Çağdaş Ersoy yazdı | Önümüz açık, yürüyelim!

Abone Ol
1)Sosyal Dönüşüm Sağlanamıyor Her tarafa imamhatipler açılsa da iktidar yanlıları dahi çocuğunu imamhatiplere göndermiyor, öğrencisizlikten kırılan imamhatipler öğrenci toplamak için türlü taklalar atıyor, ikinci sınıf esnaflara yakışan kampanyalarla göz boyamaya çalışıyor. BES düzenlemesi yapılıyor, BES’e geçilen tarihin hemen ardından insanların yarıdan fazlası BES sisteminden çıkıyor. Sigorta şirketleri hükümete, hükümet sigorta şirketlerine topu atadursun, BES sistemi işletilemiyor. GSS düzenlemesinin ardından kimse primini ödemediği için defalarca kere af ile düzenleme ile sistem oturtulmaya çalışılıyor. Bir türlü olmuyor, aklımıza yatmayan sistemi uygulatmıyor, aklımıza yatana kadar da uygulanmasına izin vermiyoruz. Eğitimde 4+4+4 sistemi getiriliyor, Erdoğan “Çocuğum gerizekalı demiş oluyorsunuz” dese de, tüm halk bir olup gülüp geçiyoruz ve herkes bir yolunu bulup çocuğunu geç okula gönderiyor. Siyasi davalar ve kanunların delik deşik edilmesi sadece bizleri değil, tüm toplumu tedirgin ediyor, örneğin Ahmet Şık’ın nasıl olup hem Fethullah cemaati tarafından hem AKP tarafından mahkum edildiğine açıklık getiremiyorlar. Fethullah’ın ardından İsmailağa veya Menzil cemaatlerinin devlet içinde etkin olmasına sadece muhalifler değil, iktidar yanlıları da yüksek sesle itiraz ediyor. Tüm yasaklara rağmen, bunları konuşuyoruz. Hem de tüm bunları gizi gizli kaldığımız kızlı erkekli evlerde, saat 10’dan sonra arkadaş olduğumuz tekelci abiden aldığımız içkileri aksırıncaya tıksırıncaya kadar(!) içerken konuşuyoruz. Etek giymekten vazgeçmektense biber gazı taşıyor, bombadan daha tehlikeli kitapları okuyor, yasaklı sitelere giriyor, tehlikeli düşüncelere kapılıyoruz. Yaşam tarzımızdan ödün vermediğimiz gibi, haşmetli Erdoğan’ı iplemiyoruz bile. Metropollerin merkezleri, koca koca cami projelerine rağmen seküler hayat tarzına göre şekil alıyor. Çünkü Erdoğan istedi diye nasıl yaşadığımız değişmiyor, Erdoğan istedi diye kent merkezlerini bırakmıyoruz. Erdoğan istedi diye biz sofulaşmıyor, Erdoğan istedi diye, dindarlaşmıyor, kindarlaşmıyoruz. 2)Üreten Biziz Yapılan duble yollar, köprüler, hızlı tren raylarının projelerini Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin değil, bizim ODTÜ’müzün mühendisleri yapıyor. Ülkemizin güveniğine ilişkin tüm yazılımları bizim yazılımcılarımız yazıyor, AKP gençliği ihale kovalamak için bakanlık, belediye koridorlarında yalakalık yaparken ya da nargile cafelerde ömür çürütürken, bizim gençliğimiz üretiyor, biriktiriyor; sosyal ve ekonomik alanı şekillendirmeyi sürdürüyor. Bilim ve teknolojinin en ileri uçlarında biz varız, bizim olmadığımız her şey vasatlaşıyor. Bizim izlediğimiz televizyon kanalları gerçekten tartışmalara ev sahipliği yapıyor. A haber’in kuru propagandası kendi tabanı dışına seslenemezken bizim aydınlarımız, entelektüellerimiz kitleleri etkilemeyi sürdürüyor. Edebiyatta, tiyatroda, sinemada ve dizilerde, bizim oyuncularımız, çapulcu sanatçıların ürettikleri rağbet görüyor. AKP’nin tüm fonlarını aktarmasına rağmen Diriliş Ertuğrul dışında dişe dokunur bir tane yapım çıkmıyor ortaya. Kendi çektikleri Reis filmini kendileri bile izlemiyor. Bizde Ramiz Dayı, Muhteşem Süleyman, Behzat Komiser varken onların elinde Recep İvedik var... 3)Darmadağın Durumdalar İktidara geldiklerinde ne kadar geniş bir cephe olduklarını hatırlarsak bugün geldikleri noktanın vehameti daha iyi anlaşılır. En büyük müttefikleri olan Fethullah Gülen vatan haini, eski başbakanları Davutoğlu Ahmet hoca bir pelikan operasyonuyla devrildi. Her kurultayda acaba kurucu Abdullah Gül de gelecek mi diye düşünen. Bülent Arınç’ı harcamış, yol arkadaşlarını satıp yerine yalaka ve dalkavukları toplamış amorf bir yapı var ortada. Bırakın yeni dönem müttefikleri Bahçeli ile girdikleri Kuzey Irak polemiğini, Cem Küçük isimli tetikçinin bizzat Erdoğan tarafından azarlanması bile aralarında bir dava ortaklığı olmayan çıkar şebekesinin sırtlarında reisin sopasını hissetmeden bir arada duramadığını gösteriyor. Doğuda Hüda-par, batıda Meral Akşener gibi alternatifler, ideolojik harcını oluşturan Milli Görüş’ün temsilcisi olan Saadet Partisi’nin hayır bloğunda yer alması, merkez sağ kadroların sürekli arayış içinde olması ve az buçuk devlet tecrübesi olan kurt siyasetçilerin bir bir gemiyi terk etmeleri Erdoğan’ın çok canını sıkıyor olsa gerek. Genelkurmay başkanı da MİT müsteşarı da şaibeli ve tartışma konusu olan, tabanının dahi neye nasıl tepki vereceğini bilmediği, refleksleri darmadağın olmuş, adına metal yorgunluğu dedikleri, aslolarak bir kişinin iktidarı için her an her şeyi yapabilecek siyasetsizlikte ve yüzsüzlükte olma becerisini gösteremedikleri bir fetret devrindeler. 4)Dış Politikada Çuvalladılar AKP, yüzünü batıya dönen muhafazakar bir hareket olarak trend yakaladı ve uzun yıllarda iktidarda bu sayede kaldı, küresel sermayenin ve Türkiye’nin geleneksel sermayesinin desteğini batıyla ekonomik işbirliği ve AB süreci sayesinde arkalarına alabildiler. Bugün gelinen noktada ise Almanya yaptırımda bulunacak diye ödleri kopuyor, Macron’un dalga geçmesini sineye çekiyor, Trump’la görüşmek için beyaz saray kapılarını aşındırıp, dayakçı güvenlikleriyle dünyaya rezil olup dönüyor, Ortadoğu’da avucunu yalıyor, yapılmasın dedikleri her şey birbir yapıldıkça kulaklarının üstüne yatıyor, tek ve biricik müttefikleri Katar’ın fişini çektiklerinde bön bön bakıyor, uğruna bayrakları yarıya indirdikleri Suudi Arabistan’ın U dönüşü yüzünden şaşkına dönüyor, Putin kendileriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynarken bir gün önce protestoya gittikleri Rus elçiliğine baş sağlığına giderken kafaları karışıyor, Avrupa’yla ucuz rehine ve mülteci pazarlığı dışında ilişki kuramıyorlar. Ortadoğu’daki siyasi muadilleri olan İhvan(Müslüman Kardeşler) hareketi tasfiye edilirken acı acı yutkunuyor, terör örgütü ilan edilmelerine laf edemiyor, yıllardır suistimal ettikleri Filistin davasını, Mavi Marmara meselesini para için satıyor, tabanlarına bunu anlatamıyorlar. Köşe yazarları ve ideologları, birbirilerine giriyor, herkes birbirini hain ilan ediyor, hepsi sırtından hançerlenmekten korkuyor, FETÖ’cü ilan ediliriz korkusuyla reisçilikte yarışıyor, yarışırken küçük duruma düşüyor, rezil rüsva oluyorlar. 5)Bizim saflarımız genişliyor, sıklaşıyor Adalet yürüyüşü ile sağlanan dinamizm, adalet kurultayında geniş bir muhalefet cephesinin yan yana gelişini sağlayarak Türkiye siyaset sahnesinde yeni bir perde açıyor. Yıllardır dişini sıkan, Gezi’de sokakta, seçimlerde sandık güvenliğinde, referandumda Hayır’da yan yana gelen ve birbirine şüpheyle yaklaşan kesimleri yan yana getirerek Erdoğan’ı devirme hedefine odaklama konusunda hatırı sayılır bir yol kat etti. Yan yana gelmez denenler omuz omuza veriyor, son referandumda edindiği tecrübeyi 2019’a taşımak için özveri ve fedakarlıkla önüne bakıyor. Kendi iç tartışmalarını Erdoğan sonrasına erteliyor ve AKP tabanının pamuk ipliğine bağlı ilişkilerini daha da çözerek kendi saflarına katarak ilerliyor. Bu taban son seçimlerde; türlü hileye hurdaya rağmen seçim süreçlerinde elinden geleni ardına koymayan ve bunu karşılık gözetmeden, memleketi için yapan milyonlarca kişilik bir aktivist ordusuna dönüşüyor. AKP’nin paralı sosyal medya ordularıyla yaptığını, gönüllü ve gerçek bir çabayla; onuru ve geleceği için yapıyor. 6)Rakamlar bizden yana Mesele 2019 olunca, işin içine aritmetik giriyor. Hayır cephesinin şimdiye kadar olduğu gibi, birbiriyle değil diktatörlükle uğraştığı varsayımında, gelecekten umutlu olmak için gerçekçi olmak yeterli. Örneğin Evet diyenlerin %28’i 18-32 yaş arasında Hayır diyenlerin %32’si 18-32 yaş arasında İlk kez oy kullananların ise %65’i hayır demiş. Türkiye nüfusu gençleştikçe, Hayır cephesinin oyları artıyor. Örneğin Facebook kullananların %54,8’i Twitter kullananların %61,9’u Whatsapp kullananların %54,1’i Instagram kullananların %57,6’sı İnternete hiç girmiyorum diyenlerin %39’u hayır demiş. Önümüz açık, geleceğimiz parlak! Türkiye’de sosyal medya ve internet kullanımı artıyor. Örneğin İl ve ilçe merkezinde yaşayanların %51’i hayır dedi Kırsalda yaşayanların %38’i hayır dedi Türkiye nüfusunun %80’den fazlası kentlerde yaşıyor ve Türkiye’de göçün yönü tarihi boyunca kırlardan kentlere doğru. Son olarak İlkokul Mezunu veya eğitimsizlerin %30’u Ortaokul Mezunlarının %43’ü, Lise mezunlarının %58’i, Üniversite mezunlarının %61’i referandumda hayır dedi. Türkiye’de eğitim seviyesi, her şeye rağmen artıyor. AKP kendi seçmenini toplumun tamamından izole etmediği veya çok mucizevi şeyler yapmadığı müddetçe mevcut gidiş, AKP’nin kaçınılmaz yıkılışına ve dağılışına işaret ediyor. Sonuç Yerine: Yürüyelim AKP’nin tepetaklak gidişinin son bulacağına dair bir emare gözükmüyor, referandum sürecinde açığa çıkan ‘cephe’nin ise Türkiye’deki kutuplaşmayı, ülkenin kötüye gidişini durduracak bir bileşen olduğuna dair güven toplumda yayılıyor. Bırakalım AKP kendi içindeki hainlerle hesaplaşsın, dış güçlere kafa tutsun, büyük oyunları görsün, dünyanın düz mü yuvarlak mı olduğunu tartışsın, organik hoşaf ve deve sidiğini tartışsın. Bizi kendi minderinde güreşe çağırdığında gitmek zorunda, AKP’nin ortaya attığı gündemlere laf yetiştirmek zorunda değiliz. Bizim daha mühim bir meselemiz var. Artık gündem belirleyen biziz, geleceği kuracak olan biziz, bundan sonra onlar bizim minderimizde güreşecekler. Gerek referandumda, gerek adalet yürüyüşü boyunca bunu sağladık, bundan sonra da sağlayacak siyasi kıvraklık tarihimizde ve cephemizin bileşenleri göz önünde bulundurduğumuzda cephaneliğimizde mevcuttur. Önümüz açık, yürüyelim. Bugünden devralacağımız enkazı nasıl tamir edeceğimizin planını yaparak, iktidara hazırlanarak, memleketimizi nasıl yöneteceğimizi düşünerek yürüyelim. Yanımızdaki eli tutup, safları daha da sıklaştırıp, cepheyi daha da genişleterek yürüyelim. Bizi yol kazalarına sürükleyenleri dışlayarak, saflarımızdaki yılgınlığı bastırarak, bizi dağıtacak iktidar hamlelerini boşa düşürerek, elinde hiç bir şey kalmadığı için atlet, t-shirt ve iki şişe bira üzerinden siyaset yapan iktidar şaklabanlarına gülüp geçerek yürüyelim. İstatistikler: http://konda.com.tr/wp-content/uploads/2017/04/KONDA_16Nisan2017SandikveSecmenAnaliziRaporu.pdf adresinden alınmıştır.