Bir restorasyon dönemi çerçevesi: Post-AKP döneminin temeli nasıl atılmalı?

Abone Ol
Post-AKP döneminde politik restorasyonu hedefleyen bir iktidar, öncelikle bu süreci iyi bir zemine oturtmasını sağlayacak öncelikli konuları belirlemeli. Buralarda atacağı adımlarla, gelecekte atacağı adımların başarısını garantiye almalı. Ekonomi, bürokrasi, ordu, yargı ve eğitim üst başlıklarında, temel atma olarak görebileceğimiz ilk adım reformları şart. Millet İttifakı’nın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olarak ilan edilmesi ve ardından seçim tarihinin kesinleşmesiyle Türkiye, resmi olarak seçim sürecine girdi. Basında yer bulan ilk anketler, beklendiği gibi Kılıçdaroğlu’nu Erdoğan’ın 10-12 puan önünde gösterirken, Millet İttifakı’nın toplam oy oranı da Cumhur İttifakı’nın önünde görünüyor. Şayet olağandışı ve/veya hukuksuz bir durum olmazsa, 14 ya da 28 Mayıs sonrasında Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olma ihtimali bir hayli yüksek görünüyor. Her şey bir tarafa, seçim tartışmalarından uzaklaşıp, seçimin kazanıldığı ve Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olduğu bir post-AKP döneminde, Millet İttifakı’nın nasıl bir restorasyon çalışması başlatacağını konuşmak da gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni, AKP’nin 21 yılda epey tahribata uğrattığı bir binaya benzetirsek, bu binanın nasıl bir yaklaşımla ve hangi esaslara dayanarak restore edileceği meselesi, esaslı bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu soruların yanıtları üzerine düşünmek, en az seçime hazırlanmak kadar hayati. Zaman az ve büyük sorunların ve sorumlulukların birden kucağa düşmesi an meselesi. RESTORASYONDA ÖNCELİKLER MESELESİ: NEREDEN BAŞLAMALI? Türk Dil Kurumu, restorasyon kelimesini, “Eski bir yapıda yıkılmış, bozulmuş olan bölümleri aslına uygun bir biçimde onarma, yenileme” olarak tanımlıyor. Millet İttifakı da bu tanıma paralel şekilde, tam olarak AKP’nin 1923’te kurulan Cumhuriyet’e dair tahrip ettiği her şeyi onarmak ve yeniden işlevsel hale getirmek iddiasına, esasen politik restorasyon perspektifine sahip. Peki nereden ve nasıl başlamalı, hangi parçalar aslına uygun olarak yeniden işlevlendirilmeli ve hangi parçalar bugünün gerçekleriyle yeniden yorumlanıp ayağa kaldırılmalı? Post-AKP döneminde politik restorasyonu hedefleyen bir iktidar, öncelikle bu süreci iyi bir zemine oturtmasını sağlayacak öncelikli konuları belirlemeli. Buralarda atacağı adımlarla, gelecekte atacağı adımların başarısını garantiye almalı. Ekonomi, bürokrasi, ordu, yargı ve eğitim üst başlıklarında, temel atma olarak görebileceğimiz ilk adım reformları şart. Bu bağlamda aşağıdaki beş konuda atılacak ilk adımların, post-AKP döneminde başlayacak restorasyon sürecini sağlam, sürdürülebilir ve ayakları yere basan bir noktaya taşıyacağını söylemek mümkün:
  • Merkez Bankası’nın güncel gerçeklerin ve sorunların farkında olan, uluslararası piyasalarda da karşılığı bulunan, hükümetle uyum içerisinde çalışan bir kadroya teslim edilmesi ve böylece ekonomi politikalarında stabilitenin sağlanması,
  • Üst düzey bürokrat dönüşümünün hızla hayata geçirilmesi. Devletin tüm kamu kurumlarındaki üst düzey yöneticilerden ve bunlarla birlikte gelen kişilerden arındırılarak tamamen yeni isimlerle çalışılması, kadroların sıfırlanması,
  • Askeri liselerin yeniden açılarak Milli Savunma Üniversitesi’nin kapatılması ve askeri okullara girişleri sıkı denetim altına alacak bir sistemin kurulması, böylece TSK’nın çeşitli cemaatlerin ve grupların hedefi olmaktan çıkartılması,
  • Yargı reformu planıyla yargının bağımsız, etkin ve siyasi müdahaleden uzak şekilde karar alabilmesini sağlayacak yasal ve pratik zemini hazırlamak. Bu reformu gerçekleştirmeden önce, AKP döneminden kalan ve iktidara yakınlığı ayyuka çıkmış yargı görevlileri hakkında gerekli adımların atılması,
  • Son 21 yılda adım adım ve sistematik şekilde dincileştirilmiş eğitim sisteminin yeniden laik ve bilimsel bir temel oturulmasını sağlamak adına bir Ulusal Eğitim Çalıştayı düzenlenmesi ve yeni milli eğitim bürokratlarının rehberliğinde müfredatın ve okul yapılarının tepeden tırnağa elden geçirilmesi.
Bu beş adım, post-AKP döneminde girişilecek bir restorasyon sürecine sağlam ve sürdürülebilir bir zemin sağlayacaktır: Merkez Bankası reformuyla ekonomi politikaları öngörülebilir, stabil ve insan aklını zorlamayacak bir merkeze oturacaktır. Bu durum piyasaları yatıştırdığı gibi, döviz ve enflasyon cephesinde de hızlı bir sakinleşmeye neden olurken, Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki güvenilirliğini de arttıracaktır.
Mayıs 2023 sonrası süreçte Millet İttifakı’nın soyut ve genel bir çerçeveye değil, somut ve nokta atışı, hedefe dönük adımlara ihtiyacı olacak. Gerçekten post-AKP döneminin içerisini restorasyon politikalarıyla doldurmak gerek.
Kamu kurumları reformuyla Millet İttifakı, akla gelen tüm kamu kurumlarında restorasyon sürecindeki kararları uygulayabilecek, yıpranmamış ve yeni isimlerle yola devam etmeyi garantiye alacaktır. Nitekim masa başında alınan çok iyi kararların kötü bürokratların elinde ciğerci peşkirine dönmesi çok olasıdır. Bu riskin önüne geçilmesinin yolu da doğru atamalardan geçiyor. Sözgelimi 8 Mart’ta kadınların özgürce yürümesini savunan Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu’nun, kadın yürüyüşlerinden hazzetmeyen ve meseleye güvenlik odaklı bakan AKP eskisi bir valiyle uyumsuzluğa düşmesi, restorasyon beklentisi adına hayal kırıklığı yaratacağı gibi, gelecek için de olumsuz bir sinyal olacaktır. Bu risklerin önüne geçmek, üst düzey bürokratik kadroyu sıfırlamaktan geçiyor. Askeri okullar reformuyla, 2016 sonrasında yeniden çeşitli cemaatlerin hedefi haline geldiği iddia edilen TSK’nın Anayasa’ya ve Cumhuriyet’in temel ilkelerine bağlı yeni öğrencilerle yola devam etmesi garanti altına alınırken, AKP’nin TSK’yı İslamileştirmeyi amaçlayan girişimleri de sonsuza kadar sona erdirilmiş olacaktır. Yargı reformu, esasen kamu kurumları reformunun tamamlayıcısı olacak bir adım. Uzun yıllardır Erdoğan’ın tek başına aldığı kararlarla şekillenen yargıdaki atamalar ve değişen güç dengesi, olası bir Millet İttifakı iktidarında, iktidarın pek çok reformunu bloke edebilecek güce sahip. Dolayısıyla iktidarın bu riski ortadan kaldıracak, aynı zamanda yargıyı bağımsızlaştırarak güçlendirecek adımlar atması şart. Eğitim reformu ise, toplumsal tabana ve kısa-orta vadeli geleceğe dönük en önemli yatırım olarak görülebilir. Değişen ve dönüşen dünyadaki yeni öncelikleri dikkate alan, müfredatı anayasaya uygun şekilde laik ve bilimsel bir temelde düzenleyen reformlar, toplum üzerindeki siyasal İslamileşme baskının en yoğun ve direkt hissedildiği alanlardan olan okulları yeniden nefes alınabilir, normal yerler haline getirecektir. SONUÇ YERİNE Mayıs 2023 sonrası süreçte Millet İttifakı’nın soyut ve genel bir çerçeveye değil, somut ve nokta atışı, hedefe dönük adımlara ihtiyacı olacak. Gerçekten post-AKP döneminin içerisini restorasyon politikalarıyla doldurmak isteyen yeni bir iktidar, bu adımları atabilmesini sağlayacak ekonomik ve bürokratik zemini kurmalı, orduyu ve yargı kurumlarını bu süreçte güçlendirecek adımları atmalı, eğitim reformuyla da topluma “Biz yıkılanı yeniden, güncel verilerle ve daha iyi şekilde inşa ediyoruz” mesajı net şekilde verilmeli. Bu bütünlüğü sağlayabilen bir iktidarın politik restorasyon sürecini başarıyla derinleştirme ihtimali artacaktır. Mayıs sonrasında Türkiye’yi nasıl bir politik iklim bekliyor, hep birlikte göreceğiz.