BTK’nın milyonlarca internet kullanıcısının kimlik bilgilerini internet servis sağlayıcılarından talep ettiği iddiaları skandal yarattı. Bu olayı ortaya çıkaran CHP Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel yazdı. Cumhuriyet tarihinin en büyük fişleme skandallarından biriyle karşı karşıyayız. Bilgi ve İletişim Kurumu (BTK) Anayasa’ya ve hukuka aykırı bir şekilde internet kullanıcıların ‘abone desen’ ve ‘internet trafik log kayıtları’nı isteyerek açıkça suç işliyor.  Günlerdir gündeme getirdiğimiz iddialara karşın BTK’nın yaptığı ise kamuoyuna abonelere ilişkin kişisel veri niteliğindeki bu bilgiler ile ne yaptıklarını açıklamak iken, ‘konu yargıya intikal etmiştir’ diyerek sessiz kalmak. Bugün bu yazıda, son birkaç gündür kamuoyunda büyük yankı uyandıran BTK’nın ‘fişleme’ skandalını ele alacağım. 8 Haziran günü Twitter hesabımdan paylaştığım tweet zinciri ile bu konuyu ele almıştım (Link: https://twitter.com/onursaladiguzel/status/1534555451983073283). Öncelikle konuya ilişkin detayların yeterince tartışıldığını düşünerek, fazla ayrıntıya girmeden ortaya çıkardığımız skandala ilişkin kısa bir bilgilendirmenin yeterli olacağını düşünüyorum. Bu konu aslında bizim bir süredir yakından takip ettiğimiz bir durumdu. Biz bu duyumu ilk aldığımızda konuyu verdiğimiz soru önergesi ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na sormuş, Meclis gündemine taşımıştık. Eylül 2021 tarihinde verdiğimiz önergeye ancak aralık ayında bir cevap geldi. Cevap da tahmin edeceğiniz üzere olayı geçiştirmeye yönelik bir cevaptı. Ancak mart ayında BTK idari yargı sürecinde mahkemeye gönderdiği cevap dilekçesinde hakikati kendi ağzıyla ifşa etti. Bu da yetmedi geçtiğimiz hafta Dijital Mecralar Komisyonu’nda ‘dezenformasyon’ yasası görüşmeleri sırasında konuyu yakalamışken BTK Başkanı ve Bakan Yardımcısına sorduk. Sayın Bakan Yardımcısı da verdiği yanıtta 313 tane internet servis sağlayıcı firmadan bu bilgilerin istendiğini ve sadece bir firmanın ilgili işlemin iptaline yönelik dava açtığını doğruladı. Bunun üzerine bu hafta TBMM Genel Kurulunda konunun araştırılması için bir Araştırma Komisyonu kurulmasına yönelik önerge verdik. Ancak önergemiz reddedildi. Peki, iktidarın araştırılmasını reddettiği bizim günlerdir dile getirdiğimiz gerçekler ne? Birçoğumuz 2013 yılında eski bir ABD Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı Edward Snowden'ın kamuoyuyla paylaşmasıyla ortaya çıkan, telekomünikasyon şirketleri aracılığıyla gerçekleştirilen dinleme ve izleme skandalını hatırlar. Bunun bir benzeri bir süredir BTK eliyle Türkiye'de gerçekleştiriliyor. BTK Başkanı 'gizli' ibareli bir yazıyla 313 internet sağlayıcı firmadan log kayıtlarını ve abone desen yapısını istiyor. Teknik bir konudan bahsedildiği için ilgili idari işlemi biraz açmak faydalı olacaktır. Öncelikle BTK’nın uygulaması iki ayrı işleme dayanıyor. Bunlardan ilki BTK’nın şirketlerden Abone Desen Yapısını istediği kurul kararıdır. İkincisi ise BTK’nın İnternet Servis Sağlayıcılarından talep ettiği Log Kayıtlarıdır.
Toplanan veriler hem kişilerin hukuki statüsü hem de toplumsal işleyiş açısından riskler barındırmaktadır. Kişileri suç şüphesi dahi olmadan potansiyel suçlu olarak atayıp iletişim ve gezinti geçmişlerini kayıt altında tutmak açıkça hukuksuzdur.
BTK, Abone Desen Yapısı ile şirketlerden gerçek kişi abonelerinin; kimlik no, ad soyad, il, ilçe, mahalle, köy, dış kapı no, iç kapı no, adres no, anne kızlık soyadı, meslek (koduyla birlikte), doğum yeri ve doğrum tarihi, meslek kimliği sunduysa ondaki seri numarasını istemekte, tüzel kişilerde ise; unvan, mersis no, vgk no, kurum yetkili unvan, tc, ad soyad, telefon bilgisi gibi verilerini talep ediyor. İnternet Servis Sağlayıcılarına gönderdiği ISS Log Toplama Talebi ile de her saat başı hangi web sitelerine eriştiği bilgisine yani trafik log kayıtlarını da istiyor. Firmalara gönderilen bu yazı ‘gizli’ ibaresini taşıyor ve BTK'nın resmî sitesinde yayınlanmıyor. Açıkça hukuksuz ve anayasaya aykırı olan taleplerini kamuoyunun gözünden kaçırmak istiyorlar. Gerek kullanıcılarının mahremiyet haklarının ihlâli gerekse Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na açıkça aykırı olduğundan BTK'nın 'gizli' ibareli işleminin iptali için idari yargı süreci başlatılıyor. Fakat 3 büyük firma da dahil olmak üzere birçok servis sağlayıcının bu verileri BTK ile halihazırda paylaştığı sır değil. Yani 85 milyon aslında süresiz olarak BTK’nın takibi altında. Çağımızda kişisel verilerin korunması büyük önem arz etmektedir. Üstüne bir de bahsedilen veri seti kullanıcıların davranışını modellemeye olanak tanıyan, kişilerin tercih ve beğenilerine dair anlamlı çıkarsamaları mümkün kılan, hangi web sitelerine girdiği ve ne kadar süre kaldığını içeriyor. Davranışsal veri olarak niteleyebileceğimiz bu tip kayıtların kitlesel manipülasyona yönelik kullanılma riski söz konusudur. Yapılan kitlesel takip akıllara BTK kendi Cambridge Analytica'sını mı yaratmak istiyor sorusunu getiriyor. 2016 yılında Trump’ın başkanlık seçimini kazanmasında ve İngiltere’de gerçekleştirilen Brexit oylamasında Facebook kullanıcılarının kişisel verileri manipüle edilerek siyasi davranışlarına müdahale edilmişti. BTK’nın topladığı veriler sanal kullanıcıların T.C. Kimlik, Adres gibi gerçek bilgilerini de içerdiğinden skandal daha vahim bir boyut kazanıyor. Bu noktada bu tip kritik verilerin kötü niyetli kullanımının önüne geçmek için denetim büyük önem arz etmektedir. Ayrıca BTK ve ilgili bakanlığın kamuoyunda oluşan veri güvenliğine dair endişeleri giderecek açıklama ve önlemleri devreye sokması büyük önem taşıyor. Türkiye’deki mevcut durum bu endişeleri daha da artırmaktadır. Devlet kurumlarının saray ukdesine girdiği, iktidar partisi ile devlet bürokrasisi arasındaki çizginin muğlaklaştığı, seçim başarısı için bütün devlet imkanlarının seferber edildiği, yargının siyasallaştığı, muhaliflerin çeşitli baskı ve yıldırma mekanizmaları ile karşı karşıya bırakıldığı bir ortamdan söz ediyoruz. Gerek mahremiyet hakları gerekse ifade özgürlüğünün önünde büyük bir engel teşkil eden bu uygulamanın sona ermesi gerekmektedir. Bu verilerin paylaşılması ve süresiz olarak depolanması akıllara şu soruları getiriyor: BTK’nın bu belge ve bilgileri başka kurum ve kuruluşlarla paylaşmayacağının garantisi var mıdır? Kişilerin profillenebileceği bu kritik veriler ne kadar güvendedir? Yarın öbür gün bu verilerin geçmişte olduğu gibi başka yapıların eline geçmeyeceğinin garantisi nedir? İşin en vahimi de görüyoruz ki mevcut iktidar geçmişten tek bir ders bile almamış. BTK'ya devredilen, FETÖ’cülerin yoğun bir şekilde örgütlendiği gerekçesiyle ‘pislik yuvası’ denilerek Erdoğan tarafından imzalanan kararname ile kapatılan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nı (TİB) hatırlayalım. Mevcut uygulama, hukuksuz dinleme skandallarına imza atarak tarihe kara bir leke olarak geçen TİB’in faaliyetlerinden hiç de farklı değildir.
Distopik kurgulardaki gibi bir teknofaşizmin inşası, Cumhuriyeti kurmuş, Gezi gibi doğrudan demokrasi pratiklerini tatbik etmiş bir toplumda mümkün değildir. Bu tip olası girişimleri boşa çıkarmak için kazanılmış hak ve özgürlükleri savunmak gerekir.
Toplanan veriler hem kişilerin hukuki statüsü hem de toplumsal işleyiş açısından riskler barındırmaktadır. Kişileri suç şüphesi dahi olmadan potansiyel suçlu olarak atayıp iletişim ve gezinti geçmişlerini kayıt altında tutmak açıkça hukuksuzdur. Ayrıca demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü vazgeçilmezdir. Suç şüphesi ve mahkeme kayıtları olmaksızın toplumun iletişim kayıtlarının süresiz olarak tutulması kabul edilemez. Bu konuyu gündeme taşırken bir şeyin altını çiziyoruz. Mevcut iktidarın günleri sayılıdır. Hem kamu görevlileri hem de firmalar Anayasa ve Kanunları açıkça ihlâl eden bu uygulamadan derhal vazgeçsinler. Şunu unutmasınlar ki BTK’nın girişimine karşı en büyük güvence toplumun bizatihi kendisidir. Her ne kadar mevcut iktidar baskıcı ve otoriter yöntemlerle iktidarını sürdürme gayretinde olsa da bu ülkenin yurttaşları demokrasiyi içselleştirmiştir. Toplumun ve demokrasi güçlerinin olası bir toplumsal gözetim mekanizmasının inşasına izin vermeyeceği çok açıktır. Distopik kurgularda karşımıza çıkan bir teknofaşizmin inşası; Cumhuriyeti kurmuş, Gezi gibi doğrudan demokrasi pratiklerini tatbik etmiş bir toplumda mümkün değildir. Ve fakat bu tip olası girişimleri boşa çıkarmak için kazanılmış hak ve özgürlükleri savunmak gerekir. Bir muhaberat ve istibdat rejiminin inşasına karşı bütün demokrasi güçlerine büyük sorumluluklar düşüyor. Bu noktada Cumhuriyetimizi İkinci Yüzyılında demokrasi ile taçlandırmayı kendine şiar edinmiş Cumhuriyet Halk Partisi sürecin takipçisidir.  Kimsenin aklında en ufak bir kuşku olmasın. Bu konuyu çok yakından takip ediyoruz. Seçimlerin güvenliğini tehdit edebilecek her türlü hukuksuzluğa karşı enselerindeyiz. Türkiye’yi hak ettiği seviyeye çıkarmak için, yarınların özgür Türkiye’sini inşa etmek için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Türkiye’yi korku ve baskı düzenine hapsetmeye çalışan her türlü girişimi boşa çıkaracağız.