Bir kez daha “İstanbul’u kazanan…”

Abone Ol
İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır” dendiği gibi; CHP İstanbul’u kazanan, CHP’yi de kazanır. “CHP’yi kazanmak” ile kastim, İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanı olması değil: gelecek Genel Başkan’ın kim olacağında ve bunun ötesinde, CHP politikalarında söz sahibi olması. Ekrem İmamoğlu’nun, 15 Ağustos toplantısı kendisi açısından bir dönüm noktası oldu. Evet, İmamoğlu; adını koyup, açıkça “Ben, 2024 Yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyım” demedi. Daha müphem; “İstanbul’a mühürlüyüm”, “İstanbul için yola çıktım” gibi ifadeler kullandı. İmamoğlu’nun sözlerinin doğrudan bir adaylık beyanı olmamasının nedeni, öncelikle böyle bir açıklamanın ancak parti yönetimi ile anlaşmalı gerçekleşebileceği gerçeği. İmamoğlu’nun böylesi “kurumsal olarak tescillenmiş” bir adaylık beyânını tercih etmemesi; “CHP Genel Merkezi” ile anlaşmalı bir “yola çıkışa” değil, bireysel olarak yoluna koyulduğunun işareti. İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken ortaya attıkları “Baba-Oğul” analojisini bugünkü duruma uyarlarsak; “Oğul, kendi yoluna gidiyor”. İMAMOĞLU’NUN “İSTANBUL MECBURİYETİ” 15 Ağustos toplantısını gerçekleştirmesi öncesinde, “İmamoğlu’nun İstanbul’a mecbur olduğunu” söylüyordum: kendisi, çok daha “şiirsel” bir nitelemeyle, “İstanbul’a mühürlü olduğunu” dile getirdi. İstanbul’un Büyük Belediye Başkanı olmak, öyle “zoraki bir yük” olarak görülecek türde bir mecburiyet değil elbette…Daha ziyade, Atilla İlhan’ın “Ben Sana Mecburum” şiirindeki türden bir mecburiyet. Zorluklarına, yoldaki dikenlerine rağmen, seçilmesi bir tercih olamayacak denli “kadersel” bir mecburiyet… İmamoğlu’nun gelecek hedeflerini gerçekleştirebilmesi için, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs seçimlerinde yaptığı gibi; “hayatının mücadelesini vermesi” gerekiyor. İmamoğlu da, 15 Ağustos’ta bireysel olarak yerel seçim startını vermesi öncesinde de mücadelesine, İstanbul’daki CHP yönetimini hedefine koyarak başlamıştı zaten. “İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır” dendiği gibi; CHP İstanbul’u kazanan, CHP’yi de kazanır. “CHP’yi kazanmak” ile kastim, İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanı olması değil: gelecek Genel Başkan’ın kim olacağında ve bunun ötesinde, CHP politikalarında söz sahibi olması. Ve tabii; yerel seçimlerde, İstanbul’daki diğer il, ilçe, meclis üyeliği adaylıklarının belirlenmesinde İmamoğlu’nun belirletici rol üstlenmesi. Diğer bir deyişle, İstanbul’u; gelecekte siyasette üstlenebileceği görevlerdeki kadroları belirleyebileceği bir üs haline getirebilmesi “özgürlüğünü” kazanması. Ayrıca, İmamoğlu’nun Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı tekrar kazanabilmesi için, herşeyden önce İstanbul CHP örgütünün tepeden tırnağa kusursuz bir takım oyunu ortaya koyabilmesi gerekiyor.
Dile getirdiği “İstanbul İttifakı” konsepti, İmamoğlu’nun CHP’den de bağımsızmışçasına, “bir çatı adaymışçasına” hareket edeceğine işaret ediyor. Tüm büyükşehir adayları için de yerelden belirlenecek rotalarla hedef bu olmalı.
İstanbul’daki CHP delege seçimleri, İmamoğlu’nun kentte kendisine daha yakın ve kazanması için çalışabilecek bir parti örgütü oluşturabilmesinin önünü açacak biçimde sonuçlanıyor gibi gözüküyor. Parti içindeki konumunu yerelde güçlendirse de, İmamoğlu’nun Genel Merkez’den bağımsız ittifak politikalarına da ihtiyacı olacak. 2024 Yerel Seçimleri’nde muhalefetin, Türkiye geneli ittifak kurması artık gündem dışı. O olasılık, “merhum Millet İttifakı” cephesinde Mayıs seçimlerinden beri yaşananlar, ortaya saçılanlar, söylenenlerle imkânsızlaştı. Dahası, muhalefetin amiral gemisi olarak, kendi kaptan köşkünden yerel seçimlerin ittifak görüşmelerini yürütebilecek bir güçlü CHP tablosu da yok ortada. Aksine; bugünkü CHP yönetimi, Ankara’dan ittifak görüşmelerini yürütme yoluna giderse, sandıkta karşılığı düşük olacak, yerel gerçekliklerden kopuk, parti tabanları iyice soğutacak adaylıklarla dolu listeler ortaya çıkabilir. Bu saatten sonra, CHP Genel Merkezi’nin yapacağı en hayırlı iş, bir an önce büyükşehirlerin adaylarının isimlerini, Parti Meclisi gibi kurumlarla ortak hareket ederek, kamuoyuna açıklamak olur. Ve bu adayların, yereldeki dinamikler üzerinden diğer partiler ve taraflarla kendi inisiyatifleri, çabaları, müzakereleri ile ittifaklar kurmasının önünü açması tabii… Dile getirdiği “İstanbul İttifakı” konsepti de İmamoğlu’nun CHP’den de bağımsızmışçasına, “bir çatı adaymışçasına” hareket edeceğine işaret ediyor. Tüm büyükşehir adayları için de yerelden belirlenecek rotalarla hedef bu olmalı. Ancak, bugünkü CHP Genel Merkezi yönetiminin bu seçeneğe yöneleceğini hiç sanmıyorum: tersine, yerel seçimlerde, “partinin kazanmasından çok”, “Ankara’daki yönetimin kazanmasına” odaklanacaklarını düşünüyorum. Keşke yanılsam… SIRA ÖZGÜR ÖZEL’İN SEÇECEĞİ YOLDA… CHP’de değişim tartışmaları, İmamoğlu’nun 15 Ağustos çıkışıyla bitmez. Bu tartışmalar için seyri açısından, “ok, yaydan çıktı” denebilir. Kaldı ki; CHP’de değişimin gerçekleştirilmesi, seneler alacak bir uzun mesafe koşusu. Başlı başına bir görev ve bu sorumluluğu üstlenen, parti içi ilişkiler, dengeler üzerinden kurumsal yapıyı, CHP’nin eski ve yeni kadrolarla beraber ayağa kaldırması, güçlendirmesi, değiştirip dönüştürmesi gerekecek. Bu görevi üstlenenin yıllarını CHP’ye ve sadece CHP’ye vermek durumunda. Bu nedenlerle, “CHP’de değişim tartışması” daha yeni başlıyor. İmamoğlu’nun rotasını İstanbul’a çevirmesi ardından, bir diğer kararın da Özgür Özel’den gelmesi gerekecek. CHP içi mücadeledeyi kazanmak için şansı var. İmamoğlu da, Özel için bu kapıyı açık bıraktı. Sıra, Özel veya diğer olası adayların tercihlerinde…