Erkeklik ya da erkek olma sadece biyolojik olarak erkek doğma halinden ibaret değildir. Bu durum, davranış ve tavırların içsel bir süreçle simgeleştirilmiş olarak bütünleştirilmesidir.
Loading...
Yönetmen koltuğunda Taylan Kardeşler, senaryo ve başrolde de Engin Günaydın olunca beklentiler otomatik olarak yüksekti. Algının olgudan evla olduğu günümüz dünyasında, Andropoz dizisinin de bu de facto (fiili) post-truth’a (hakikat sonrası duruma) kurban gittiğini düşünüyorum. İlgi çekici bir konu olan ‘erkek değişimi, orta yaş krizi ve andropoz’ konusu daha iyi yansıtılabilirdi sanki.
Bu yazıda erkeklerdeki orta yaş ve andropoz konusunu işleyeceğiz ama öncesinde dizideki bazı noktalara temas etmek istiyorum. Dizide 3 andropoz döneminde erkek var; Yusuf, Halit ve Mahmut. Yusuf değişimini ve dönüşümünü saçını boyamak, kıyafetlerini değiştirmek, gençleşmek gibi daha ‘tatlı’ semboller üzerinden yaşarken Halit ve Mahmut değişimlerinin farkında dahi olmayan kaba-nobran tipler olarak arzı endam eyliyorlar. Bu noktada Tamer Karadağlı’nın sosyal medyaya yansıyan homofobik ve milliyetçi tutumunun hem Çocuklar Duymasın dizisindeki Haluk hem de bu dizideki Halit karakterleriyle örtüştüğünü söyleyebilirim. Sanki Tamer bey tüm rollerde kendisini oynuyor. Ayrıca şiveli konuşmasının sakil kaldığını, başarısız bulduğumu belirtmeliyim.
Yine bir diğer nokta Z kuşağındaki çocuklar. Yusuf’un her iki ergen çocuğu da çocuk değil sanki canavar. Ne babalarının söz konusu ölümcül hastalığı ne de annelerinin üzüntüsü umurlarında değil. Onlar benmerkezcilikleriyle daha ziyade para hırsını temsil etmişlerdi ki bunun karikatürize edilmiş olmasının bile Z kuşağını anlamama hatta bir çeşit “ageizm” (yaş ayrımcılığı) olduğunu düşünüyorum. Komedi dizisinin bunun gibi noktalarla drama evrildiğini görüyorum evet ancak bunun gerçeği yansıtmadığını da belirtmek istiyorum.
Erkek andropozuna geçmeden önce Halit’in karısı Fadime’den de söz etmeden olmaz. Bence dizide gerçek anlamda değişimi yaşayan tek kişi Fadime. Yusuf saçını değiştirip Halit Hindistan’a giderken (sathi ve sığ değişimler) Fadime yaşamını sorguluyor. Onunla ilgilenmeyen, kaba, özbakımı kötü, sürekli alkol alan bir adamla yaşamaya devam etmemek istiyor. Ve düştüğü açmaz da çok gerçekçi; yakışıklı yamaç paraşütü hocası Yamaç. Şimdilerde ‘cool’ diye övülen ancak vasat altı olan sorumsuz bir adama gönlünü kaptırıyor. Dizinin sonunda ne Halit ne de Yamaç noktasına gelmesine de çok sevindim.
Şimdi gelelim teknik açıdan andropozun biyolojik ve psikolojik etkilerine. Menopoz, iyi bilinen ve kabul edilen bir durum olmasına karşın andropoz, erkeklerde nispeten tartışmalıdır. Kadınlarda değişikliklere neden olan menopoz mekanizması östrojen seviyesinin aniden azalması ile karakterize olan bir olgudur. Bu durumda kadında var olan üretkenlik ortadan kalkarken erkekte böyle bir durum söz konusu değildir. 40-70 yaş aralığındaki erkeklerdeki androjen seviyesi yavaş yavaş azalmakla birlikte bu oran %30-40 aralığındadır. Bu durum kadınlarda bir sonla noktalanırken erkeklerde böyle bir son olmamaktadır
Erkeklik ya da erkek olma sadece biyolojik olarak erkek doğma halinden ibaret değildir. Bu durum, davranış ve tavırların içsel bir süreçle simgeleştirilmiş olarak bütünleştirilmesidir. Erkeklik; güç, üreme buna bağlı olarak soy zinciri oluşturma ve iktidar olarak adlandırılan söylemlerin bütününü kapsamaktadır. Bunun yanında babalık kavramı olmadan erkeklik kavramı da tanımlanamamaktadır. Çocuksuz bir baba ‘silik’ bir erk niteliği taşımaktan öte gidemeyecektir. Çünkü o döllememiş̧ yani iz bırakmamış̧ olacaktır ki dizideki Halit karakteri buna güzel bir örnektir.
Gilmore ve arkadaşlarına göre, erkek kimliğinin üç temel unsuru bulunmaktadır. Bunlar, “dölleyici”, “koruyucu” ve “geçindirici” olmaktır. Bu ölçütler beraberinde mücadeleyi de getirmektedir. Bu durum hem kişi hem de hemcinsleri için sürekli bir ‘erkeklik ispatı’nı barındıran bir olgudur. Kişi bu ispatı hem kendisi hem de çevresi için yapmak durumundadır.
Bunu yapmayan erkek aksi taktirde ‘erkekliğini’ kanıtlayamamış olacak ve toplum içinde sembolik olarak ‘hadım edilmiş’ olacaktır. Var olan bu süreç erkek yaşlanana kadar devam etmekte, kişi yaşlanana kadar kendini sürekli ve sürekli bir biçimde kanıtlamak ve topluma ispat etmek durumunda kalmaktadır.
Fakat yaşın ilerlemesi ve erkeğin eski performansına sahip olamaması bu beklentileri azaltmakta ve yavaş yavaş yok etmektedir. Dolayısıyla bu açıklamalara bakıldığında yaşlanma kadın ve erkekte hem toplumsal hem psikolojik hem de fizyolojik değişimlere neden olmaktadır.
Gilmore ve arkadaşlarına göre, erkek kimliğinin üç temel unsuru bulunmaktadır. Bunlar, “dölleyici”, “koruyucu” ve “geçindirici” olmaktır. Bu ölçütler beraberinde mücadeleyi de getirmektedir.
Andropoza ait semptomlar 3 grup halinde sıralanabilir: psikolojik belirtiler, somata-vejetatif belirtiler ve seksüel belirtiler. Testosteron düşüklüğünün psikolojik etkileri arasında uyku düzenin bozulması, depresif ruh hali, depresyon, sinirlilik, yorgunluk, ölme isteği, motivasyon düşüklüğü gibi semptomlar sıralanabilmektedir.
Testosteron ve somato-vejetatif sistem arasındaki ilişki ise; kas kitlesinde azalma, kas gücünde düşme, sıcak basmaları, terleme, hafıza ve konsantrasyon bozuklukları, hafif aktivitelerde bile çabuk yorulma ve fiziksel bitkinlik ile karakterize edilmektedir. Testosteron seviyesindeki düşüş ile birlikte cinsel istekte azalma sıklıkla görülmektedir.
Buna eşlik eden diğer belirtiler ise özellikle gece ereksiyonlarda azalma, ereksiyon kalitesinde düşme, sabah ereksiyonlarının sıklığında azalma veya cinsel yönden haz alamama şeklinde karakterize edilebilir. Andropozdan etkilenen bireylerde; cinsel istek, gece ereksiyonlarında ve vücut kıllarında azalma, uyku bozuklukları, yağ dokusunda artma, emosyonel değişimler (depresyon, anksiyete, sinirlilik vb.), vücut kas kitlesinde azalma, terleme, kas gücünde azalma ve ölme isteği gibi semptomlar gözlenen klinik bulgular arasındadır. Fakat bireyin klinik tanı alabilmesi için bu semptomların hepsinin kişide bulunması beklenilmemektedir.
Kadın ve erkeklerin fiziksel yeteneklerinin farkına varmaları ve bu duruma ilgilerinin artması, nüfusun gittikçe yaşlanması ve bu duruma çarelerin aranması ve tüketim kültürüyle gelen kimliğin bedenin bir parçası haline gelmesi durumuna bağlanabilir. Bu düşünceyi doğrulayan günümüz insanları da dış görünüşlerinin daha güzel veya daha kaslı olması doğrultusunda birçok çaba sarf etmektedirler. Bedene atfedilen bu yük kişinin sadece kişilik yapısı için değil toplumsal düzlemde yer edinmek için de oldukça önemlidir.
Dizideki karakterleri bir de bu perspektiften okumakta fayda var. Ayrıca 40 yaşından sonra ‘azanı’ günümüzde teneşir değil, genç bir sevgili paklıyor. Bu ne kadar paklama, siz karar verin.