hiç şüphesiz opera tarihinin en popüler eserlerinden biri. Adı tutkuyla özdeşleşmiş 'Carmen' karakteri sadece opera sanatçılarının değil, performans sanatının hemen her alanında ter döken tüm kadın sanatçıların hayallerini süsleyen bir rol elbette. Sinemaya da çeşitli defalar uyarlanan, Peter Brook gibi büyük bir tiyatro insanının elinde tüm dünyayı dolaşan bir sahne fenomenine de dönüşen eser ilk kez 1967 yılında baleye uyarlanmış ve o zamandan beri farklı yaratıcıların yorumuyla balenin de klasikleri arasında girmiş durumda.

7 ve 8 Ağustos geceleri Bodrum Kalesi’nin Kuzey Hendeği’nde sahnelen 'Carmen' balesi bu yıl 21'inci kez düzenlenen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nin büyül ilgi gören gösterilerinden biriydi. Yaklaşık bin 500 kişilik oturma kapatisesinin tamamı doluydu ve muhtemelen festivalin tüm gösterileri de aynı ilgiye mazhar olacak gibi.

Carmen'in popülerliği bir yana bu büyük ilginin önemli bir kısmı da Devlet Opera ve Balesi’nin çiçeği burnunda genel müdürü Tan Sağtürk elbette. Ülkemizde bale denince akla gelen ilk isim olan Tan Sağtürk gerçekten de herkesin itirazsız kabul ettiği, liyakatından kimsenin şüphe duymadığı bir isim. Ne yazık ki kültür ve sanat alanında yapılan birçok atama için bu cümleyi kuramıyoruz.  Bale sahnesine çıktığı ilk günden bu yana gerek dansçı gerekse eğitici olarak sürekli başarılarıyla gündeme gelen ve Türkiye’de baleyi sevditrmek için elinden geleni ardına koymayan Sağtürk Devlet Opera ve Balesi’nin başına geldiği ilk yıl düzenlediği 21'inci Bodrum Bale Festivali’ni de yüzünün akıyla kotarmayı bildi ve önümüzdeki dönem için çok umutlu bir manzara çizdi. İş Bankası’nın sponsor desteğini de arkasına alan Sağtürk bu yılki festival için Brezilya’dan çok önemli bir grup (Basileu França Company) getirmekle kalmadı açılış gösterisi olan 'Kuğu Gölü'nde Bolşoy Balesi baş dansçılarının (Denis Rodkin ve Eleonara Sevenard) katılımıyla özel bir işe de imza attı.

Carlos Vilan yorumuyla 'Carmen'

İspanyol koreograf ve dansçı Carlos Vilan’ın koreografisini yaptığı Carmen'i 21'inci Uluslararası Bodrum Balesi’nde Samsun Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından izledik. Carmen rolündeki Nazmiye Khozashvili’nin özellikle beğeni toplayan performansı izleyiciden büyük alkış alırken Samsun Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının gayretkeşliği de gözlerden kaçmadı ve hemen her bölüm alkışlarla sonlandı. İki perdelik balenin toplam 80 dakikalık süresiyle belki Bizet’nin orijinal eseri kadar yoğun duygulara yol açmayacağı düşünülebirlir ama opera librettosunun olmadığı ve sadece dansla anlatıldığını hesaba katarsanız 'Carne-men'in ruhunun büyük ölçüde yansıtıldığını ve sere haksızlık etmeyen bir uyarlama yapıldığını söyleyebiliriz.

Gösterinin başı ve sonu ilginç anlara sahne oldu desek yeridir. Tan Sağtürk sahneye gelerek kısa bir konuşma yaptığı bölümün hemen ardından banttan gelen müzikle başlayan eser neredeyse eş zamanlı olarak başlayan yatsı ezanıyla bir süre birlikte devam etti. Dansçıların da sahneye çıktığı bu ilk dakikalarda küçük bir zamanlama hatasının sonucu olarak (bir-iki dakikalık bir bekleme aslında her şeyi çözebilirdi muhtelemen) yaklaşık yedi dakika boyunca ezan sesiyle Bizet’nin müziği sıradışı bir atmosferin doğmasına yol açtıysa da ne sanatçıların ne de izleyicilerin konsantrasyonu bu durumdan etkilenmedi neyse ki.

Gösterinin sonunda uzun süren alkışların bir yerinde koreograf Calos Vilan da sahneye gelerek izleyiciyi selamladı. Bundan sonra yaşananları Vilan önceden planlamış mıydı (ki muhtemelen planlamıştı) bilemiyoruz ama dansçılardan birinden aldığı kastanyetleri ellerine geçiren usta koreograf ceketinin düğmelerini açtı ve yaklaşık 5-6 dakika süren müthiş bir flamenco performansı sundu. Bir zamanlar İspanyol balesinin büyük efsanesi Antonio Gades’in dikkatini çeken ve Carlos Saura ile bir filmde çalışma fırsatı da bulan Carlos Vilan bu kısacık performansıyla izleyicinin coşkulu alkışlarını aldı ve biraz da açıkçası rol çalmış oldu. Ama elbette böyle bir ustaya yakışan bir zarafet ve karizmayla…

Son olarak gösterinin hemen öncesinde konuşan ve tüm gösteriyi gözlerini ayırmadan ilk sıradan izleyen Tan Sağtürk’e dair bir gözlemimi aktararak bitireyim. Sağtürk tüm iyi niyeti ve işbilirliği ile herkesin sevgisini ve saygısını kazanmış önemli bir sanatçı ama (ki bu noktada o gece birlikte gösteriyi izlediğimiz hemen tüm gazeteci dostlarımız aynı fikirdeydi) sahnede yaptığı açılış konuşması çok daha iyi olabilirdi doğrusu. Açıkçası Tan Sağtürk elindeki kağıtlardan okumaya çalıştığı o kuru konuşma metni yerine kendi anılarından (örneğin Carmen'de oynamışsa o gösteriye dair bir anısını, ya da bale kariyerinden o geceye de uygun düşecek bir anektodu) yola çıkan bir konuşmayla izleyiciye seslense çok daha güzel olurdu gibi geliyor bana. Naçizane. 

Festival Programı

  • 15 Ağustos – 'Güldestan' – İstanbul Opera ve Balesi / Modern Dans İstanbul
  • 17-18 Ağustos – 'Ballet Latino Tango' – Basileu França Topluluğu (Brezilya)