Şimdi eski Bursa’nın gözlerine bakıp, aynı şarkıyı söylüyorum: “Ben mi yaşlandım yoksa/Dünya mı alt üst olmuş/Ben gideli buralara/Olanlar olmuş…”Yeri gelmişken belirtelim: Mudanya Belediyesi, Bursalı müzisyenin tarif ettiği yerin Aytepe mevkiine, sanatçının hatırasını yaşatacak bir ‘Anlasana Parkı’ yapılacağını açıklamış, Başkan Hayri Türkyılmaz, İrem’in kendisine, “Göklere gittiğim zaman, o bahçede uyumayı isterim.” dediğini aktarmıştı. “KALSAYDIN YOKLUĞUNLA YOK OLMAZDI BU ŞEHİR…” Evet Gri Bursa’da kimsenin Heykel’e çıktığı falan yok. Sanatçının dünyaya gözlerini açtığı Eski Adliye’nin arkası, yani Hacılar Mahallesi, kenti yatakhaneye dönüştürenler için uzak mesafeleri imliyor artık, sokaklarında ‘katastrof’ geziniyor. Şarkıların, şiirlerin içinden geçip şehri adımlarken; İlhan İrem’in ‘kehanet’ine görüyorum. Oysa Somuncu Baba’nın ‘keramet’inin sürmesini dilerdim. Fakat elde var hüzün… Şimdi eski Bursa’nın gözlerine bakıp, aynı şarkıyı söylüyorum: “Ben mi yaşlandım yoksa/Dünya mı alt üst olmuş/Ben gideli buralara/Olanlar olmuş…” Ses çekilirken, Keşiş’in eteklerinden bir mektup geliyor sonra: “Kalsaydın yokluğunla yok olmazdı bu şehir…”
Bir İlhan İrem kehaneti: Olanlar olmuş…
Gri Bursa’da kimsenin Heykel’e çıktığı falan yok. Sanatçının dünyaya gözlerini açtığı Eski Adliye’nin arkası, yani Hacılar Mahallesi, kenti yatakhaneye dönüştürenler için uzak mesafeleri imliyor artık, sokaklarında ‘katastrof’ geziniyor.
İlhan İrem’in ‘yıllardan sonra’ neredeyse son konserini 4 Haziran 2016 tarihinde Bursa’da vermesi, zamanın döngüsel olduğuna inanan benim için hadi Tanpınar gibi söylersem güzel bir şehir tesadüfü olmuştu. Türkçe sözlü rock müziğin ‘romantik prens’i, seyirciyle buluştuğu o anda şunları söylemişti: “Bursa merhaba! Çocukluğum, aşklarım, dağlarım, denizlerim, sokaklarım merhaba…”
Sanatçı için bu konser, aynı zamanda mazinin evine gidiş, hatıraların hatırlanması belki de en çok kent belleğinin kaydı gibiydi. Şarkı aralarında dinleyiciye hitaben, eserlerinin pek çoğunu bu şehirde yazdığını, uzak seyahatlerden, özellikle İstanbul’dan bunaldığımda, bir koza gibi Bursa’daki çatı katına sığındığını söylemişti.
“ARABAYI SAĞA ÇEKTİM VE BU ŞARKIYI YAZDIM”
Peki, 61 yaşında geldiği bu topraklar, ona hemen her görüntüsüyle ilham olan yer miydi? Attila İlhan gibi sorarsak yani -bu şehir, o eski Bursa mıydı?- Kestirmeden cevap verirsek; hayır.
Hatırlatalım: İlhan İrem, 1981’de Bezgin (şimdiki Bursa’ya ne kadar da uygun bir sıfat) adını verdiği albümünü yayınlar. Bu harikulade çalışmayla alakalı bir röportajında, “Olanlar Olmuş şarkımda, 80’li yıllarda çok uzun yıllar içinde bulunacağım mistik ve metafizik dünyanın içine girmiştim ve bu çalışmalar, metafizik ve parapsikoloji camiasının dikkatini çekti.” diye konuşur.
Ünlü rockçının işaret ettiği yıllar, aynı zamanda Türkiye’de köyden kente göçün yoğun ve önlenemez bir biçimde arttığı, varolan şehirlerin kendilerine mahsus kimliklerinin örselendiği -hatta yok edildiği-, taşradan gelen kalabalıkların bir heyula misali şehirli kültüre baskın çıktığı zamanlardır.
Tam burada Mimar Cengiz Bektaş’ın İmparatorluğun ilk payitahtının neredeyse tarihten silinmesiyle ilgili sarf ettiği “Düşman bile Bursa’ya bu kötülüğü yapmaz” sözü, yazının başında andığım konserde sanatçının ağzından nasıl bir hikâyeye eviriliyor, bakın: “Askerden dönerken, İnegöl rampasından inerken Bursa’yı gördüm uzaktan ve Uludağ’ı gördüm. Bursa’nın üzerinde, Uludağ’ın üzerinde siyah bir sis vardı. Arabayı sağa çektim ve bu şarkıyı yazdım: Olanlar Olmuş! O sis o kadar çok şey anlatıyordu ki doğa giderse, insan ölürse, şehirler ruhunu kaybederse betonlaşırsa, hiçbir şeyin kıymeti yok hiçbir şeyin. Ne AVM’lerin ne modern caddelerin hiçbir şeyin kıymeti yok. Doğa giderse, en önemlisi insan ölürse, insanlık ölürse…”
“BU DÜNYADAN GİTTİĞİMDE ORADA UYUMAK İSTERİM”
İlhan İrem’in 55. Uluslararası Bursa Festivali kapsamında verdiği konser, evet bir nevi iç dökümü, bir anılar panoraması olur. Malum, ünlü sanatçı 1975 senesinde üçüncü 45’liği Anlasana’yla ayrı bir ses devşirir. Bu unutulmaz eserin arkeolojisinde de memleketinin olduğunu, şarkıyı; 1974 yazında Burgaz’la Kurşunlu arasındaki Kireç ocağı sahilinde yazdığını, şarkının göklerden geldiğini kaydeder.