Bazı gerçekler acıdır: Mezarlık

Abone Ol
Birce Akalay, Netflix’teki ‘Mezarlık’ dizisinde son derece güçlü. Önem karakteriyle beraber aslında kadınların çığlığı oluyor ve projenin amacına da ulaşmasındaki en güçlü etken oluveriyor.

Loading...

Bazen gerçeğe, acı da olsa bir nefes kadar yakınızdır. Hiç beklemediğimiz, yanıldığımız ve genelden baktığımız olaylar, hiç beklemediğimiz şekilde sonuçlanabiliyor. Özellikle bazı durumlara ön yargılarla yaklaşmak, sonucunu görünce büyük bir şaşırmaya yerini bırakabiliyor. Yayınlandığı günden bu yana Netflix’in en çok ilgi gören projelerinden olan ve en çok izlenenler listesinden düşmeyen “Mezarlık” dizisi, dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Dört bölümlük bir mini film serisi olan Mezarlık, kadın cinayetlerine dikkatleri çektiği hikayeleriyle, aslında bir özel suçlar birimine odaklanıyor. Emniyet binasının en alt katında ve arşiv olarak nitelendirilen bölgesinde bulunan bu birimin takma adı ise mezarlık… Özel Suçlar Birimi başına getirilen Komiser Önem, büyük bir mücadele içerisinde kendini buluyor. Kadınlara karşı yaklaşımlar, cinayetlerin taşıdığı büyük sorumluluklar ve adalete teslim edilen suçlular karşısında yaşanan sorgulamalar dizide büyük dikkat çekiyor. ‘BİRBİRİMİZE GÜVENMEK ZORUNDAYIZ’ Dört bölümden oluşan ve süreleri yaklaşık 90-110 dakika arasında olan Mezarlık; bitimin çalışma alanıyla başlayan, cinayetlerin olay mahalli ve otopsi anlarına doğru ilerleyen sahneleriyle aslında iyi kurgulanmış. Bu noktada Abdullah Oğuz’un iyi bir yönetmenlik gücünü görmek sevindiriciydi. Dizinin özellikle ustalıkla işlenmiş sanat yönetimi hayranlık derecesinde. Ve özellikle dijital platformda olması nedeniyle görüntülerin sansürsüz olması da diziye büyük bir puan veriyor. Otopsi anlarında ve olay mahallinde kullanılan maketlerin gerçekçiliği büyük dikkat çekiyor ve gerçekçilik hissiyle izlemek dizinin daha da içine girmemizi sağlıyor.
Abdullah Oğuz’un yönetmenlik gücünü görmek sevindiriciydi. Dizinin özellikle ustalıkla işlenmiş sanat yönetimi hayranlık derecesinde. Ve özellikle dijital platformda olması nedeniyle görüntülerin sansürsüz olması da diziye büyük bir puan veriyor.
Dizinin dört bölümünde de aslında güzel hikayeler yazılmış. Tabii ki ara sıra basite kaçılan detaylar ve fazla eklenmiş karakterler de yok değil. Ya da hikayesi tam ısıtılamamış da diyebiliriz. Bir cam parçasından olay sezmek, kızını korumak isteyen ya da ilişki kurmak isteyen bir annenin fevri davranışları, ya da plansız hareket edip planın tam ortasında kendini bulma gibi sahneler biraz daha can alıcı yazılabilirmiş. Benim özellikle İlk bölüm olan ‘Güneşten Daha Sıcak’ ta televizyonda çalışan Alev’in cinayeti bölümü en favorim oldu. Hikâyenin senaryo dizilimi ve özellikle sarsıcı oyunculuklar çok iyiydi. Komiser Serdar’ın kendini sorgulaması ve tarafını seçme konusunda yaşadığı çelişki özellikle dikkat çekiciydi. Ardından Önem ve Serdar’ı arabadaki sahnesi de çok güzeldi. Özellikle ‘Birbirimize güvenmek zorundayız’ sözü üzerine konuştukları acı gerçekler gerçekten sarsıcı ve dizinin akışına farklı bir yön veren cinstendi. Dizinin karakterlerinden Sevda’nın hikayesi ve uğradığı şiddet güzel anlatılmıştı, hele Nihan Şahenk’in buradaki performansı son derece mükemmeldi. Özellikle Önem ve Sevda arasındaki ‘yardım sinyali’ sahnesi o kadar önemliydi ki, belki de hayat kurtarıcı bir hareketin neleri değiştirebileceğini gördük aslında. İkinci bölüm ‘Bir Nefes Kadar Yakın’ da dindar bir ailede büyüyen kızın aslında hayalleri için konservatuvarda okuması ve bunun üzerine basit bir kıskanma sonucu cinayete kurban gitmesi. Bu bölümde aslında güçlü başlayıp hızlı eriyen bölümlerden aslında. Bir yandan Savcı Gökhan ile Önem arasında tırmanan gerilimin yükselmesi bu bölümün en dikkat çekici tarafıydı. Bu gerilimin yerini iş birliğine bıraktığı dördüncü bölüm de oldukça sarsıcı. İlk bölümdeki katilin aldığı ceza üzerinden bir adalet sorgulanmasının yapılması solukça önemliydi. Özellikle son dönemde kamuoyunda da konuşulan bu cezalara uygulanan indirimler, adalet terazisinin kayganlığı üzerinden dizide büyük bir güç patlamasına neden oluyor. Ayrıca bölümün giriş sahnesinde Önem’in kılığa girip suçluyu yakalama girişimi de etkileyici çekilmişti. Bölümdeki yaşamak ve sevgi üzerine sorgulamalar da durum üzerine iyice düşündürücü bir haldeydi. Üncü bölüm ‘Göldeki Kadın’ da hikaye kurgusu açısından favorim oldu aslında. Gölde çürümeye terk edilen kadınlar, onları elektrik deliği üzerinden izleyen bir internet modem telesekreteri ve eve gelip modem bağlayan tamirci üçgeni akıllıca kurgulanmış. Dizide genel olarak emniyette çalışan kadınlara duyulan önyargı, başarı üzerinden duyulan nefret ve kıskançlık günahı çıkarması da göze çarpıyor. Dizinin her anlamda her şeyi sorgulamasını ve en ufak detayı bile dikkatten kaçırmaması detayını sevdim. BİRCE AKALAY’IN DOĞAL VE NEFES ALDIRAN GÜÇLÜ OYUNCULUĞU ‘Kuş Uçuşu’ dizisindeki performansına da hayran kaldığım ve güçlü bir kadın portesi çizerek büyük bir başarı ele eden Birce Akalay, ‘Mezarlık’ dizisinde de son derece güçlü. Bu kez daha farklı bir misyonda ve daha farklı bir karaktere can verirken ayakları sağlam yere basan bir performans sergileyen Akalay, Önem karakteriyle beraber aslında kadınların bir şekilde çığlığı oluyor ve projenin amacına da ulaşmasındaki en güçlü etken oluveriyor. Önem’in kızıyla olan ilişkisi ve bu ilişkiye bağlantılı olan boşandığı kocasıyla olan bağında da Akalay’ın yarattığı doğal performans gücü dikkat çekiyor. Yer aldığı projelerdeki sürpriz performanslarıyla hayranlık duyduğum Olgun Toker, her zamanki espri potansiyeli yüksek ve baba dramını da hissettiren Serdar karakterinde oldukça başarılı. Özellikle baba-oğul ilişkisi, iktidar gücü altında kalma psikolojisi ama arkadan vurmamak gibi konuları misyon edinen Serdar’a çok yakışıyor Toker. Bildiği değerlerden şaşmayan Hasan karakterindeki Şehsuvar Aktaş, bilgisayar dehası asi kadın Sofia’ya hayat veren Berna Öztürk ve gergin hikayeler arasına esprili anlatım katarak pozitif bir enerji veren Berk’i canlandıran Baran Güler de sürpriz performanslar sergilemiş. Ayrıca Önem’in kızı Sude’ye hayat veren Elif Sevinç’in dikkat çeken oyunculuğu da gözden kaçmıyor. Ülkemizde özellikle son dönemde daha da artan kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda önemli detaylar çizen dizideki hikayeler, elbet de oldukça korkunç ve can yaralayıcı cinsten. Bu cezaların adaletle sonuçlandırılması ve bu adaletin de sorgulama içerisine girdiği Mezarlık, bu bağlamda yapılan diziler arasında belki de en başarılısı. Exxen’de yayınlanan “Hükümsüz” dizisini de bu bağlamda oldukça sevmiş ve adalet terazisini iyi saptayan diziler yapılmaya devam edeceğini de hissetmiştim. Hükümsüz dizisinin bıraktığı bayrağı devralan Mezarlık dizisi, kadınların sesi olmaya ve adalet sisteminin gittiği uçurumu sorgulamaya ant içer cinsten. Özellikle senaryo akışı konusunda ve oyunculuk anlamında başarısını belli eden diziyi izlemediyseniz, mutlaka bir an önce izleyiniz. Sürelerin uzunluğu sizi korkutmasın, içine kapılacak ve ne zaman bittiğini bile anlamayacaksınız.