Bir çeşit kaçış denemesi

Abone Ol
Google’ın yapay zekâsı Bard ne kadar hem Batılı hem Ortadoğulu yanlarımızı vurgulasa da ben üzülerek birinin çok daha baskın olmaya başladığını görüyorum. Bu o kadar acı veriyor ki o taraflara bakmamaya çalışıyorum. Kimse kızmasın, kaçmak da bir tepkidir. Zaten nereye kadar kaçabilirim ki? 14 Temmuz Cuma. Özellikle İstanbul’da yaşayanlar cehenneme çok yakın bir sıcaklıkla karşı karşıya. Açıkçası kolunuzu kaldırdığınızda bile üzerinize havanın ağırlığı çöküyor, hemen geri indiriyorsunuz. Aşırı sıcaklardan işyerleri tatili olsa yeridir. Ben gibi migren hastaları için çok çileli, özellikle gündüz saatleri beynimin her iki yanında zonklamalardan kendi iç sesimi bile duyamayacak durumdayım. Evden çalışabilen şanslılardan olduğum için bunca beton bina yüzünden kim bilir kaç derece fazla hissedilen sıcaklığa evimin dört duvarı içinde nispeten daha az maruz kalıyorum. Sabah uyandım ve bol sıvı tedariğimi yakınımda konumlandırıp laptopumun başına kuruldum. Evde olmanın en güzel yanlarından biri toplantım olmadığı zamanlarda izlemek ya da dinlemek istediğim içerikleri de bir yandan takip edebiliyor olmak. Evrim Ağacı ilk sırada. Günün anlam ve önemine paralel “Evrendeki en sıcak şey ne kadar sıcak olabilir” videosunu açtım. Girişte insanlık tarihinde resmi olarak ölçülen en sıcak günü geçtiğimiz hafta yaşamış olduğumuzu öğrendim. Günlük ortalama sıcaklıkta yaklaşık 3 derece bir artış ölçülmüş. Küresel ısınma, felaketlerini bir masal olduğuna inanmak isteyenlerin gözüne gözüne sokuyor. Ama biz ülkece bu gündemi yok saymaya devam ediyoruz. Cuma sabahı olması yine başka bir sevdiğim Youtube içeriği olan Habersizler’in canlı yayınına denk gelebildim. Bayıldığım FluTv’nin, sunucuları İlker Canikligil ve Mustafa Seven’in o günkü konulardan bihaber yayına çıkarak, rejiden o an aktarılan güncel haberleri yorumlaması üzerine kurulu programı. Siyaset, magazin, ne ararsanız var. Kanaldaki diğer içeriklere göre biraz daha sabun köpüğü gelebilir ama hayatımın akışında hiç denk gelmediğim, muhtemelen de gelmeyeceğim bu iki insanın ve onlara eşlik eden gençlerin, katıldığım ya da katılmadığım tüm yorumlarını dinlemeyi seviyorum. Çünkü ufkum açılıyor. Ulusal kanalların taraflı yayınlarından da yokuş aşağı giden gündemlerden de gına geldi zaten. Bilimsel olarak, örneğin bağımlı değilseniz detoks bir yalan, ancak kafa detoksu gerçek, kesin bilgi.
Acı olan da bu, sadece “izliyor” olmamız. Ülkece bizim gündemimiz; sadece kızların gittiği okullar da açsak mı? Yetmedi, kadınlara özel hastaneler olsun mu olmasın mı?
Programda özellikle aktör Jonah Hill’in eski sevgilisinin ayrıldıktan bir sene sonra bir çeşit psikolojik şiddet sayılabilecek mesajlarını ifşa etmesi konusunda, ilk tepkim çok duygusal oldu. Ancak sohbetin ilerleyen zamanlarında ilişki yaşayan iki kişi arasındaki mutabakatın sınırları konusunda dayandık. Mesajları ifşa etmek neydi peki? Talep etmek ve manipüle etmek arasındaki sınır neydi? Mevzu ne yayında ne kafamda netleşti. Ancak daha önce bakmadığım bir taraftan da bakmayı deniyorum şu an. İşte bu bir kazanım ve bana bunu yapacak insanlarla dolu olsun istiyorum hayatımın kalanı. Ya da böyle kitaplar, filmler, içeriklerle doldurmak istiyorum zamanımı. Yine ülke gündeminden kaçarken Google’ın yapay zekâsı Bard ile karşılaştım. Artık 40 dilde kullanılabiliyormuş. İngilizce de tamam ama ana dilde iletişim gibisi yok. Kendisine Türkiye’nin Batılı mı Ortadoğulu mu olduğuna dair sorduğum sorulara cevaplarından gerçekten zeki olduğuna kanaat getirdim, zira her nabza uyum sağlayacak cevaplar verdi. Sonra iş dünyası ile ilgili bazı sorularım oldu. Buralardaki objektifliğine ise lafım yok. “AI” henüz emekleme aşamasında. Kimilerinin öcüsü kimileri için ise muhteşem bir buluş. Ben henüz net olmamakla beraber gelişim iyidir diyorum. Biz tabi bu platformlarda işin eğlencesindeyiz. Ancak yapay zekâ mevcutta kanser teşhisinden yeni ilaçlar geliştirilmesine kadar birçok alanda faydamıza kullanılıyor. Rahmetli Hawking de yapay zekayı hem insanlığın en büyük başarısı olarak nitelemiş hem de kontrolden çıkarsa insan ırkının sonu olabileceğini belirtmişti.  Hawking bile böyle dediğine göre heyecanla ve temkinle izlemeye devam ediyoruz. Acı olan da bu, sadece “izliyor” olmamız. Ülkece bizim gündemimiz; sadece kızların gittiği okullar da açsak mı? Yetmedi, kadınlara özel hastaneler olsun mu olmasın mı? Bard ne kadar hem Batılı hem Ortadoğulu yanlarımızı vurgulasa da ben üzülerek birinin çok daha baskın olmaya başladığını görüyorum. Bu o kadar acı veriyor ki o taraflara bakmamaya çalışıyorum. Kimse kızmasın, kaçmak da bir tepkidir. Zaten nereye kadar kaçabilirim ki?