Bülent Bulduk yazdı | Baskı kabuğu kırılırken

Abone Ol
Kavel’in Mirası Erken cumhuriyet döneminin ilk yılları şüphesiz ki toplumsal ve siyasal yaşamın yeniden düzenlediği dönemler olmuştur. Bu ilk evreler ülkede işçi ve emekçi haklarının pek de önemsenmediği hatta yok sayıldığı dönemlerdir. Haliyle kendileri adına sınıf olma mücadelesi işçiler adına Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren önemli deneyimleri açığa çıkarmıştır. Sendika kurma hakkının olmadığı ilk dönemlerde sendika hak ve özgürlükleri elde etme, grev ve toplu iş sözleşmesinin yasal dayanaklardan yoksun olduğu dönemler de bu hakların elde edilmesi gibi kazanımlar işçilerin inançlı ve kararlı mücadeleleri sayesinde kazanılmıştı. Aradan yıllar geçmesine rağmen Kavel direnişi ve ardında bıraktığı miras işçilere bugün ki mücadelesinde yılgınlığa kapılmadan ilerlemesi gerekliliğidir. O yıllarda işçilere yönelik var olan tüm baskı ve zorbalıklar bugün aynen geçerlidir. Lakin Kavel direnişi yasalarda var olmayan açıkça suç teşkil eden grev hakkını elde etmiş işçi Türkiye işçi sınıfına büyük bir miras bırakmıştır. 28 Ocak 1963'te başlayan iş bırakma ve direniş eylemi, işçilerin grev hakkının 275 sayılı Toplu İş sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile yasalara geçmesiyle son bulmuştu. Ayrıca 15 Temmuz 1963'te kabul edilen ve 24 Temmuz 1963'te yürürlüğe giren 275 sayılı Yasada yer alan ve yasadan önce yapılan grev nedeniyle haklarında takibat yapılan işçilerin davalarının düşmesine ilişkin madde, Kavel maddesi olarak tarihe geçmişti. Tıpkı bugün 24 Havalimanı işçisinin tutuklandığı gibi o dönem de Kavel işçileri tutuklanmıştı. Fakat yürütülen mücadele sayesinde Kavel Maddesinin anayasaya girmesi işçileri özgürlüğüne kavuşturmuş ve o tarihten sonra Türkiye İşçi Sınıfının yükseliş dönemi başlamıştı. Ve şimdi yeniden Özellikle ekonomik krizin kendini günlük yaşam içerisinde iyiden iyiye hissettirdiği bu dönemler, iktidarın gelişen ve gelişme ihtimali olan direniş ve isyan eğilimlerine yönelik baskısının artacağı dönemlerdir. Havalimanı işçilerinin insanca yaşam koşulları için başlattığı eylem dalgasının ardından tutuklanmaları, iktidarın tüm bir emekçi sınıfına gözdağı vermesi olarak okunmalıdır. Zira işçilere 16 yıl boyunca AKP iktidarı tarafında tehdit ve baskı asla eksik olmamıştı. 3.Havalimanı işçileri bu eylemleri ile aslında Türkiye’de sömürü altında çalışan ve adeta gündelik yaşamdan dışlanan tüm işçilerin sorunlarını dile getirdiler. Ülke genelinde insan onuruna yakışır bir çalışma hayatı talep eden tüm işçileri bu şekilde baskı altına alınacağını düşünen iktidar sahipleri er yâda geç yanıldığının farkına varacaktır. Şimdi bu çığlık ve isyan tersaneleri, madenleri, fabrikaları ve milyonlarca iş yerini sarması yakındır. İşçiler bu ülkenin her şeyden önce birer yurttaşıdır. Milyonlarca işçi kendi kaderini kendi çizeceği günlerden geçmektedir. Ve en nihayetinde emeğin özgürleşmesi tüm toplumun özgürleşmesini de beraberinde getirecektir.