Bu krizden Ukrayna kadar etkilenebiliriz
Rus dış politikası uzmanlarından Aydın Sezer, "Türkiye’nin Rusya ile kurduğu ekonomik bağımlılık ilişkisi ve Suriye’deki durumu göz önünde aldığımızda yakın gelecekte bu krizden Ukrayna kadar etkilenebiliriz" dedi.
Sunuş
Türkiye’de Rus dış politikasını yakından takip eden isimlerden birisi Aydın Sezer ile Putin'in Ukrayna ile ilgili açıklamalarını ve son durumu konuştuk. Sezer, bugünlere adım adım gelindiğini ifada ederek, "Batının yaptırımlarının da Rusya’yı geri adım attıracak kadar etkilemeyecek" diyor.
Türkiye’nin bir anlamda Ukrayna’da batıdan çok batıcı tavrını da eleştiren Sezer; “Putin’in açıklamaları ile artık tek kutuplu dünya sona erdi” diyor.
Öncelikle Putin’in açıklamasından başlayalım. Bu beklenen bir açıklama/tanıma mıydı?
Ben Moskova’dan hafta sonu Putin’in Rus yanlılarının kontrolündeki Donetsk ve Lugansk’ın tanıyacağına yönelik ciddi bir bilgi almıştım. Fakat Pazar gece yarısı Macron’un devreye girmesi, mekik diplomasisi ile Biden’le temas sağlanması ve sonrasında liderler zirvesi gündeme gelmesi; Rusya’nın tanıma işini bir hafta daha erteleyeceği düşüncesine sevk etti. Ama yanıldım.
Neden yanıldınız?
Bunu Macron’un beceriksizliğiyle ya da Macron’unn bir çuval incini berbat etmesiyle açıklıyorum. Rusya’dan Fransa’ya yönelik tepkilerden bir tanesi de görüşülen konuların sızdırılmasıyla alakalıydı. Buradan da şunu anlıyoruz ki ya Macron’un istihbarat servisi Putin’in tanıma kararını öğrendi ve bunu önlemeye yönelik bir adım attı ya da Putin, Macron’u resmen kullanarak; “bak ben tanıyacağım kardeşim, hadi bir son şans veriyorum” diye bir mekik diplomasisi yaptırdı.
Putin’in açıklamalarına, ortama, konuşmaya geç başlamasına vs. baktığımız bir anormallik vardı sanki. Ne dersiniz?
Katılıyorum. Bana kalırsa Putin’in açıklaması aceleyle alınmış bir karar olduğunu gösteriyor. Böyle bir karar daha farklı bir şekilde ilan edilebilirdi. Ben biraz “acemilik, amatörlük ve telaş” sezdim. Bunu da sanırım Macron’a borçluyuz.
Bunu açar mısınız? Macron girişimleri başarılı olsaydı bu tanıma gerçekleşmeyecek miydi?
Donbass Cumhuriyetlerini tanıma opsiyonu Rusya’nın ilk baş vuracağı araçlardan birisiydi. Bu tahmin ediliyordu, öngörülüyordu. Zaten 2008’de Abhazya ve Güney Osetya’nın tanımasıyla Rus dış politikasının araçlarından birisi haline gelmişti. Ben sadece zamanlama ile ilgili olarak vurgu yapıyorum. Ayrıca, daha önce de Fransız dışişleri bakanının “Putin – Macron görüşmelerine (20 günde veya 5 kez görüştüler) atıfla, Duruma’nın aldığı tanıma kararını Putin’in onaylamayacağı yönünde bir açıklaması da olmuş ve Rusya buna büyük tepki göstermişti.
Putin’in açıklamasını Batı’ya bir meydan okuma olarak yorumlayanlar oldu. Buna katılır mısınız?
Söyleyeceklerimde bir Rusya yandaşlığı ya da bir Rusya savunuculuğu çıkarılmasın. Ben sadece Rus dış politikasıyla ilgili nesnel analiz yapıyorum, konuya bu şekilde yaklaşıyorum. Bu açıdan, batının, BM anlaşmasının 2. Maddesi çerçevesindeki egemenlik, bağımsızlık, iç işlerine müdahale ve ayrıca insan hakları ihlalleri gibi batı değerleri ve Rusya’nın yayılmacılığı, despot yönetimi vs. gibi söylem ve suçlamalara hiçbir şekilde itibar etmiyorum.
Irak, Afganistan Suriye ve Libya deneyimini yaşayan birisi olarak batının bu konulara atıf yapmasını da ikiyüzlülük olarak görüyorum. Diğer yandan bence, Putin’i daha doğrusu Rusya’yı anlamak ve tanımak gerek. Bana kalırsa bizdeki uzmanların da, batılıların da en eksik tarafı bu.
PUTİN DEĞİL RUSYA DEVLET AKLI DEVREDE
Açabilir misiniz?
Putin yaklaşık 20 yıl önce göreve geldi ve geldiği günden beri, onu göreve getirenlerin istediklerini hayata geçiriyor. Putin Rusya güvenlik bürokrasinin Yeltsin’e dayatması ile ortaya çıkarılan bir güç, sembol bir vitrin yüzü. Nitekim göreve gelir gelmez de Rusya’nın Çeçenistan’da aldığı sert tutumu hatırlayalım, bu sadece planın bir parçasıydı. Bu açıdan Putin’in bugününü eleştirmek anlamlı değil. Putin daha doğrusu Rus aklı 20 yıl önce neyse şimdi de aynı.
Açıkçası Putin’i anlamak için Rus devlet aygıtını iyi anlamak gerekiyor. Karşımızda Sovyet aygıtı mirasçısı bir devlet anlayışı var. Dış politikada her konu, her kural yazılı güvenlik konseptiyle ve dış politika konseptiyle belirlenir ve herkes bu konsepte göre hareket eder, rolünü buna göre oynar.
Putin de, belirlenen bu sınırların dışına çıkmadı, çıkamaz, bunu aklından bile geçiremez.
O zaman 20 yıllık dönem Rusya devlet aklının dış politikası uygulanıyor…
Aynen. Bakın Putin’in, Lavrov’u ve Sogu’yu milletvekili yaparak bu aygıttan ayrıştırmaya gücü yetmedi. Bu insanlar hala görevde. Bu açıdan Putin’i fazla abartmamak gerekiyor ama Sovyet mirascısı devlet aygıtını istediğiniz kadar abartabilirsiniz. Rus devlet aygıtı dediğimiz Sovyet Devlet aygıtının ta kendisi ve bir de silahı var; BM Güvenlik Konseyi Üyeliği.
u anda bu aklı yöneten jenerasyon Berlin Duvarı’nın yıkılmasını, NATO’nun doğuya doğru genişlemesini, Afganistan travmasını yaşamış. Bunların hepsi mesela Soygu Afganistan’da, Putin Berlin’de, Lavrov başka bir yerdeydi. Yani bu jenerasyonun mevcut dünya düzeniyle kişisel bir hesabı var. Bunu anlamak lazım. Yakın bir gelecekte son Sovyetler Birliği vatandaşı da dünya siyasetinden çekilecek, o zaman bambaşka Rusya’dan bahsediyor olacağız.
BUGÜNLERİN GELECEĞİ BELLİYDİ
Şunu mu ifade ediyorsunuz; bugünlerin geleceği belliydi…
Evet belliydi. Putin 2007’de Münih Güvenlik Konseyi’nde meydan okudu ve çok kutupluluktan, çok kutuplu dünyadan bahsetti. Rusya’nın giderek büyüyen bir güç olduğunu söyledi. Bu konuşması bana göre bugünleri işaret eden bir manifestoydu.
O dönem yazdığım Referans Gazetesi’nde bunun yeniden bir “Soğuk Savaş” başlangıcı olabileceğini yazdım. Bu tabi klasik anlamda bir soğuk savaş değil ama Rusya usulü ikinci nesil bir soğuk savaş.
Rusya bu konuşmasının boşa gitmediğini Gürcistan’da gösterdi. Batı bunu gördü, “dur” diyemedi ve Rusya Güney Osetya ve Abhazya’yı tanıdı. 2014’de Ukrayna’nın ister renkli devrim deyin, ister yeşil devrim deyin, ne derseniz deyin; Ukrayna’nın batıyla flörtünü izledi ve ardından Kırım’ı işgal ediyorum dedi ve etti, bağımsızlık ilan ettirdi, referandum yaptırarak anavatana katılmasını sağladı. Kırım’da olana işgal ve ilhak da diyebilirsiniz uluslararası ilişkiler perspektifinden ya da hayır efendim onlar bağımsız oldu, özgürce referandum yapıldı ve Rusya’ya katıldılar da diyebilirsiniz.
Hangisini satın alırsanız alın sonuçta, Ukrayna birinci savaşında Rusya Kırım’ı alarak yani toprak kopartarak çıktı. 7-8 yıldan beri bu pozisyonda ve batının ambargosuna rağmen milim geri adım atmadı. Bugünkü siyasi hamlesi bundan farklı değil. Sadece bu değil…
Başka ne oldu?
Rusya açıkça Gürcistan’dan sonra bir adım daha atarak Kırım’ı aldı. Batı bir şey yapamadı. Dahası yakın zamanda “kötü yola düşen” Paşinyan’a Aliyev üzerinden resmen darbe yaptı. Sonuçta Paşinyan’ı yıkmasına gerek kalmadı. Paşinyan’ın kendisi Rusya’ya biat etti. Seçimlerden iki ay önce savaşın eşiğine gelen Beyaz Rusya ile Rusya bugün birlik devleti olma yolunda ilerliyorlar. 6 Ocak’ta ortaya çıkan Kazakistan olayları 15 Ocak’ta Rusya’nın müdahalesiyle sona erdi ve Nazarbayev tasfiye edildi.
Bütün bu hamleler Rusya’nın çevresinde güvenliğini ve etkisini arttırmasıdır. Bu hamleleri Ukrayna’da Donetsk ve Luhansk'ı tanımayı izleyeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bu geliyorum diyen bir adımdı ve atıldı. Rus dış politikasını kronolojik olarak izleyen herkes bunu bilir.
AMBARGOLAR ETKİLİ OLMAZ
Peki batıdan tepkiler yani ambargolar etkili olur mu?
Bugün itibarıyla sahada yeni gerçeklikler var. Bana kalırsa batı hala ne olup bittiğinin farkında değil. Bunu şimdiye kadar yapılan açıklamalara bakarak söylüyorum. Almanya “Kuzey Akım 2’yi durdururum” diyor, İngiltere “ 5 Rus bankasına yaptırım uygulayacağım” diyor, Amerika o bölgeye ihracatı, ticareti yasakladım” diyor. Rusya batı’dan kredi alamayacak diyor, Kanada daha da komik bir kararla Duma’Da tanıma yönünde oy kullanan Milletvekillerine yaptırum uygulayacağını açıkladı. Bu kadar organize olmayan, bu kadar bireysel tepkiler çaresizliğin işareti.
Şunu açıkça görelim ki, son 24 saatlik sürece bakıldığında Rusya birçok ülke gözünde Afrika, Çin, Uzakdoğu, Latin Amerika’da birçok popülaritesini biraz daha sağlamlaştırmış durumda.
Önümüzdeki süreçte batı kaynaklı bir şey olmayacak mı?
Olabilir ama bunu Rus hariciyesinin en ince ayrıntısına kadar hesapladığından adım gibi eminim. Hatta şunu bile çalışmışlardır. Savaş çıkar Türkiye savaşa girerse boğaz geçişi Türkiye’nin kontrolüne geçiyor buradan istedikleri gemiyi geçirirler bizim B planımız ne olur? Bütün donanmayı yığdılar Karadeniz’e, Türkiye’ye de hodri meydan dediler. Yani Rusya o kadar planlı ve sistematik bir şekilde gidiyor ki, şimdiye kadar verdikleri tek falso Putin’in açıklamasının amatörce yapılması.
TÜRKİYE OLANI ANLADI MI EMİN DEĞİLİM
Türkiye’nin durumu nedir bu noktada?
Türkiye’de tıpkı batı gibi Rusya’nın Ukrayna savaşı ve Dombas üzerindeki perspektifi ile NATO ve ABD ile yürüttüğü NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ve Avrupa Barış ve Güvenlik mimarisi ile ilgili perspektiflerini tamamen birbirinden ayırarak uyguladığı çok ustaca bir diplomatik hamleyi fark edemedi.
Rusya, Minsk’i ortaya koyarak Fransa ve Almanya’yı sorumlu tuttu. NATO ve ABD’yi diğer konularla sorumlu tuttu. Türkiye olaylara o kadar uzak, o kadar Fransız ki, buna rağmen arabuluculuk yapmaya kalktı. Ve Ruslar sordu hangi konuda, kiminle arabuluculuk yapacaksın?
Türkiye tuttu açıkça “Ukrayna-Rusya krizi” dedi. Kremlin, “böyle bir kriz yok” dedi. Biz Ukrayna iç savaşına taraf değiliz. Burada bir çok aktör var, biz teke tek Zelensky ile Donbas’ı konuşmayız. Ruslar bize, “Siz çok istiyorsanız Zelensky ile Donbas’taki yöneticiler arasında arabuluculuk yapın” dediler. Üstelik bunu 2021 Mayıs ayından beri söylüyor Rusya. Ne yazık ki, iktidar bunu hala algılayamadı.
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı bugün, biz uluslararası konferansın parçası oluruz diyor. Birinci üzüldüğüm nokta bu hala Türkiye ne olup bittiğinin farkında değil.
İkincisi…
Türkiye, Rusya ile özelikle 2015’deki uçak krizinden sonra Suriye ve ikili ilişkilerde birçok proje geliştirmiş, işbirliği yapmış bir ülke. Buna rağmen son bir senedir anlamsız biçimde Ukrayna’nın avukatlığına soyundu. Batıdan en çok Kırım’ı eleştiren ülke oldu. Ukrayna’yı NATO’ya hazırlayan ülke oldu. Savunma sanayi işbirliği anlaşması imzalayıp İHA, SİHA satarak bunların Dombas’ta kullanılması ile ilgili sorumluluk almadığını bildirdi. Oysa Almanya, Ukrayna’nın bu silahları kullanamayacağını ilk açıklayan ülke oldu. Çünkü Minsk Anlaşması bunu engelliyor.
Bu açıdan Türk-Rus ilişkilerinde 2021 Mart ayından beri içten içe gelen bir kriz var. Bunu Putin’in Türkiye’ye gelmemesinden, iki yıldır üst düzey toplantıların(ÜDİK) yapılmamasından, Cumhurbaşkanının Soçi’ye tek başına görüşmeye gitmesinden, geçen bahar ayında turizme boykot uygulamasından, son doğalgaz müzakerelerinde Türk Akım’ı için çok yüksek fiyat çekmesinden, yapıcı davranmasından vs. biliyoruz.
Ne yazık ki, iktidar da, iktidar medyası da bunların farkında değil Hatta yandaş medya 15 gün önce “Putin Türkiye’ye geliyor” diye bayram havası estirdi. Açıkçası Türk-Rus ilişkileri son bir yıldır Rusya tarafından ciddi bir teste tabi tutuluyordu ve Rusya burada hiç de nazik olmayan, diplomatik olmayacak şekilde en üst düzeyden Türkiye’ye şu iki suçlamayı yöneltti...
RUSYA BİZİ AÇIKÇA SUÇLADI
Nedir o suçlamalar?
Birincisi “Ukrayna’da yapılanlar, bizim toprak bütünlüğümüze ve egemenliğimize tehdittir” dediler. Rusya’nın bu ifadesini gerçekçi bulmak, doğru bulmak, haklı bulmak başka bir şey ama bu size söylendiyse; bunu yanıtsız bırakmak ya da bunun böyle olduğunu kabul ediyormuş gibi davranmak farklı. Ne yazık ki, bu suçlamaya bir cevap verilmedi.
İkincisi daha da ileri gittiler ve bize; “Biz de sizin etnik sorunlarınızla ilgilenmek zorunda kalabiliriz” dediler.
Bunları açıkça söylediler mi?
Evet. Bunlar bir spekülasyon değil bunları söyleyenler Putin, Lavrov, Zaharov’un sözleri. Hepsinin tarihleri, saatleri belli.
Özetle Türkiye hala ne olup bittiğinin farkında değil. Sayın Cumhurbaşkanı NTV’deki basın toplantısında, “savaş çıkarsa NATO üyesi olmanın gerekliğini yerine getiririz” dedi. Bunun Rusya’daki tercümesi şu; “Ben savaşa taraf olurum, boğazlardaki egemenliğimi de tesis ederim”. Bu pozisyon, Rusya için bir tehdit.
Bu açıklamadan üç gün sonra Çavuşoğlu çıktı, “Batı’yı Rusya’ya karşı Ukrayna’yı kışkırtıyor” dedi. İbrahim Kalın ise; “Rusya’yı dinlemek lazım” diyor. Bütün bunların bir kafa karışıklığı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Rusya kendini dinletiyor zaten. Biden’e dinletiyor, Macron’a tokat atarak dinletiyor. Kavga ederek zaten dinletiyor. Rusya’nın kendisini dinletmeye ihtiyacı yok.
Diğer yandan Rusya’yla ifade ettiğiniz gibi yakın ilişkiler vardı son yıllarda…
Evet var. Tamam Kırım iktidar için önemli olabilir ama bu iktidar değil mi batıyla S400 yüzünden ilişkileri perişan eden? Bu iktidar değil mi Rusya’ya Meclis’ten geçen anlaşmaya rağmen Akkuyu’da ayrıcalıkları veren yani Meclis onayına aykırı ayrıcalıklar tanıyan?
Bu iktidar değil mi, boru hattı döşetmesine rağmen gaz almayı beceremeyen? Bugün Türk Akımı’nın 5.5. milyar metreküplük kapasitesi atıl, çünkü anlaşma yok. Çünkü Ruslar, Ukrayna krizinden dolayı bize çok yüksek fiyat çektiler ve doğal gaz alamadık. Geçtiğimiz günlerde İran’da kesince kış ortasında sanayi durdu.
2014’TE UYMADIĞIMIZ YAPTIRIMLARA UYACAK MIYIZ?
Peki batıdan ambargo açıklamaları geliyor. Türkiye ne yapacak sizce?
2014’deki ambargoya uymadık bu sefer uyacak mıyız? Yani Kırım işgal edildiğinde uymadık, şimdi Dombas’ı tanıyınca ambargoya uyacaksınız mısınız?
Üstelik Kırım nüfusunun belli bir kısmı Tatar ve Müslüman. Donbas’i ile hiçbir bağımız yok. Siz diyebiliyor musunuz; batı ambargo uygularsa Rusya’nın yanında yer alacağım diye. Bunu 2014’te söylediniz.
Sizce?
Son bir yıldır Rusya ile olan ilişkilerde bir U dönüşü söz konusu. Bu kapsamda NATO ve ABD’ye şirin görünme, ABD ile bozuk olan ilişkileri Ukrayna üzerinden giderme çabası var ama bu işe yarar mı emin değilim. Aynı şekilde yok “Ben Ermenistan’la barışıyorum”, yok “Ben İdlib’te Rusya’ya kafa tutuyorum”. Kabul edelim ki, bunların hiç birini ABD’nin ciddiye alması söz konusu değil.
Neden?
Çünkü Rusya başından beri Türkiye’yi Türkiye’den daha yakından tanıyan, Türkiye’nin stratejik önemine Türkiye’den daha fazla önem veren ülke. O nedenle de Türkiye’ye karşı hep dengeli tavır izliyor.
Son 7 yılda Türkiye’yi en az üç sefer alkışladılar. Helal olsun batıya rağmen S400 aldınız dediler alkışladılar. Ukrayna’yı ben baypas ederken önce Güney Akım’a sonra Türk Akımı’na onay verdiniz, batıyı dinlemediniz, bizim deniz alanlarımızdan gelen boru hattına onay verdiniz diyerek alkışladılar. 2014’te ambargoya uymadınız, helal olsun dediler.
Şimdi bu Rusya Türkiye’nin ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyor ve önümüz yaz yani turizm sezonu Türkiye için.
Rusya diplomatik teamülleri o kadar sert gösteren ülke ki Türkiye gibi batıdan daha batıcı tepki veren ülkeye tepkisi ne yazık ki sert olabilir.
ERKEN VE GEREKSİZ BİR TEPKİ
Nasıl tepki verdi Türkiye?
Hem çok erken hem çok sert. Batılı hiçbir ülke açıklama yapmamış, Biden konuşmamış, İngiltere konuşmamış, açıklama yapmamış bizim bakanlık gece yarısı 1.30 da yazılı açıklama yapıyor. Acelen ne, sabahı bekle. Evet Rusya’nın yaptığı hukuksuz bunu kabul ediyorum ama Türkiye olarak tepkimiz hem erken hem de sertti ve bunun karşılığını almaktan korkuyorum ben. Endişeliyim açıkçası.
Neden endişe ediyorsunuz?
Ne yazık ki son yıllarda Rusya ile ilişkilerimiz komşuluk ilişkisinden neredeyse mükemmel(!) bir karşılıklı bağımlılık ilişkisine döndü. Neredeyse artık göbekten bağlıyız bu ülkeye. Şundan da endişe ediyorum, yarın öbür gün, “S400 ikinci partiyi de alalım da bizi affedin” diye Rusya’nın kapısını çalabiliriz.
Türkiye bu süreçte çok kritik ve gerçekten sorun çözücü bir rol üstelenebilirdi ama bu fırsat kaçtı. Çünkü her şeye rağmen iki ülkeyle de çok iyi ilişkisi olan bir NATO ülkesiydi Türkiye. Bu fırsat heba edildi.
KAYBETMEYE ADAYIZ
Endişeniz ekonomik kaynaklı mı sadece?
Sadece o değil. Rusya’daki çıkarlarımızı da kaybetmek var. Sonuçta bizim orada işadamlarımız, yatırım ve taahhüt işlerimiz var, alt yapı çalışmalarını yapan şirketlerimiz, çalışanlarımız var. Yani mesele sadece turist gelmemesi değil, oradaki, yerindeki çıkarlarımız. “Dometes krizi” bunlardan sadece birisi biliyorsunuz.
Dış politika açısından endişeniz…
Türkiye’nin bu krizde batının, NATO’nun yanında net bir tavır sergilemesi Soğuk savaş döneminde dahi Sovyetlere karşı hep dengeli politika izlemeye çalıştık ve mükemmel bir iktisadi işbirliği örneği çıkarttık. Türk-Rus ilişkilerini çok zedeleyecek. Özellikle Suriye’de. Ne yazık ki Ukrayna’yı bir anlamda şımartarak büyük hata yaptık ve kendimizi kuyuya attık. Üzüldüğüm nokta o.
Burada resmen yapılan bir hatadan bahsediyorum. O da Ukrayna ile bu kadar yakın olma. Çok angaje olduk ve onları “şımarttık” sanki. Bunun bize maliyeti ağır olabilir.
Ukrayna gibi Türkiye’de mi kaybedecek bu süreçte?
Çok doğru Murat Bey aynen böyle oluyor benim de temel endişem bu zaten. Türkiye Rusya ile neden kötü oluyor? Hep üçüncü ülkeler yüzünden kötü oluyor. Suriye yüzünden kötü olduk, uçak düşürdük. İdlib yüzünden gerginleşiyoruz. Libya üzerinden gerginleşiyoruz ve şimdi de Ukrayna nedeniyle. Oysa iki ülke arasında hiçbir zaman çözülmeyecek bir sorun olmadı. Cumhuriyet tarihi boyunca bizim Rusya ile aramızda hiçbir sorun yoktu. Buna özen gösterdi buradaki devlet aklı.
Oysa şimdi Suriye, Libya ve şimdi de Ukrayna nedeniyle gerilmiş ilişkiler var. Şunu unutmayalım ki, Türkiye’nin Orta Asya’daki gücü ancak Rusya’nın izni kadar var. Şimdi bizi Suriye’de zor bir gelecek bekliyor.
BİZE SURİYE VE KIBRIS’TA NE ARIYORSUNUZ DİYE SORABİLİRLER
Açar mısınız bunu?
İdlib çok önemli. Çünkü fiilen can kayıpları verdiğimiz bir yer. Ama asıl sorunu Rusya’nın elinde tuttuğu Kürt kartı nedeniyle yaşayabiliriz. Kürt oluşumuyla ilgili bizim hassas noktalarımız var. Rusya’nın ise orada hem Kürtlerin hem de Esat’ın hamiliğine soyunan pozisyonu var. Dahası ABD de burada Kürtleri koruyor.
Ama asıl sorun şu; yarın bir gün Rusya, “Türk ordusu Suriye’de ne yapıyor?” diye sorduğunda ne cevap vereceğiz. Aynı şekilde “Siz Kıbrıs’ı bile işgal ettiniz” dediklerinde ne diyebileceğiz? Bunu zaten söylemeye başlamışlardı.
Unutmayalım bizim Suriye ve Kıbrıs’taki hassasiyetlerimizin benzerini Rusya Kırım ve Dombas’ta yaşıyor. İtiraf edelim ki bizi Rusya ile ilişkilerde sıcak bir yaz bekliyor.
MASADA ÜÇ SEÇENEK VAR
Son olarak sıcak savaş olası mı?
Bundan sonraki süreçte Rusya’nın önündeki birinci seçenek; ortaya çıkan bu statükonun devam ettirilmesi. Abhazya ve Güney Osetya örneğinde olduğu gibi ve batının tepkisinin sınırlı ölçüde tutulması için sürecin zamana yayılması.
İkincisi olasılık Ukrayna’nın askeri müdahalesine karşılık Dombas üzerinden Ukrayna’nın geniş sahasında silahlı çatışma riski. Zelenzky bu olmayacak dese de, ben İngiltere’nin batının bunu kaşımaya devam edeceğini düşünüyorum. Bu her an sıcak çatışmaya hazır olmak gerektiği anlamına gelir.
Üçüncü bir olasılık bu ülke bağımsız olduğuna göre, tanındığına da göre Kırım örneğinde olduğu gibi referanduma gidebilirler oradan Rusya’ya katılma süreci çıkabilir. Rusya bu sürecin şeffaf olduğunu göstermek için herkesi davet edebilir bu da yeni bir Kırım anlamına gelir batı bunu ne kadar hazmeder ya da hazmedemez. Kırım’ı ne kadar hazmedip etmediği bile henüz tartışmalı belli değil.
Son olarak…
Son olarak şunu ifade edeyim; Rusya bana kalırsa asıl hamlesini yapmadı.
Nedir o hamle?
Donbas’la sınırlı kalmaksızın Marolpa’dan Odesa’ya gidecek daha geniş bir operasyon. Mecbur kalırsa bunu da çekinmeden yapabilir.
Rusya bunun riskini göze alır mı?
Evet kesinlikle göze alır. Bu Rusya’daki rejimin Putin’in değil rejimin konsolidasyonu açısından önemli bir sıçrama taşı da olabilir. Olaya Rusya ve Rusya perspektifinden bakan ülkeler perspektifinden bakıldığında burada bir meydan okuma da var bunun da altını çizmek gerekiyor. Bir de şu var dün Türkmenistan Dışişleri Bakanı Lavrov ile anlaşması imzaladı , Azerbeycan lideri Aliyev Putin ile stratejik işbirliği anlaşması imzalıyor. Putin’e destek mesajları yağıyor yani dünya artık tek kutuplu dünya değil. Putin’in son açıklaması bunu artık büyük ölçüde tescilledi.