Bizim en büyük çaresizliğimiz bizatihi kendimizden kaynaklanmaktadır. Yaptığımız evin dayanıklılığı, depreme hazırlıklı olup olmadığı asla bizim ilgimizi çekmiyor. Binamızda kesilen kolona ses çıkarmıyoruz. Kurumlardan gelişi güzel alınan izinleri sorgulamıyoruz. …
Loading...
Ülkemizin talihsizliği fay hatlarının kesişiminde/üzerinde olmasından kaynaklanmıyor. Buna uygun davranışsal, yönetsel ve eğitsel süreçlerin geliştirilmemesinden kaynaklanıyor. Tarihi büyük felaketlerin; özellikle de deprem felaketlerinin tarihi olan bir ülkede bu gerçekliğin hiç akıldan çıkarılmaması gerekirken; bu gerçeğin bir biçimde yokmuş gibi davranılmasının bedelini her seferinde çok ağır biçimde ödüyoruz.
Türkiye ne fiziki/coğrafi fay hatlarından ne de toplumsal/kimliksel/kültürel/siyasal fay hatlarından çıkan enerjiyi doğru yöneten bir ülke oldu. O yüzden hiçbir alanda sağlıklı bir inşa süreci geliştirilemedi. Bu yüzden olsa gerek, yaşamı belli bir güvenlik eksenine oturtulamadı.
Elbette 21 yıldır ülkeyi yöneten bir iktidarın, bütün süreçleri koordine etme becerisini göstermesi gerekirken bu alandaki öncesinde var olan kurumsal ve örgütsel deneyimi ortadan kaldırmış, liyakatsiz bir anlayışı başa geçirmiştir.
Felaketlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan kişileri ilgili kurumların başına getirmek başlı başına felaketin kendisidir.
Bütün ülkeler/toplumlar felaket yaşarlar; ama bunu “kader planı” içinde görüp her defasında daha ağır bedeller ödemezler.
21 yılda ülkenin bütün altyapı sorunlarını çözdüğünü söyleyen AK Parti’nin aslında ülkenin üzerine oturduğu kurumsal kolonları nasıl kestiğinin açığa çıktığı bir felaketi yaşadık.
Zamanında yapılmayan müdahaleler, yardıma koşan kişi ve sivil toplum örgütlerinin hedefe konulması insan aklının ve vicdanının kabul etmeyeceği ve asla unutmayacağı bir davranış olarak tarihimize ağır bir felaket anısı olarak geçmiştir.
Yollarla, hastanelerle ve yeni yapılan kurumların reklamıyla geçen bir 21 yılda ağır bir felaket, bu yapıların ne denli sağlıksız inşa edildiği gerçeğini karşımıza çıkarmıştır.
Bütün eksiklikleri bir tarafa bırakıp “asrın felaketi” propagandası ile gerçekleri örtmek mümkün değildir.
Yaygın ifadeyle “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” vecizesinden yola çıkarsak “İstanbul çökerse, Türkiye çöker” gerçekliğini kabul edip; her alanda acil bir seferberlik başlatılmalıdır.
Ülkemizin altyapı sorunlarının çözülmemiş olması bir gerçeklik; artık bütün bilim insanlarının kaçınılmaz dediği İstanbul Depremi ile ilgili bir hazırlığın yapılmamış olması ise ayrı bir acı gerçeklik.
Depremde bir diğer yanlışlanan durum, “Türkün Türkten başka dostu yoktur” sözünün ne kadar haksız olduğudur.
Dünyanın bütün ülkelerinde her türlü yardım için adeta seferberlik ilan edildi. Oysa o seferberliğin ilk önce ülke içinde ilan edilmesi gerekiyordu. Askerlerimizin neden depremin hemen sonrasında bir bütün olarak felakete müdahalede kullanılmadığını hala bilmiyoruz. Bu konuda kamuoyunu ikna eden bir açıklama yapılmadı.
Bütün bunlara ek olarak çıkarılan imar aflarının, depremin sonuçlarını büyüten, onu felakete çeviren bir nitelik taşıdığı da açık biçimde ortaya çıkmıştır. İktidarın affettiğini ne yazık ki, doğa affetmemektedir.
Ayrıca bizim en büyük çaresizliğimiz bizatihi kendimizden kaynaklanmaktadır.
Yaptığımız evin dayanıklılığı, depreme hazırlıklı olup olmadığı asla bizim ilgimizi çekmiyor. Binamızda kesilen kolona ses çıkarmıyoruz. Kurumlardan gelişi güzel alınan izinleri sorgulamıyoruz. Kaderimizi gözü kar hırsıyla dönmüş müteahhitlere teslim edip sonra büyük acıların içine sürükleniyoruz. Nazım Usta’nın dediği gibi
“…Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”
Bugün, ülkemizin fay hatlarındaki enerjiyi doğru bir biçimde yönlendirecek fiziki ve toplumsal bir yeniden inşaya ihtiyaç bulunmaktadır. Her bir metrekaresini yeniden inşa etmek zorundayız.
Yaygın ifadeyle “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” vecizesinden yola çıkarsak “İstanbul çökerse, Türkiye çöker” gerçekliğini kabul edip; her alanda acil bir seferberlik başlatılmalıdır.