Bülent Bulduk yazdı | Demokratik iş yeri mücadelesi: İşçiler ve politik temsiliyet

Abone Ol
"Burjuvazi kendi suretinde bir dünya yaratıyor" vurgusu kapitalizmin kendi nihai hedefini gerçekleştirmek üzere, sermayeleştirmenin sürekli olarak aldığı farklı biçimleri anlamlandırılabilmesinde önemli bir eğilimi anlamamıza dikkat çeker. Savaşlar, işgaller, yoksulluk, işsizlik, tüm dünya geneline yayılan kitlesel göçler vb. tüm bu olgular kapitalizmin görünen yüzünü ifade eder. Demokrasi, sosyal haklar gibi temel kavramlar kapitalizmin kendi defterinde yalnızca birer kelime topluluğundan başka bir anlam ifade etmez. Kapitalizm yıkıcı bir süreç olarak işler, çünkü daha fazla kar ve rant uğruna emeğe ve insana dair ne varsa ortadan kaldırmayı hedefler. Kapitalizm her daim kendi siyasal sürecini diri tutmayı amaç edinir, çünkü gücün tüm kurumlarıyla elde tutulduğu bir siyasal anlayış kapitalist programların kolaylıkla hayata geçirilmesinde önemli rol oynar. Kapitalizm de işçiler-emekçiler birer metadan ibarettir, çünkü sistem hali hazırda kendini ayakta tutabilecek birer güvencesizler ordusuna ihtiyaç duyar. Hayatta kalabilmek için alın terini ve emeğini satmaktan başka bir çaresi olmayan işçiler, tüm haklarından yoksun bir şekilde bu sömürü çarkında ezilmeye ve dışlanmaya devam eder. Bireyselliğin ön plana çıktığı, kendinden menkul bencil bir toplum hedefi kapitalizmin her daim hedeflediği bir düzendir. Yabancılaşmış bir toplumda işçiler her şeyden önce kendine yani kendi emeklerine yabancılaştığı gibi, gündelik sorunlarını kaderciliğe havale edeceklerdir. Görüldüğü üzere kapitalizm dünya üzerinde kendi çarkını işletmeye başlattığı günden beri tüm bu karakteristik alışılagelmiş özelliklerini dönemin her devrinde harfi harfine uygulamaktadır. Kendi yarattığı düzende kendi krizini aşma yoluna gittiğinde farklı programları devreye koyar. İlişkiler, kurumlar ve hatta söylemler her ne kadar da değişkenliğe uğrasa da değişmeyen tek şey, değersizleştirilmiş, itaat etmeye zorlanan geniş emekçi kitleler yaratmak ve onların üzerinde temsili iktidarını kurmaktır. Son dönemlerde artan bir sınıf savaşının içerisinde olduğumuz muhakkak. Gerçi kapitalizm hüküm sürdüğü her dönem sınıf savaşımının gizliden ya da açıktan yürütüldüğü saldırı dönemleridir. İşçiler adına ezilmişliğin ve geleceksizliğin sınırlarına dayandığı bir saldırı döneminde ne yapılmalı sorusu kuvvetle ihtimal dünya genelinden emek hareketi açısından en çok meşgul eden konuların başındadır. Emeğin öznesi insan ise ve emeği ile geçinmek zorunda kalan milyonlarca işçinin en haklı ve meşru talebi bizce ne olabilir? İşçilerin ve emekçilerin hayata tutunabilmek adına, türlü güvenceden yoksun her gün ölümle burun buruna kaldığı iş yerlerinin politik temsili kimlerin elindedir? İşçilerin haklı talepleri şüphesiz güvenceli bir gelecek, insan onuruna yakışır bir çalışma yaşamı ve iş yerlerinde katledilmemeleridir. Pekâlâ işçilerin bu taleplerine cevap verebilecek bir siyasal anlayışla yönetilmediğimiz de apaçık ortada. O halde iş yerinin politik anlamda temsili müzmin9 siyasi iktidarın anlayışı çerçevesinde şekillenmektedir. Hâkim siyasal anlayışlar kendi çeperinde yeni bir "emek rejimi" inşa ederken, siyasi, iktisadi ve ideolojik yapılarla birlikte iş yerleri geniş bir hakimiyet aracına dönüşür. İşçilerin iş yerlerinde kendi denetim mekanizmalarını kurmaları, emek yaşamı üzerinde yabancılaştırma politikalarının yeniden üretimini engellemek için işçi sınıfının iş yerlerinde kendi kurallarını ortaya koyması gerekmektedir. Denetimin işçilerin elinde birer politik temsil alanları haline gelecek olan iş yerleri, işçilere mücadelelerini yürütmelerini sağlayacak yeni bir örgütlülük sunmasında hayati önem taşımaktadır. Hem sendikaların hem de işçilerin mücadeleleri var olan kabullenilmiş sınırlar içerisinde yürütülürken, emeğin özgürlüğünü sağlayacak tek şey var olan kaderciliğin sınırlarını aşmaktan geçmektedir. Demokrasi mücadelesi iş yerlerinde güvencenin ve geleceğin emekçiler lehine vazgeçilmez bir parçası olurken, sendikaların iş yerlerinin politik temsili yetini işçiler adına kuracak yeni stratejilere yönelmeleri emek mücadelesinde alışılagelmiş çelişkilerin ortadan kaldırılmasını beraberinde getirecektir.