Daha depremin enkazı kalkmadan bu ayrışmayı nasıl yorumlamamız gerekiyor? Maraş’ta, Antep’te ya da Hatay’da belki bir Diyarbakırlı bir Kürt, Bursalı bir milliyetçiyi enkazdan çıkardı; belki tam tersi yaşandı, bir Kürt aileyi Bursalı gençler kurtardı…
Loading...
Ben eskiden iyi ve aktif bir Fenerbahçeliydim.
Son yıllarda aktifliği bir kenara bırakıp bir Kadıköylü olmanın mütemmim cüzü “kültürel Fenerbahçeli” oldum.
Eski arkadaşlarımla buluşmadıkça içimden maç seyretmek gelmiyor hiç.
Oysa, çok iyi hatırlıyorum, Can Kozanoğlu’nun olağanüstü “Gençler Deplase Olunuz” başlıklı yazısını okuduktan sonra üç arkadaşımı “bizim takımı” deplasmanda da yalnız bırakmamamız gerektiğine ikna etmiştim.
İlk deplasmanımız da dün gibi aklımda, Bursa’daydı…
Bir savaş simülasyonu olan futbolun içinde nahoş unsurlar vardır, bunlar bir ölçüde kabul de edilir, insanlara bir dinamizm verir.
Yani opera seyreder gibi oturup da maç seyredene tribünde pek iyi gözle bakılmaz.
Aşırıya kaçmadığı ölçüde bazı “hukuk dışı sözlerin” avaz avaz söylenmesine, yakılan meşalelerle ortamın dumana boğulmasına, konfeti yağmuruna, çeşitli tribün şovlarına da hiçbir itirazım yok benim.
Gelgelelim, geçen gün Bursa stadında Amedsporlu oyunculara yapılanlar bu anlattıklarıma zerre bağdaşan şeyler değil.
Göz göre göre bir linç ortamı hazırlandı, herkes benzin döktü.
Bakın, sahaya atılan “yabancı madde yağmurunu” geçiyorum, onun bile üstünde çok durmaya değmez.
Ama açılan pankartları, 90’ların karanlık aktörlerini otuz seneden sonra yeniden diriltmeyi kabullenmek nasıl mümkün olabilir?
Yeşil’di, Beyaz Toros’tu, şuydu buydu…
Faili meçhul cinayetleri hatırlatarak, hatta hayırla anarak kim, nereye mesaj vermek istiyor?
Sonradan gördük ki bazı siyasetçiler bu işi yapanlara “selam” gönderirken bazıları da Toroslarda fotoğraf paylaştılar.
Bu yapılanların vicdanla, insanlıkla bir bağı yok ama daha önemlisi hukuk içinde değerlendirilebilirliği de yok.
O posterlerin stada sokulmasında ihmali olan görevlilere mutlaka bir müeyyide uygulanmalıdır.
Bursa tribününde Amedspor’a karşı “Beyaz Toros” posteri açmak ile Maccabi Haifa maçında krematoryum posteri açmak arasında hiçbir fark yoktur.
Bugün onu yapan eğer cezasız kalırsa, yarın da ötekini yapar.
En tehlikelisi, imkânını bulduğunda bizzat rol oynamakta da bir beis görmez.
Sahaya su şişesi atmak da cezasız kalmamalıdır ama en nihayetinde o bir “tepkisel” bir eylem, buysa son derece organize.
Posteri kim tasarladı, kim bastı, nerede basıldı, kime verildi, kim stada soktu, kim göz yumdu…
Maçtan bir gece önce Amedli oyuncuların kaldığı otelin önüne gelip havai fişekler atılmış.
Bursa tribününde Amedspor’a karşı “Beyaz Toros” posteri açmak ile Maccabi Haifa maçında krematoryum posteri açmak arasında hiçbir fark yoktur. Bugün onu yapan eğer cezasız kalırsa, yarın da ötekini yapar.
Allah aşkına, sağır sultan duymuşken bu olayların yaşanmasına nasıl izin verilir?
En ufak bir basın açıklaması için Kadıköy’e yüzlerce çevik kuvvet personeli gelirken otelin önünde yaşananlar nasıl açıklanacak?
Nerede o ilin valisi?
Nerede emniyet müdürü?
Ya biri becerebilseydi de tıpkı geçmişte yaşanan acı olay yaşansaydı ne yapacaktık?
Ne yapacaktınız?
Yeni bir katliamı yaşansaydı ne yapacaktınız?
Daha depremin enkazı kalkmadan bu ayrışmayı nasıl yorumlamamız gerekiyor?
Maraş’ta, Antep’te ya da Hatay’da belki bir Diyarbakırlı bir Kürt, Bursalı bir milliyetçiyi enkazdan çıkardı; belki tam tersi yaşandı, bir Kürt aileyi Bursalı gençler kurtardı…
Çok büyük bedeller pahasına doksanları atlattık.
Türkiye’yi bir kez daha doksanların karanlık aktörlerine teslim etmeyeceğiz.