Bay Kemal iktidarı artık devralabilir
Anlaşılıyor ki an itibariyle seçim kaybedildiği takdirde suça bulaşacak bir ordu yok gibi duruyor. Her ne kadar polisin ne yapacağını bilemesek de görünen o ki en büyük silahlı güç Türkiye’nin dünya üzerinde küçük düşmesine izin vermeyecek.
Türkiye’nin en kritik seçimine artık sayılı günler kaldı. Bugün ve yarın anket şirketleri sosyal medya hesaplarından yasakları delmeden son sonuçlarını açıklayacaktırlar. Eli yüzü düzgün ve tarafsızlığına inandığımız anket şirketleri hâlâ görece baş başa giden bir sonuç çıkarsalar da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısında ilk turda önde olduğu ve %50 almasına ramak kaldığı artık hepimizce malum.
Bu nedenle de muhalefet ‘ilk turda bitirelim’ diyor ve mevcut iktidarın kimi kirli kolları da batan gemiyi terk ediyorlar. Kısacası görünen o ki bir devrin sonuna geliyoruz ve herkes bir şekilde yeni oluşacak düzene göre pozisyon almaya başlıyor. Ancak bu pozisyon alışlarda yer altının ya da kimi yer üstündeki küçük Erdoğan prototiplerinin ne yaptığından daha önemlisi devletin tepesinin ne yaptığı kanımca daha önemli.
Daha önce burada yazmıştım. Bundan haftalar önce devlet içerisindeki kimi gruplar devletin tepesine Dersim Alevi’si Kemal Kılıçdaroğlu’nu geçirmek ya da geçirmemek için kendi aralarında bir mücadeleye girmişlerdi. Devlet ile bağı olan köşe yazarlarına, televizyon yorumcularına ya da kamusal yüzlere bakarak bunu rahatlıkla söyleyebilirdik.
Burada da güç dengesini ben dışarıdan çok denk okuyordum. Hangisinin kasları daha güçlü bilmek çok zordu. Ancak anlaşılan o ki Erdoğan’ın bir umut vadedememesi, Kılıçdaroğlu’nun ve de ekibinin kampanya süresince beklentilerin aksine hemen hemen hiç hata yapmaması ve genel her saldırıda topu göğüslerinde yumuşatıp yere indirmeleri anlaşılan öncelikle toplumda sonrasında da devlet mekanizmasında kimi değişikliklere neden oldu.
Bunu nereden mi anlıyoruz? Ekrem İmamoğlu’na Erzurum’da yapılan provokatif saldırı sonrasında Millî Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklama ve de Hulusi Akar’ın bu süreçteki tutumundan. Kısaca özetleyeyim olay sonrası gözaltına alınan sözleşmeli Uzman Çavuş M. Akif Keleş anında görevinden alınmış, sözleşmesi fes edilmiş ve bu da çok açık bir dil ile kamuoyu ile paylaşıldı.
Kısacası Hulusi Akar, gibi yaşanan çirkin olayı ciddiye almayıp üstü kapalı bir şekilde destek çıkan Süleyman Soylu yerine doğrudan gereğini yapmış ve bunu da kamuoyu ile açık bir şekilde paylaşmıştır. Bunu hiç yapmayabilirdi de dahası olayla ilgili kimi bakan arkadaşları gibi açıklamalar yaparak olayı daha da köpürtebilirdi. Ama bir şekilde hem kendi hem de ordunun tavrını belli etmiş gibi duruyor.
Kimse açıktan açığa konuşmasa da şu an için sandıkta avantajlı olan kişinin Kılıçdaroğlu olduğunu ama ne yazık ki seçimin sonrasında barışçıl yollar ile iktidarın devralınıp alınamayacağını herkes kapalı kapılar ardında konuşuyor. Ordu ne yapar, güvenlik bürokrasisi nasıl konumlanır, MİT kimden yana olur ya da kimi para-militer yapılar sokağa dökülür mü?
Bunlar herkesin aklında ve de cevabını kimsenin tam bilemediği sorulardı. Ancak anlaşılıyor ki an itibariyle seçim kaybedildiği takdirde suça bulaşacak bir ordu yok gibi duruyor. Her ne kadar polisin ne yapacağını bilemesek de görünen o ki en büyük silahlı güç Türkiye’nin dünya üzerinde küçük düşmesine izin vermeyecek.
Elbette bunların tamamı hipotetik varsayımlar ancak görünen o ki sandıkta kaybeden Erdoğan eninde sonunda gitmeye mecbur kalacak zira ne olursa olsun Türkiye gibi bir ülkeyi doğrudan hak etmeden yönetemeyeceğini anlayacaktır. Bu bağlamda da Kemal Bey bir aksilik olmaz ise ya bu pazar ya da 28’inde iktidarı devralabilir.
Yeni bir dönem başlıyor. Zor bir dönem olacak ama gelen gideni hiç aratmayacak.