Dinî niteliğe sahip olanların yanı sıra artık dünyevî geleneğin içine de yerleşmiş davranış örüntülerine karşı ordunun zaten belirli bir anlayış gösterdiği ve bunları kendi askerî geleneğinin içine dâhil ettiği biliniyor.Üstelik bu fotoğraf, özellikle iç güvenlik ve sınır ötesi harekât bölgelerinde görev yapan birlik komutanları arasında “benzer minvalde” bir rekabet havasını tetiklemiş, örneğin kışla ve üs bölgesi mescitleri süratle yeniden ve cömertçe tefriş edilmeye başlanmış ve müteakip yıllarda görülecek “namaz kılan bölük” “yürüyüş kararıyla tekbir getiren takım” gibi sosyal medya viral’lerinin çığrını açan şey olmuştu. Bazı general ve subayların görev yaptıkları yerlerde iktidar partisine yakın olduklarını varsaydıkları mülkî ve adlî erkâna yönelik tabasbus teşebbüslerinin başlaması da bu tarihten sonrasına rastlıyordu. Bu görüntüyü vermeye teşne olanın görseldeki tuğgeneral olduğu varsayılarak konu lokallik iddiasıyla önemsizleştirilmeye çabalansa bile, askerliğin bir hiyerarşi mesleği olduğu hatırlanırsa bu çaba boşa düşer. Zira basınla ilişkilerin askerin hassasiyet gösterdiği konulardan biri olduğu ve ayrıca bölgedeki güvenlik endişeleri nedeniyle söz konusu haberci ve fotoğrafçıların bu askeri üs bölgesine emniyet önlemleri alınmış bir askeri konvoy ile birlikte gitmiş olmaları gerektiği de dikkate alınırsa, burada tasarlanan şeyin kişisel ve lokal olmakla kalmadığı ve en azından ordu komutanlığı düzeyine kadar emir-komuta zincirinden onay gördüğü ya da en azından sessizlikle karşılandığı, yahut en azından failin böyle bir onay ve sessizlik öngörüsü içinde olduğu anlaşılıyor. İşaret ettiğim bu faktörlerle birlikte düşünüldüğünde, tek başına bu fotoğraf yukarıdaki sarkastik dilin zeminini oymak için yeterli. Zira bu son fotoğrafta, dini siyasi amaçları için kullanan bir siyasetçi de, siyasetin uzanmış dinî kolu olarak ve ondan devşirdiği politik güçle asker üzerinde simgesel tahakküm zorunu devreye sokmakla eleştirilen ve “ama bayaa iyi oldu” hicvine mazeret oluşturacak bir Diyanet İşleri Başkanı da yok. Kendi aklıyla ve kendi tercihiyle kendiliğinden eyleyen bir asker var.
Bir yakın tarih fotoğraf albümü
Rahatsızlık benzer nedenlerle bu fotoğraftan itibaren başlamıştı. Askerler, alışıldık olmayan biçimde, dinsel figür niteliği devlet görevlisi niteliğinden önde algılanan birisine “hudut tekmili” veriyor ve selam duruyordu.
Geçtiğimiz haftalarda sosyal medyada paylaşılan bir görselde, önceki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, uzman çavuş rütbesindeki üniformalı bir askeri alnından öperken görülüyordu. Fotoğraftaki Görmez de kendi “resmi kıyafeti” içindeydi.
Esasında fotoğraf yaklaşık altı yıl öncesine, 13 Mart 2016’a aitti. Jandarma Uzman Çavuş İsmail Ertem, bir silahlı çatışmada gösterdiği sıra dışı yararlıktan dolayı Diyanet İşleri Başkanlığının o yıl yedi kişiye verdiği “İyilik Ödülleri”ni kazananlardan biri olmuştu.
Ancak fotoğraf belirli toplumsal bir tepkinin oluşmasına neden oldu. Tepkinin nedenlerinden biri görseldekilerin beden dillerinin Diyanet İşleri Başkanı lehine hiyerarşik bir üstünlük barındırmasıyla ilgiliydi. Fotoğraftaki dinsel figürün askere kıyasla egemen ve bahşedici rol imgesi, laik toplumsal duyarlılığı rahatsız etmişti.
Aslında bu fotoğrafın altı yıl aradan sonra dolaşıma girmesine neden olan şey, bir başka fotoğraftı. Bu fotoğraftan birkaç hafta önce bu kez şimdiki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Şırnak Namaz Dağı’ndaki bir askeri birliğe yaptığı ziyaret görüntüleri servis edilmişti. Bu ziyarete ilişkin fotoğraflarda, Diyanet İşleri Başkanı’nın karşısında bu sefer tek bir uzman çavuş değil, bir komando taburu, taburun subayları ve bağlı olduğu general vardı. Haddizatında rahatsızlık birikmesi, benzer nedenlerle bu fotoğraftan itibaren başlamıştı. Askerler, alışıldık olmayan biçimde, dinsel figür niteliği devlet görevlisi niteliğinden önde algılanan birisine “hudut tekmili” veriyor ve selam duruyordu.
Aslında Türk modernleşmesi boyunca askerle din kurumu arasında gözlenen gergin ilişkinin artık sağlıklı ve demokratik bir zemine oturması için bir fırsat da olabilecekken, tarafların niyetlerinden bağımsız olarak, bu ziyaretin şaşalı sunumu ve asker tarafının misafirperverliğinin profesyonellik açısından alışılmadık bir şevk düzeyine ulaşması yeni tartışmaları tetikledi.
Nitekim fotoğrafı paylaşan çok takipçili hesap sahiplerinden birinin yukarıdaki ilk görsele iliştirdiği sarkastik yorum şu olmuştu: “Askeri vesayet"in kalkması şahane oldu. Yalnız bayaa iyi oldu. Kabul edelim çok güzel oldu.”
Bu sarkazmın taşıdığı özgüvene karşın bize anlatmak istediğinin ne olduğu aslında pek açık değildi. Akıl yürütürsek, iki olasılık vardı: (1) “Askerî vesayet vardı, kalkması isteniyordu, kalktı, yerine de bu dinî vesayet geldi. İyi mi oldu?” (2) “Askeri vesayet zaten yoktu. Ama var olduğu iddia ediliyordu. Olmadığı halde kaldırılması için gösterilen çabalar askerin etkisizleştirilmesine ve o da, bu fotoğraftaki gibi, dinî figürlerin askerler üzerinde simgesel de olsa tahakküm kurmasına yol açtı.”
Ben, hem konunun böylesi bir sarkazmla ele alınıp alınamayacağını ve hem de işin buraya kadar gelmesinde askerlerin kendilerinin ne düzeyde payı olduğunu tartışmak için, bir başka fotoğrafa dikkat çekmek istiyorum.
En önde bir tuğgeneralin görüldüğü 12 Eylül 2016 tarihli ve Hakkari’deki bir askeri üs bölgesinde çekilen bu fotoğraf o günlerde neredeyse tüm görsel medyanın sayfalarında yer almış ve örneğin AHaber’de özetle şu şekilde haberleştirilmişti: “Balyoz kumpasında 31 ay cezaevinde kalan Tuğgeneral Bahtiyar Ersay askerleriyle birlikte namaz kıldı.”
O günkü basın ziyaretine ait olan ve bu görsele eşlik eden, farklı açılardan çekilmiş diğer fotoğraflarla birlikte ele alındığında, görselin tesadüfen yakalanmış bir enstantane olmadığı ve söz konusu dinî ibadet görüntülerinin gayet tasarlanmış olarak çektirildiği anlaşılıyordu.
Böyle bir tasarının ardında güdülen amacın ve umulan yararın ne olduğunu tam bir kesinlik içinde bilmemiz mümkün değil elbette ama biraz siyaset bilimi, biraz sosyoloji ve psikoloji bilgisini ve bir miktar da aklı seferber ederek bunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bayram namazları ve kurban kesme gibi dinî niteliğin yanı sıra artık dünyevî geleneğin içine de yerleşmiş davranış örüntülerine karşı ordunun zaten belirli bir anlayış gösterdiği ve bunları kendi askerî geleneğinin içine dâhil ettiği biliniyor. Ancak daha önce benzeri görülmemiş, hem ibadetin kendisini hem de ibadeti yapan o belirli kişiyi adeta gözümüze sokan bu fotoğraf yadırgatıcıydı.
Öte yandan, Diyanet İşleri Başkanlarının yer aldığı fotoğraflar kadar olması bir yana, neredeyse hiç tartışılmadı bu fotoğraf.
Bunlar da ilginizi çekebilir