Bubi de isteyerek ya da istemeyerek toplumsallaşmak yerine yalnızlığına kapanmış bir yabancıdır. Toplumdan, onun kuramlarından, bakış açısından, söyleminden ve eyleyişinden kendisini soyutladıkça, ümmi kalmaya çabaladıkça toplumla bağları zayıflar.2000’li yıllara gelindiğinde ise Bubi kendi yönteminin türevinin türevini alır ve bu kez de kendi işleri arasında beğenmeyerek atık olarak algıladığı işleri üzerine değil, aksine, beğendiği işlerinin fotoğrafları üzerine dijital ortamda kafesler boyar. Böylece artık atık değil, sanatsal işleri kafesleme söz konusudur. Bu yeni tutumda malzeme de değişmiş ve elle tutulabilir olandan dijitale sıçramıştır. Bubi’nin kafeslerle oluşturduğu bir diğer türev ise, kafesler üzerine kafesler çizmek olur. Boya şeritleriyle yüzeyi pencerelere bölüp, bu pencerelerin içine kafesler çizip, ardından da bu kafes pencerelerin üstüne farklı yönlerde; diyagonal ya da oval şeritlerle yeniden kafesler çizerek üst üste kafesler üretir. Bu yolla Bubi, kendi deyişiyle “hem kafesi bir başka kafesle örter, hem de derinlik algısını” arttırır. Bu türevlerle Bubi, kendi resimlerine ve işlerine gönderme yaparak Bubiler arası bir ilişki inşa eder, kendi türevini ala ala ilerler. Kusurlu Bubi işlerinde kusursuzlaşır. Bubi’nin kusursuzluğu, Bubice kusur işlemektir. Süper-Ego’dan Uzak, ‘Öz’e Yakın Bubi’nin işleri yontarak azaltmaya değil, dikerek, yapıştırarak birleştirmeye, çoğaltmaya dayanır; bir kütleden fazlalıkları atmak yerine, günlük yaşamda fazlalık bulunarak atılanları birleştirir. Birbirine sardığı, iç içe geçirdiği, düğümlediği bu atıklar bir ritim tuttururlar ve Bubi bu ritmi her yerde görürken, bizler hiçbir yerde gör(e)meyiz. Thomas Bernhard’ın bir röportajında söylediği üzere, “uzun bir süre yalnız olursanız, yalnız olmaya alışırsanız, yalnız olmayı tercih ederseniz, sıradan insanların bir şeyler keşfedemeyeceği her yerde bir şeyler keşfedersiniz”. Bubi de isteyerek ya da istemeyerek toplumsallaşmak yerine yalnızlığına kapanmış bir yabancıdır. Toplumdan, onun kuramlarından, bakış açısından, söyleminden ve eyleyişinden kendisini soyutladıkça, ümmi kalmaya çabaladıkça toplumla bağları zayıflar. Bubi süper-ego’nun baskısından, onun perspektifinden arılaşır. Bu arılaşma, bir yalnızlaşma olduğu kadar bir ‘öz’elleşme, ‘öz’günleşme, ‘öz’gürleşme getirir. Böylece Bubi, kendi ‘öz’üne sadık kalmayı başararak, Bernhard’ın söylediği gibi, sıradan kimselerin hiçbir şey görmediği her yerde yeni şeyler keşfeder. İşte Bubi’nin ‘öz’ü de budur: Hiçliğin içerisinden her şeyi bulabilmek.
Bubi’nin ‘Rölyef Kafesler ve Heykeller’ Sergisi - 2
Bubi kafesler aracılığıyla da benzer bir izlek takip eder; bunu beğenmediği resimlerin üzerine akrilik boya şeritleri ile kafesler çizerek gerçekleştirir. Bu türev yöntem, Bubi’yi bir başka aşamaya taşır: iş üzerine iş yapma mantığıyla rölyef kafesler üretmek.
Dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Kusurlu Geometrik Soyutlamalar
Bubi “kusursuzla” olan kavgasını geometrik soyutlamalarında da sürdürür. Bubi geometrisi, kare ve dikdörtgen formların idealarını korur fakat bunların ideal formlarını dışlar. Düzgün çizgileri ve özenli açıları kulak ardı eder, resmi geometrikleştirmek yerine geometriyi resimleştirir. Düzensiz çizilmiş pütürlü doğru parçalarından boya damlacıkları süzülür, doğru parçaları birbirleriyle kavuşmaya direnir. Kusursuzluğun sıkıcı belirlenimciliği, kusurlunun cazip, kışkırtıcı belirsizliğine yenilir. Boyamalar, ritmik bir düzen izlediğinde dahi bir sağdan sola, bir yukarıdan aşağı biçimlerine girer. Bu biçimler arasında karalamalar ya da çerçevelemeler de kendilerine yer bulur. Kusursuzluğun ideal formu, Bubi’nin idealize ettiği kusurlu form lehine askıya alınır: bunlar kusurlu geometrik soyutlamalardır.
Kendi Sanatının Türevleri
Sanatında, çizgisinde, malzeme seçiminde tesadüflere teslim olan Bubi, dikiş yöntemini de bir rastlantı sonucu işlerinin arasına katar. Burgazada’da boyaları biten Bubi, gözünü dikiş kutusuna çevirir. O günlerde bu yöntemin asli yöntemlerinden biri olabileceği hiç aklından geçmez.
Bubi, yama yöntemini de tesadüfler sonucunda elde eder. Bu yöntem, yıkıcı tavırlar gösterdiği dönemlerde yırttığı, parçaladığı resimleri, bu geçici dönemlerin ardından duyduğu pişmanlıkla, yeniden yapıştırarak onarmaya çabalamasıyla ortaya çıkar.
Bubi bu tavrıyla, kendi sanatının da türevini alır. Atık malzemeleri dikiş ve yamayla sanatsallaştırırken, yabancı posaları kendi kompozisyonlarına eviren Bubi, kendi yapıtlarını, parçalara ayırıp yeniden diktiği ve yamaladığı aşamada kendisine ait olan nesneleri yeniden biçimlendirir. Böylece kendine yabancı olanları kendinin kılmak için ürettiği yöntemi, hali hazırda zaten kendisinin olanları da bu yönteme tabi tutarak kendi işlerinin türevini alır. Başka bir düşüncenin peşinde ürettiği yöntemini, bir başka düşüncenin izleriyle eşler. Böylece Bubi’de dikiş ve yama salt bir iyelik kazandırma etkinliği olmayı aşarak, Bubi’nin kendi sınırları içerisine yeni bir dolaşıma girer. Burada hem bir genişleme hem de bir daralma söz konusudur. İçerik, biçim lehine bir miktar daha küçülür ancak artık biçim eskisinden çok daha güçlüdür. Bu da sanatla mesaj vermeyi anlamlı bulmayan Bubi’nin tam istediği şeydir; sanat yapıtı daha da kendisine kapanır ve kendi başına daha etkili hale gelir; kendisinden başka bir varlığa bağımlı değildir ve kendi başına tam gibidir. Hiçbir taşıyıcı ya da dolayım değil, birebir kendisidir. Yöntem onu bir bağlamlar havuzuna değil, yalnızca kendisine gönderme yapmaya zorlar.
Bubi kafesler aracılığıyla da benzer bir izlek takip eder; bunu beğenmediği resimlerin üzerine akrilik boya şeritleri ile kafesler çizerek gerçekleştirir. Bu türev yöntem, Bubi’yi bir başka aşamaya taşır: iş üzerine iş yapma mantığıyla rölyef kafesler üretmek.