6 partinin genel başkanı tarafından imzalanan mutabakat metni neler içeriyor? Hedeflediği demokratik ve çoğulcu toplumsal irade nasıl kurulacak? CHP adına çalışmanın mutfağında yer alan Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek mutabakatı yorumladı.
28 Şubat 2022 günü Bilkent Otel’de gerçekleştirilen ve 6 Genel Başkanın imzaladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ortak mutabakat metni, siyasi tarihimizdeki yerini şimdiden aldı diyebiliriz. Parti Genel Başkanlığıyla birleştirilmiş, yasama ve yargıyı tahakküm altına alan yürütmenin olduğu bu ucube sisteme karşı Partimizle birlikte DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi “dur” dedi. Amacımız sadece sistem eleştirisi yapmak değildi, alternatifini de hazırladık.
ARKA PLANDA UZLAŞMA VAR
Elbette bu noktaya bir sürecin sonunda gelindi. 6 Genel Başkan Yardımcısı, büyük bir titizlikle yaklaşık 4 ay gibi bir süre çalışarak Genel Başkanlarımız tarafından imzalanan metni ortaya çıkardık. Burada temel amaç alternatif bir sistemin yazılmasıydı ama tek başına yasama, yürütme ve yargıyı, kendi aralarındaki ilişkileri yazıyor olmak, Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olması için yeterli değildi. Üniversiteler özgürleşmeden, kamu yönetiminde şeffaflık sağlanmadan, işe alımlarda liyakat kültürü yerleştirilmeden seçim barajının yüzde 3 olması tek başına anlamlı olmayacaktı. Bu nedenle sistemi pekiştirecek diğer alanlarda da evrensel demokrasinin ilkelerini hedef edindik. Her Salı günü TBMM çatısı altında gerçekleştirdiğimiz toplantıların en önemli özellikleri ise istişare ve uzlaşmadır diyebilirim. 6 farklı parti yan yana gelerek alternatif bir sistem oluşturmak ilk bakışta bol tartışmalı bir faaliyet olacak gibi düşünülse de oldukça uyumlu bir süreç yaşadık. Çünkü merkezimize demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü koyduk.
MEVCUT SİSTEMLE DAHA FAZLA GİDİLEMEZ
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir sistem getirdiler. Buna ne kadar sistem diyebiliriz? Bir kere literatürde böyle bir sistem yok. Latin Amerika, Afrika ya da Asya’da kimi uygulamaları görülen monokrasi yani tek adam sistemlerinin bir benzeriyle karşı karşıyayız.
Bizim siyasi hayatımızda Cumhurbaşkanı oldukça önemlidir. Emperyalizme karşı büyük bir mücadelenin sonucunda kurulan Cumhuriyetin başındaki Cumhurbaşkanı, vatandaşlarımız tarafından özel yere konulur. Bu sistem, Cumhurbaşkanlığı örtüsü altında kuvvetler ayrılığını yok etmiştir. Yasama Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle devre dışı bırakılmış, Cumhuriyet kurulduğundan beri siyasetin ve yönetimin merkezi olan, milli iradenin tecelligâhı olan Meclis etkisizleştirilmiştir. Yine HSK'nın doğrudan ya da dolaylı olarak tüm üyeleri Partili Cumhurbaşkanı tarafından atanmış, Hâkim ve Savcıların atama, tayin, disiplin ve özlük işlemlerini yapan kurula parti zihniyeti egemen kılınmıştır. Böylesine bir sistem güven verebilir mi? Bu sistemin yönetildiği ülkeye yabancı yatırımcı gönül rahatlığıyla gelebilir mi?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir sistem getirdiler. Buna ne kadar sistem diyebiliriz? Latin Amerika, Afrika ya da Asya’da kimi uygulamaları görülen monokrasi yani tek adam sistemlerinin bir benzeriyle karşı karşıyayız.
Nitekim sonuç ortada: Cumhuriyet tarihinin en ağır siyasi ve ekonomik krizini yaşıyoruz. "Verin bu kardeşinize yetkiyi, dolarla faizle nasıl mücadele edilir göreceksiniz" dediklerinde, yani 2017 başında dolar 3.70, faiz yüzde 8 civarındaydı. Bugün dolar yaklaşık 14 lira, faiz ise yüzde 16. Bir ülke nasıl batırılır kitabını yazdılar. Kişi başına düşen milli gelir 2017'de 10 bin 600 dolar civarındaydı. 2020'de 2 bin dolar geriledi ve 8 bin 600 dolar seviyesine geldi. Enflasyon ise tüm saklama çabalarına rağmen üç haneli rakama ulaştı. Daha da ötesi, çeşitli kamuoyu yoklamalarında bu sisteme olan güvensizlik yüzde 60’ların üzerinde. Özetle bu sistem henüz 5 yılını doldurmadan iflas etti.
NEDEN GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM?
Türkiye’nin ekonomik ve siyasi alanlarda düzlüğe çıkabilmesi için daha fazla özgürlüğe, daha fazla demokrasiye, daha adil bir yargıya, daha çok istişareye ve uzlaşıya ihtiyacı olduğu açık.
Yönetimde kişiselliğe ve keyfiliğe yol açan, yasama ve yargıyı Cumhurbaşkanı’nın güdümüne sokan, yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı’na çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyarak otoriter bir yönetim yaratan sistemin bizi götüreceği yer, demokraside ve ekonomide Afrika ligidir.
Sonuç ortada: Türkiye, 2021 yılında hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke arasında 117’inci sırada yer aldı. Uluslararası Demokrasi Raporu’nda ise Türkiye 179 ülke içinde 149’uncu sırada. Türkiye, son 10 yılda en fazla otoriterleşen üçüncü ülke olurken, Afrika ülkelerinden bile daha kötü sıralarda yer almaktayız.
O zaman Türkiye’nin ihtiyacı yeni kurumlar, yeni kurallar ve yeni kadrolardır. Bunun en somut örneği ise Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’dir.
GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM NEDİR?
Meclisin siyasetin merkezi olduğu, devleti ve milleti temsil eden, tarafsız bir Cumhurbaşkanının bulunduğu, Meclis tarafından denetlenen, güçlü hükümetin kolay kurulduğu ama zor yıkıldığı, yargının tarafsız ve bağımsızlığının sağlandığı, askeri ya da sivil tüm darbelerin mantığından uzakta bir siyasal yaşamı kuracak düzenlemelerin yapıldığı, demokratik hukuk devletinin kurulduğu yapıdır Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde temel hak ve özgürlükler güvence altındadır. Düşünceler özgürce ifade edilir, din ve vicdan özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, çevre hakları tam anlamıyla korunur. Yani özgürlükçüdür. Aynı zamanda bu sistemde devlet, tüm kurumlarının hiçbir ayrım yapmaksızın tüm vatandaşlarına eşit mesafede olduğu bir yapıdır, yani çoğulcudur.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde temel hak ve özgürlükler güvence altındadır. Düşünceler özgürce ifade edilir, din ve vicdan özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, çevre hakları tam anlamıyla korunur.
Demokrasinin evrensel ilkelerinden yola çıkarak kamu yönetiminde eşitlik, tarafsızlık ve liyakat ilkeleri esas alınır. Yolsuzlukla etkin mücadele edilirken, düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlıkları da sağlanır. Ve tabii ki bu sistemde üniversiteler özgürdür. En temel ihtiyaçlarımızdan birisi, siyasetin ve daha doğrusu iktidarın zenginleşme aracı olarak kullanılmasıdır. Bizim getireceğimiz sistemde siyasi makamların millete hizmetten başka hiçbir amacı olmayacak. Bunun güvencesi ise çıkaracağımız Siyasi Etik Kanunu’dur.
ESKİYE DÖNMÜYORUZ, BU YENİ BİR BAŞLANGIÇ
1982 Askeri Darbesi ile getirilen sistem, zayıflatılmış bir parlamenter sistemdi. Bu nedenle ortaya koyduğumuz sistemde eskiye dönüş söz konusu değildir. Aksine yeni bir başlangıçtır.
Altı siyasi parti olarak, bu konuda dünyanın ve ülkemizin demokrasi tecrübeleri ışığında, adaleti tesis etmek, farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir arada özgürce yaşamak, toplumsal huzuru ve barışı sağlamak, tüm vatandaşların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini güvence altına almak, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek ve gelecek nesillere de bu değerleri miras bırakmak için bir araya geldik.
Ne diyoruz ortak mutabakat metnimizde:
“Ortak idealimiz olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi, tüm milletimize ve gelecek nesillere huzur ve barış getirmesi inancıyla hayata geçirmeyi taahhüt ediyoruz.”
Bu inançla Cumhuriyetimizi ikinci yüzyılının başında demokrasi ile taçlandıracağız.