İttifak ve CHP
Cumhuriyet Halk Partisi on yıldır bir siyasal dönüşüm içerisindedir. Bu dönüşümün eksikli, aksayan ve hatalı yanları olabilir ama özellikle CHS ile ortaya çıkan ittifaklar politikasına uygun bir zemin hazırladığını da görmek gerekir. Kendisinden çok farklı siyasi kesimlerle birlikte hareket etmek durumunda kalan Millet İttifakı bileşenleri ve onun objektif katkıcıları için CHP’nin bu zaman dilimindeki yönelimleri önemli bir katalizördür.
KIŞ UYKUSU VE BRUMASYON
Türkiye’nin sağ ve sol oy oranları dengesinde sağ partilerin sosyolojik ve matematiksel bir avantaj taşıdıkları hepimizin malumu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir dizi gerekçeyle oluşmuş ‘kurucu parti’ olmaktan gelen olumsuz bagajından kurtulması biraz daha zaman alacak gibi duruyor. Fakat on yıla yayılan politikalarla beraber CHP’nin kendi tabanı dışında birçok kesim için de oy verme bağlamında ikinci parti olduğunu düşünüyorum. Yazımızın konusu ve tartışma zeminimiz ise CHP’nin ikinci parti olduğu kesimleri artırırken neden birinci tercih olan alan artmıyor ya da konsolidasyon açısından doğru yönetilemiyor. Bu bilinçli bir tercih mi yoksa istenmeyen bir sonuç mu?
CHP, Uzun süredir bir dayanışma ağına dönüşen ve bence üst düzey bir politikleşmenin sonucu olarak MHP’den tutun HDP’ye stratejik oy veren, İYİ Parti yönetimlerine katılan, Perinçek’e imza veren bir gönüllü ordusundan oluşan bir tabana sahiptir. Bu politik bilincin Türkiye’nin demokratik atmosferine önemli ölçüde katkı sağladığı da yadsınamaz bir gerçeklik. Hal böyleyken bu kıymetli politik tabanın CHP teşkilatlarında siyaset yapabilmelerinin önü açılmalıdır. Genele seslenen çağrılar, gündelik davetler politik düzeyine methiyeler düzdüğümüz bu tabanda sahici bir karşılık bulmamaktadır. Nitekim tüzük ve gündelik yaşamın uyumsuzluğu CHP’de siyaset yapmayı neredeyse bir profesyonel faaliyete indirgiyor. Yani ya bir profesyonel bakış açısı ya da bir think tank faaliyeti şeklinde tezahür ediyor partililik. Parti yönetimi bunu aşabilmenin yolu olarak partinin üst kademelerinde görev almayan milyonlarca üyeyi ve çok daha geniş bir topluluk olan seçmen tabanını somut ve soyut alanları güçlü bir ideale kavuşturmayı ve buna uyumlu bir örgütlülük formunu yaratmayı önüne koymalıdır.
Kış uykusuna yatan canlılar arasında bazıları uykuya dalıp kışın geçmesini beklerken bazıları da brumasyon ismi verilen korunma yöntemiyle vücut ısılarını ve metabolizmik enerjilerini düşürürler fakat uyumazlar. Uygun an gelene kadar beklerler ve doğru zamanı bulduklarında hamlelerini yaparlar. Biri uykudayken diğeri koşullara uyum sağlayarak hamle yapacağı ana hazırlanır.
Geçmiş dönemlerde de altını çizmiştim; ittifak politikalarına uygun hale gelmek hatta bu çizginin amiral gemisi olmak önemlidir fakat yine eş zamanlı olarak sonrasına da hazırlıklı hale gelinmelidir. İttifak meselesinde CHP için en büyük sıkıntı, kitlesinin ya da sol kesimin uzun süren AKP’li yıllardan sonra köşelere ve bir doğrultuya ihtiyaç duymadan ehven- şer’e yönelmesidir. Elbette bir yerde sabit kalıp her ne koşulda olursa olsun bir partiye bağlı kalınmasından bahsetmiyorum ama hali hazırda iki ittifak içerisindeki tüm partiler kendi tabanlarını konsolide eden; tarihsel ve güncel konumlanışlarını ve ideolojik hatlarını ya koruyan ya da yeniden tanzim eden bir siyaset üretiyorlar. Bu tabii olandır. Burada genel boşluğu bırakan CHP’dir. İdeolojik olarak geleceğe hazırlanarak ve bunu şekillendirerek, toplumun çeşitli siyasal kesimleriyle ittifak tabi ki kurulabilir. Bu hazırlık agresif, köşeleri keskin, biçim ve içerikte radikal olması gereken bir ihtiva içermek durumunda değildir ki CHP’nin geri dönüşü mümkün olmayan rotası tüm bu sıfatlardan çok uzaktır. CHP’yi bu haliyle bir ‘fil tarifi’ haline sürüklenme ihtimalinden ari tutmalıyız. Bu flu hal, partiyi tarifleyen liberallerin takım çantası olarak ellerinde dururken partinin değişimine direnenler için de bir argüman kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Ezcümle tüm partiler brumasyondayken CHP’nin örgütsel ve teorik olarak bir kış uykusunda olma riskinden korunması gerekiyor.
İttifak fikri bir çekim merkezi ve yayılan bir iltihak alanı yaratmasından dolayı güçlüdür. Bütün gücünü ittifakın başarısına veren öznenin geleceğe dönük bir sol anlayışı bugünden tartışılır hale getirmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin ve dünyamızın geldiği nokta itibariyle her şeyden daha fazla sol ve toplumcu muhalefete ve kamucu bir kurucu iradeye ihtiyacı bulunmaktadır. Geleceği ise ancak dostlara el uzatan tabanına ise sımsıkı sarılan bir anlayışla kurabiliriz.