Bu para politikasını tercih eden AKP ekibi dijital TL’de de neden başarısızlığa mahkûm…

Abone Ol
İnovasyon çağında bu çaba elbette doğru yönde. Ancak geminin kaptanı ve ekibi mevcut kadrolar olunca ortadaki önemli riskleri yönetebilme kapasiteleri yine hepimizi etkileyecek bir darbeye daha dönüşme potansiyeli taşıyor.

Loading...

Türkiye’de ekonomi yönetiminin hepimizi attığı kuyudan çıkmak için çok önemli bir zamanı kaybediyoruz. Dünya tabii ekonomi literatürüne neredeyse bir yüzyıl önce giren bilimsel verilerin AKP yönetimi tarafından keşfedilmesini, bunun için çok değerli olan kaynakların ve zamanın harcanmasının sona ermesini beklemiyor. Değişim ve yeni olan çoğu zaman olduğu gibi gündemi belirliyor. Bu hafta biz gündemimizde Cumhurbaşkanı’nın ekonomi deneyinin büyük bedeli olarak harcadığı dövizlerimizin yarattığı darboğazın iktidarını sallamasıyla yana yakıla Rusya’dan kaynak sağlamaya çalışmasını izledik. Rusya’nın Ukrayna işgalinin Batı medeniyeti için ne derece varoluşsal bir durum olduğunu bir tarafa koyma lüksüne sahip olduklarını sanan yöneticilerimiz ekonomik yaptırım risklerini üstelenirken bu tercihlerinin olası bedelinin hayatlarımızdan kayıp yıllar olabileceğini umursamıyor. Seçmene çekici görünmek için son kozlardan biri olarak akılsız ve cahil eller tarafından masaya sürülen “Borsa operasyonu” ise elde patlayınca, bankacılık gibi yaşamsal bir sektör üzerinden oynanan kumarın maliyeti yine bizim vergilerimizle karşılanıyor. Aynı, hatalı faiz politikasının maliyetinin uyduruk KKM ile hepimize yüklenmesiyle sadece 2022’de vergilerimizle yapılacak 300-350 milyar TL’ye varacak servet transferinde olduğu gibi... Erdoğan resmi veriye göre %80 olan ve çoğunluğu ezen enflasyonun bir sorun olmadığını %8-9 enflasyonla mücadele işine canla başla girişen ABD topraklarından açıklayıveriyor. Aynı hafta içinde ABD merkez bankası Fed’in alacağı “büyük bir faiz artışı daha” kararı ile tahvil piyasalarında oluşan depremin yüksek dış borçlu, iç borcunun üçte ikisini ya enflasyona (%11) ya dövize endekslemiş (%67)Türkiye ekonomisini nasıl vuracağından habersiz bir özgüvenle “enflasyonun sorun olmadığını” dünyaya öğretmeye girişiyor. Hatta hızını alamayıp ABD ve Avrupa’da rafların boş, Türkiye’de rafların dolu olduğu konusunda da aydınlatıyor.  ABD ve AB’de rafların boş olmaması bir yana, Türkiye’de dolu olan raflardaki çoğu temel ürüne milyonların ulaşamadığını da hiç önemsemeden hem de. Türkiye içinde gündemi meşgul eden tüm bu konulara biraz dışarıdan bakınca bir bataklıkta saplandığımızı anlamak zor değil. Dünyayı takip etmek ise oldukça zihin açıcı. Ülkenin yöneticileri ardı arkası kesilmeyen kararlarla Türkiye ekonomisini dış dünyadan koparma yönünde adımlar atarken, para politikasındaki dehşet verici tercihleriyle ön planda olan TCMB bambaşka bir ligde de var olma çabası içinde: merkez bankası dijital para birimi (CBDC). İnovasyon çağında bu çaba elbette doğru yönde. Ancak geminin kaptanı ve ekibi mevcut kadrolar olunca ortadaki önemli riskleri yönetebilme kapasiteleri yine hepimizi etkileyecek bir darbeye daha dönüşme potansiyeli taşıyor. CBDC’nin ne olduğu, TCMB’nin bu işte hangi aşamaya vardığı, önemli avantajları ve büyük riskleri hakkında biraz detaya inerek kafa yormak gerekiyor. CBDC, kripto paralardan oluşan başına buyruk finansal bir dünyayı hem regüle edebilmek hem de nimetlerini genele yayabilmek amacıyla dünya genelinde merkez bankaları tarafından oluşturulan, oluşturulduğu ülkenin yasal para birimini dijital olarak temsil eden ve genelde blok zincir altyapısını kullanan dijital para birimi demek. Varlık karşılıkları olması hem derinliğini artırıcı hem de riskleri beraberinde getiren bir karakteristiği. Ancak çok yakın bir gelecekte hayatlarımıza girecek CBDC için anahtar kelimeler “düzenleyici rolün” yapısı ile en ucuz ve güvenli teknolojinin birleşimi. TCMB, Eylül 2021’de ASELSAN, HAVELSAN ve TÜBİTAK-BİLGEM ile “Dijital Türk Lirası İşbirliği Platformu” oluşturdu ve pilot uygulamalara başladı. Bu yılın mayıs ayında da bu kurumlarının çalışanları kendilerine tanımlanacak dijital cüzdan aracılığıyla testlere başladı.
TCMB bugün en şahane CBDC’si de yaratsa, ekonomi politikalarının küresel ölçekte itibarsız olması nedeniyle ortaya çıkacak dijital-TL büyük ve güvenilir merkez bankalarının yaratacağı dalgada boğulmaya mahkûm duruyor.
Şimdi sıra düzenleyici adımların Türkiye’deki kamu kurumlarında nasıl şekilleneceği. Keza dünya ölçeğinde işin teknoloji kısmı ile ilgili yol çok hızlı alınırken, CBDC’lerin mevcut ekonomik düzeni nasıl etkileyeceği, itibari paraların ödeme ve diğer alanlardaki yerini nasıl değiştireceği ve merkez bankalarının para politikalarının etkinliğini ne şekilde azaltacağı önemli tartışma konuları. Konuya ilgi duyan hemen herkes çoktan CBDC’lerden oluşacak yarının rekabeti artırırken maliyetleri düşüreceğini, kayıt dışılığı azaltacağını, küresel ticareti hızlandıracağını, kara paranın aklanması süreçlerini zorlaştıracağını ve fakat merkez bankalarının da para yaratma süreçlerini derinden dönüştürürken bankacılık sisteminin de DNA’sını değiştireceğini bir yerlerde okumuş durumda. Bu yazının uzun sayılabilecek girizgahı burada CBDC ile çakışmakta. Çünkü Türkiye’de finansal piyasaları yöneten kurumlarda dahil yaşanan büyük çöküş elde veri.  CBDC'ler merkez bankası güvenilirliğindeki aşınmanın ya da bir hükümetin disiplinsiz maliye politikaları gibi ulusal bir para biriminin değerini azaltan diğer konulardaki temel zayıflıkları çözecek bir araç değil.  Örneğin, AKP hükümeti seçimi kazanmak için yılın kalan kısmında muazzam bütçe açıkları yaratmaya başladığında, TCMB seçtiği para politikası ile Türk Lirası’na büyük değer kaybettirerek enflasyonu üç haneye yönelttiğinde, cari fazla diye yola çıkan ekonomi yönetimi devasa cari açık yarattıklarında fiziksel veya dijital olsun, merkez bankası parasının satın alma gücü azalma eğiliminde kalacak. Daha net ifadeyle TCMB’nin yaratacağı dijital merkez bankası parası ancak onu veren kurum kadar güçlü ve güvenilir olabilecek. Dijital dolar çıktığında dijital TL aynen şu anda fiziki TL’nin olduğu gibi çöp para olarak tarihe geçecek. Ülke dijital para birimlerinin ortaya çıkmasıyla hükümetlerin finansal piyasalarda oynaması gereken rol, tercihen özel sektöre bırakılan alanlara müdahale edip etmeyeceği ve piyasa çöküşlerini, özellikle de gelişmekte olan ekonomilerde yaşayan hanehalkı adına telafi edip edemeyeceği, hatta KKM örneğinden gidersek varlıklı olanı varlığı az olan lehine mi yoksa tam tersini mi tercih edeceği gibi önemli soruların cevaba ihtiyacı var. Fiziki TL’yi kullanarak finansal piyasalarda istikrarı yerle bir eden ve kuralsız, amaçsız adımlarla Türkiye ekonomisinde büyümeye katkı yapabileceği hayalinde kaybolan Kavcıoğlu TCMB’sinin böylesi yeni bir sektörü düzenlenmesi, ödeme sistemlerinin ve finansal piyasaların bütünlüğünü koruması, yatırımcıyı kollaması ve finansal istikrarı temini imkânsız bir görev olarak görünüyor. TCMB bugün ülkenin mühendis kadrosuyla en şahane CBDC’sini de yaratsa, AKP yönetiminde zayıflatılmış kamu kurumlarıyla ekonomi politikalarının küresel ölçekte itibarsız olması nedeniyle ortaya çıkacak dijital-TL büyük ve güvenilir merkez bankalarının yaratacağı dalgada boğulmaya mahkûm duruyor.  AKP’nin Türkiye’yi yönetme biçimiyle yarattığı zayıflıklar zaten dengeleri bozuk olan küresel ekonomide gücün daha fazla ölçekte büyük ülkelerin ve büyük şirketlerin eline hediye edilmesi riskini yaratıyor.