Loading...
Bize yağmur yağdıracak ekonomik sistem lazım
İşsizliği, enflasyonu, gençlerin umutsuzluğunu çözerken artık Ocak'ın ortasına kadar tek tane kar düşmemiş bir İstanbul'da olduğumuzu gözetmeliyiz. Şimdiye kadar uygulanan ekonomik yol bizi buraya getirdi.
Diğer konular bazen gölgelemeye çalışsa da tüm toplumun ortak gündemi uzun süredir ekonomi ve ekonomik kriz. Uzun bir süredir neyin pahalı, neyin ucuz olduğunu seçemeyecek düzeyde güçlü bir fırtınanın içinde ilerliyoruz. Seçimi Erdoğan ve koalisyonu kazanırsa mevcut ekonomik uygulamaların devam edeceğini söylemek büyük bir kehanette bulunmak anlamına gelmiyor. Peki ya muhalefet kazanırsa, "Ne yapılırsa tersini yaparız ve düzelir!" demek mümkün mü? Bir ölçüde mümkün ama yeterli değil. Çeşitli alternatifler konuşulmalı ve çağdaş bir yol çizmeliyiz. Bizi "yaşar hâlde tutacak" bir yol çizmeliyiz.
Yaşar hâlde tutmak cümlesini bilerek kullanıyorum. Çünkü biz artık ekonomi hakkında bir politik tercih yaptığımızda sadece ekonomik bir tercih yapmış olmuyoruz. Gelecekte insanlık olarak var olup olmayacağımızı da tercih ediyoruz.
İşsizliği, enflasyonu, gençlerin umutsuzluğunu çözerken artık Ocak'ın ortasına kadar tek tane kar düşmemiş bir İstanbul'da olduğumuzu gözetmeliyiz. Şimdiye kadar uygulanan ekonomik yol bizi buraya getirdi. Doğayı alabildiğine sömürdük ama işsizlik arttı, fakirlik arttı, gelir adaletsizliği arttı. Hem daha sağlıksız bir çevrede yaşıyoruz hem fakiriz hem de mutsuzuz. Bu yoldan dönmemiz gerekli. Peki nereye?
Yeşil Yeni Düzen'e! Yapılan çalışmalar bize gösteriyor ki böyle bir dönüşümün içine girdiğimizde 2030'da daha fazla üretim, daha fazla istihdam, daha az cari açık, daha çok ihracat ve daha düşük sera gazı mümkün. Yıkıcı, karbon yoğun ve kirli sanayileri küçülteceğiz. Kömüre, fosil yakıtlara verilen teşvikleri kaldıracağız. Bakın;
Bugün Türkiye fosil yakıttan elektrik üretiyor. O elektriğe devlet bizim ortak kesemizden teşvik veriyor. O elektrik çelik sanayinde kullanılıyor. Sonra o çelik ihraç ediliyor ve devleti yönetenler bilançoya bakarak mutlu oluyorlar. Başından sonuna kadar ekonomik zarar, çevresel yıkım! Avrupa çelik gibi kirli sanayilerden çıktı. Biz üzerine para vererek buna talip olduk. Hem fakirleşiyoruz hem de atmosferi kirletiyoruz.
AKP'nin 2021'de ilan ettiği 2023 Vizyonu bizi 2012'nin de gerisine itti. Üstüne üstlük artık Kuzey Ormanları yok; Salda yok, korularımız yok; Karadeniz'deki dereler yok, ormanlarımız yok; yağmalanan kıyılarımız yok! Demek ki bu yol, yol değil.
Bizim yeni bir yola, yeni bir hikâyeye ihtiyacımız var. Yeşil siyasetin yazacağı bir hikâyeye. 2020'de doğan bir bireyin, 1960'da doğana göre;
- Sıcaklık dalgasıyla karşılaşma sıklığı 7.5 kat
- Kuraklık yaşama sıklığı 3.6 kat
- Sel yaşama sıklığı 2.8 kat
- Orman yangını yaşama sıklığı 2 kat yüksek. Böyle bir dünyaya eskinin hikâyesiyle çözüm bulabilir miyiz?
Avrupa Birliği'nin ilan ettiği Yeşil Mutabakat'ın etkisi Kıta'yı aşmış durumda. Buradan ilham alan ABD, Güney Kore gibi ülkeler de benzer standartlar getiriyor. Sınırda Karbon Vergisi karbon yoğun ürünleri vergiye tâbi tutarken; Döngüsel Ekonomi Eylem Planı da tekstil, beyaz eşya, plastik ve ambalaj gibi Türkiye'nin ekonomisini ayakta tutan üretim kollarında yeni standartlar getiriyor. Yani bırakın ekonomik olarak sıkıntılardan kurtulmayı, yolumuzu değiştirmezsek daha da büyük sıkıntılar bizi bekliyor.
Tercihimizi yapmak, yeni hikayemizi kirliden değil, temizden yana yazmak zorundayız. Dünyada ticaretin ve finansın kuralları değişiyor. Türkiye yeşil ve temiz teknoloji devriminin dışında kalamaz. Kalmamalı. Bütün büyük laflardan öte bize yağmur yağdıracak bir ekonomik sistem lazım. Bizi yaşar hâlde tutacak bir ekonomik sistem lazım.