- Başvurucuya yönelik suçlamalar
Karara konu olayda başvurucunun tutuklanmasına gerekçe yapılan hususlar; Cemaat’in üniversite yapılanmasında yer aldığına ve askeri okul öğrencilerine dini sohbet yaptığına ilişkin tanık beyanları, Bylock, kod adı kullanmak, Bank Asya’da hesap açmak, Karaman Akademik Gençlik Derneğinin üyesi olmak ve Zaman Gazetesi’nin kapatılmasını protesto etmek amacıyla bir gösteriye katılmaktır (§ 65).
Şentürk’ün tutuklanma ve cezalandırılma gerekçelerine bakıldığında, on binlerce kişinin cezalandırılma gerekçeleriyle aynı olduğu görülecektir. Bu nedenle, Çalışma Grubu’nun kararda vurguladığı hususlar güncel yargılamalar açısından da çok önem taşımaktadır. Zira Çalışma Grubu, bu kararında da önceki kararlarındaki gibi çok net ifadelere yer vermiştir.
- Başvurucunun ihlal iddiaları
- Hükümetin Çalışma Grubu’na sunduğu yanıt
Çalışma Grubu, başvurucunun durumu hakkında Hükümetten ayrıntılı bilgi vermesini ve tutukluluğunu haklı kılan yasal hükümlerin yanı sıra bu durumun ülkenin uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerine ve özellikle de Devlet tarafından onaylanan sözleşmelere uygunluğuna açıklık getirmesini istemiştir.
Bu talebe cevap veren Hükümet, başvurucuyla ilgili hiçbir kişiselleştirme yapmadığı gibi güncel yargılamalardaki iddianame ve kararlardaki “şablon” ifadelerle yapılan hukuksuzlukları savunmuş ve sanki bu zamana kadar binden fazla kişi hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve 25 dosyada 45 kişi hakkında da Birleşmiş Milletler organları hak ihlali kararı vermemiş gibi bu mercilere başvuru yapan kişilerin ve diğer mağdurların işledikleri suçları gizlemek için kendilerini insan hakları ihlallerinin mağduru olarak gösterme stratejisi izlediklerini, bu kişilerin Türkiye aleyhine asılsız iddialar yayarak uluslararası kamuoyunu kasıtlı olarak aldatmaya ve manipüle etmeye çalıştıklarını ve bunlar arasında keyfi tutuklama ve gözaltı gibi asılsız iddialarında bulunduğunu belirtmiştir (§ 51).Ayrıca Hükümet, Keyfi Gözaltılar Çalışma Grubu da dahil olmak üzere İnsan Hakları Konseyi'nin özel prosedürlerini hak ihlaline uğramış kişilerin istismar ettiklerini iddia ederek, bu istismara izin verilmemesini ve mağdurların iddialarını reddetmelerini talep etmiştir (§ 52).
Çalışma Grubu ise İnsan Hakları Konseyi mekanizmalarının kötüye kullanıldığı şeklindeki Hükümetin iddialarıyla ilgili olarak; kendisine kimin keyfi tutuklama başvurusu sunup sunamayacağına dair bir ayrım yapmadığını ve dünyanın herhangi bir yerindeki kişilerin keyfi tutuklandığından şikâyet edebileceğini belirtmiştir. Hükümetten de soyut savunmalarda bulunmak yerine, dile getirilen şikayetleri ele almak suretiyle Çalışma Grubuyla yapıcı bir ilişki sürdürmesini istemiştir (§ 59).
Çalışma Grubu, Bylock’un basit bir kullanımının nasıl başvurucu yönünden cezai bir faaliyet oluşturduğuna dair özel bir açıklama yapılmadığını belirtmiş ve tutuklamanın keyfi olduğu sonucuna ulaşmıştır.
- İsnat edilen suçun işlendiğine ilişkin makul şüphe sebepleri yoktur
- ByLock nedeniyle tutuklama keyfidir
- Türk hükümeti kararlarımıza saygı göstermemektedir
- Suçlamaya konu eylemlerin tamamı yasal faaliyetlerdir
Çalışma Grubu’na göre; bu kişilerin, Sözleşme'nin 2/1 ve 26. maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 2 ve 7. maddelerini aykırı şekilde, siyasi veya diğer görüşleri temelinde hedef alındıkları bir şablon ortaya çıkmıştır.
- Adil yargılanma hakkı ihlalleri tutukluluğa keyfilik kazandıracak kadar ağırdır
Başvurucu, aleyhine ifade veren tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve bu nedenle kendileriyle yüzleşme imkânı bulamadığını belirterek silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini de ileri sürmüştür. Bu iddiayı değerlendiren Çalışma Grubu, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin (Sözleşme) 14/3 (e) maddesinin, cezai bir suçla itham edilen herkesin, aleyhindeki tanıkları inceleme veya inceletme ve lehindeki tanıkların aleyhindeki tanıklarla aynı koşullar altında mahkemeye çıkmalarını ve sorguya çekilmelerini sağlama hakkına sahip olduğunu belirtmiştir.
Hükümet ise bu iddialara cevap verme olanağına sahip olmasına rağmen, bunu yapmamış ve Çalışma Grubu, Sözleşme'nin 14/3 (e) maddesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 10 ve 11/1 maddelerinin ihlali sonucuna varmıştır. Yine Çalışma Grubu’na göre; başvurucunun adil yargılanma hakkına yönelik ihlal tutukluluğuna keyfi bir nitelik kazandıracak kadar ağırdır.- İnsanlar faaliyetleri nedeniyle değil, görüşleri nedeniyle hedef hâline getirilmiştir
Kararda yer verilen ifadelerde gerçekten bir ülke için çok ağırdır ve Çalışma Grubu’nun bu değerlendirmeyi sadece bu dosya ile ilgili değil, önceki incelediği başvuruların numaralarını da vererek yapması güncel yargılamalarda uygulanan yargı pratiğinin hukuki bir temelinin olmadığının çok önemli bir teyidi ve uluslararası bir merci tarafından ilanı olmuştur.
- Hukuksuz hapsetme ve cezalandırmalar insanlığa karşı suç teşkil edecek niteliktedir
Çalışma Grubu, daha önceki kararlarında yer verdiği bir hususa bu kararında da yer vermiş ve uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal eden bu yaygın veya sistematik hapsetme ya da diğer ciddi özgürlükten yoksun bırakmaların insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini belirtmiştir (§76).
Kararda, kendisine yöneltilen sorulara cevap vermek yerine Çalışma Grubu’na tavsiye ve akıl vermeyi tercih eden Hükümet beyanlarının dikkate alınmayıp; Hükümetin isnat ettiği suçlamalarla ilgili hiçbir belge ve bilgi sunmadığının belirtmesi de son derece önemlidir.Bu kararları anlamlı kılan husus, mevcut durum itibariyle bu ve benzeri karar ve uygulamalar nedeniyle işlendiğini düşündüğümüz insanlığa karşı suçların en önemli delilleri olmasıdır. Zira önceki kararlarında olduğu gibi “belli bir insan topluluğunun siyasi veya diğer görüşleri temelinde hedef alındığı ayırımcı bir şablonun ortaya çıktığına” ilişkin ifadeye tekrar yer verilmesi, Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesinde ifadesini bulan insanlığa karşı suçların oluşması için en önemli unsur olan bu suçun “siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi” ifadesini karşılar niteliktedir. SONUÇ
Çalışma Grubu’nun Muhammet Şentürk kararı, her ne kadar tutuklamayla ilgili olsa da kararda vurgu yapılan hususlar güncel yargılamaların esasıyla ilgili de son derece önemli tespitleri içermektedir. Zira aynı kriterlerle insanlar hakkında çok ağır cezalar verilirken, uluslararası bir mercii kriter olarak cezalandırmaya gerekçe yapılan bu hususların tutuklama için makul şüphe sebebi bile olamayacağını tekrar teyit etmiştir. Makul şüphe sebebi dahi teşkil etmeyen hususlara dayanılarak ceza verilmesinin mümkün olmadığı izahtan varestedir.
Kararda, kendisine yöneltilen sorulara cevap vermek yerine Çalışma Grubu’na tavsiye ve akıl vermeyi tercih eden Hükümet beyanlarının dikkate alınmayıp; Hükümetin isnat ettiği suçlamalarla ilgili hiçbir belge ve bilgi sunmadığının belirtmesi de son derece önemlidir.
Aynı şekilde, kararda belli bir insan topluluğunun siyasi veya diğer görüşleri temelinde hedef alındığı ayırımcı bir şablonun ortaya çıktığına ilişkin ifadeye tekrar yer verilmesi, başvurucudan bağımsız olarak güncel yargılamalardaki hukuksuz yargı pratiğinin ortaya konulması açısında son derece değerlidir. Çalışma Grubu, bu kararıyla bir kez daha “sadece bir ağaca bakmak yerine ormanı görmeyi” tercih etmiştir.--
[1] WGAD/2023/29, 03/5/2023; https://www.ohchr.org/sites/default/files/documents/issues/detention-wg/opinions/session96/A-HRC-WGAD-2023-29-Turkiye-Advance-Edited-Version.pdf [2] Bkz. BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu No. 1/2017, No. 38/2017, No. 41/2017, No. 11/2018, No. 42/2018, No. 43/2018, No. 44/2018, No. 78/2018, No. 84/2018, No. 10/2019, No. 53/2019, No. 79/2019, No. 2/2020, No. 29/2020, No. 30/2020, No. 51/2020, No. 66/2020, No. 74/2020 ve No. 8/2022 sayılı görüşler.