Bizim için bitmedi

Abone Ol
Özgür kadına, eğitimli kadına, iş hayatındaki kadına tahammül edemediğiniz için kaybedeceksiniz. İstanbul sözleşmesi ve kadınlar kazanacak ama siz kay-be-de-cek-si-niz!

Loading...

Türkiye’de özellikle son yıllarda demokrasinin ayaklar altına alınması ile birlikte; temel hak ve özgürlükler, adalete olan güven, kurumlara olan güven ve insanların geleceğe olan umutları eşi benzeri görülmeyen bir erozyonla yok ediliyor. 2021 yılının 19 Mart’ını 20 Mart’a bağlayan gece yarısı, AKP iktidarı toplumu karanlığa sürükleyecek nitelikte hukuksuzca bir karara imza atıp Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini ilan etti. İstanbul Sözleşmesi bir süredir AKP iktidarının hedefinde olan, özellikle bazı muhafazakâr yayın organlarında “aile yapısını bozuyor” , “eşcinselliğe özendiriyor” gibi asılsız gerekçelerle tartıştırılan ve bilinçli adımlarla hedef haline getirilen; oysa 2011 yılında iktidarın gururla imzaladığı uluslararası bir sözleşmeydi. Dönemin Dışişleri Bakanı’nın ülkemiz öncü oldu diyerek övündüğü, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ınsa birçok ülkede çıkmayan uyum yasalarının ülkemizde 6284 ile destekleyici olması nedeniyle gurur duyduğu günlerden, sözleşmenin iktidar tarafından şeytanlaştırılıp bir gecede feshedildiği günlere geldik… Nereden nereye değil mi?
Verilen karar kesin karar değil,  temyiz yolu açık. Danıştay idari dava daireleri kurulu temyiz incelemesi yapıp bir karar verecek. Siyasetin yargı üzerindeki etkisini somutlaştıran bu karara rağmen bizim için süreç de mücadele de bitmedi!
Kadın hakları savunucuları, siyasi partiler, barolar, sivil toplum örgütleri İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkarak hukuk mücadelelerini Danıştay’da görülen duruşmalarda sürdürdüler. Hep bir ağızdan her türlü şiddet eylemini ve ayrımcılığı önleyecek yasal tedbirleri alınmasını, kadınları güçlendirecek faaliyetlerin yaygınlaştırılmasını teşvik eden sözleşmeden vazgeçmediklerini usanmadan dile getirdiler ancak Danıştay 10. Dairesi kararını verdi. İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini reddetti. Verilen karar kesin karar değil,  temyiz yolu açık. Bu nedenle Danıştay idari dava daireleri kurulu temyiz incelemesi yapıp bir karar verecek. Hukukun izah edemediği, siyasetin yargı üzerindeki etkisini somutlaştıran bu karara rağmen bizim için süreç de mücadele de bitmedi! İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLMEK NE ANLAMA GELİYOR? Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin yüksek olduğu Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek demek; Kadınları korumaya yönelik önleyici tedbirlere dayanak teşkil eden en kapsamlı hukuksal temelin Türkiye toplumunun elinden alınması demek. Sadece kadına şiddetle mücadele etmeyeceğini deklare etmek demek değil aynı zamanda anayasal kazanımlardan ve hukuk ilkelerinden de vazgeçtiğini deklare etmek demek. Tüm devlet organlarının işlem ve eylemlerinde olmazsa olmaz kabul edilen “kamu yararı” kavramının, Cumhurbaşkanının işlem ve eylemlerinde gözetilmeyeceğini, kamu yararı olmasa da “tek adamın yararı” ile keyfi kararlara imza atılabileceğini tescil etmek demek. Hukuksuzlar; 2002’nin muhafazakâr demokrat, hak ve özgürlüklere saygılı olduğunu iddia eden partisi aradan geçen 20 yılda izahtan uzak bir eksen kayması yaşayarak, otoriter, baskıcı, milliyetçi muhafazakâr kimliğe büründü. Demokratlığı rafa kaldırmakla birlikte, hukuku da ayaklar altına alan iktidar özellikle yeni rejimle birlikte sorgulanmaz, hesap vermez, hukuku bypass eden uygulamaları ile Türkiye’yi kanunsuz bir ülke haline getirdi. Hukuk tanımazlar diyorum çünkü AİHM kararlarının uygulanmadığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının görmezden gelindiği, siyasi saiklerle açılan davalarda kararlara şerh düşen hâkimlerin görev yerlerinin değiştirildiği, ülke gerginliklerinin mahkemelere baskı olarak yansıdığı örnekler hafızalarımızda halen taze. İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dair süreçte de hukuk tanımadılar. Yetki ve usulde paralellik ilkesi esas olarak AKP iktidarının 20 Mart 2021 tarihli kararında ihlal ettiği ilke. Kısacası bir uluslararası sözleşme TBMM’nin onaylamayı uygun bulma kanunundan sonra Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanarak yürürlüğe konulmuş ise ancak yine TBMM’nin bir kanun çıkarmasından sonra Cumhurbaşkanı tarafından sona erdirilebilir. Anayasada TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe giren bir uluslararası sözleşmenin hangi usulle yürürlükten kalkacağı açıkça yazmasına hukuksuzluğu tercih ettiler. Cumhurbaşkanı kararı hukuken kesin hükümsüzdür, hukukun emrettiği de Cumhurbaşkanının kararının iptal edilmesi gerektiğidir. "Cumhurbaşkanına devletin başı sıfatına istinaden tanınmış olan temsil yetkisi" gerekçesi verilen kararın açıklaması hukuken olamaz, yapılamaz. Haksızlar; Toplam 37 sayfadan ibaret olan Danıştay’ın ret kararında özetle; Uygun bulma kanunu sonrasında milletlerarası antlaşmayı onaylayıp onaylamama konusunda Cumhurbaşkanının takdir yetkisinin bulunması, yeni hükümet sisteminde yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanında bulunması, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve şiddet mağdurlarının korunması amacıyla iç hukukumuzda birçok düzenlemenin bulunuyor olması gibi izahı mümkün olmayan haksız gerekçelerle ret kararı verildi. Sözleşmeden çekilme kararı verildiğinde iktidar savunucuları “sözleşmeden çekilmiş olabiliriz ama kadına şiddetle mücadele ediyoruz, sadece araçlarımız değişiyor.” sözleriyle kararnameyi savunmuşlardı. Bu konuşmaların ardından sayısızca kadın, erkek şiddetinin kurbanı oldu. Peki, hani iç hukukumuz yetiyordu! Hangi farklı araçlarla koruyabildiniz kadınları yahut koruyamadığınız kadınlar için nasıl bir adalet sağladınız? İstanbul sözleşmesinde yer alan detaylı düzenlemelerin iç hukukumuzda olmadığını bildiğiniz halde göz göre göre kadınları güçsüz bıraktığınız için haksızsınız. Kadınları korumadığınız halde, iç hukuk yeterli dediğiniz için haksızsınız. Kadınların kazanılmış haklarını pazarlık malzemesi yaptığınız için haksızsınız. Milyonlarca kadının fikrini yok saydığınız ve kadın erkek eşitliğini yok etme arzusunda olduğunuz için haksızsınız. Kaybedecekler; 2002’de iktidara gelen AKP, toplumun geniş bir kesiminin desteğini almanın yanı sıra uluslararası çevrelerin de desteğini almakla övünen bir iktidardan, günümüzde tabanını kontrol edemeyen ve uluslararası çevrelerle sürdürülebilir ilişkiler planlayamayan bir iktidara dönüştü. Tabanını yeniden diri tutabilmek adına türlü adımlar atılırken bunlardan birisi de İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi oldu. Tarikat ve cemaatlerin bu konuda iktidara yaptığı baskılar AKP’yi bir tercihe zorladı. Kadınların İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyiz açıklamalarına rağmen, tarikatların eşitliği reddeden karanlık düşüncelerine iktidar oy uğruna boyun eğmiş oldu. Kadınları yok sayan, yer yer aşağılayan siyasi iletişiminiz ve eril yönetim anlayışınız yüzünden kaybedeceksiniz. Türkiye’de şiddeti bilinçli olarak politikasız ve araçsız bıraktığınız için kaybedeceksiniz. Meclisi, kanunları yok sayıp yargıdan azade bir cumhurbaşkanı yarattığınız için kaybedeceksiniz. Kadınlara düşman adımlar attığınız için kaybedeceksiniz. Adaletin tabutuna sayısızca çivi çaktığınız için kaybedeceksiniz. Özgür kadına, eğitimli kadına, iş hayatındaki kadına tahammül edemediğiniz için kaybedeceksiniz. İstanbul sözleşmesi ve kadınlar kazanacak ama siz kay-be-de-cek-si-niz!