"Başörtüsü" konulu anayasa değişiklik teklifi için birkaç öneri

Abone Ol
Erdoğan “Aile yapımızı sapkın akımlardan koruyacak bir anayasa teklifi hazırladık” diyor. İnsanların ne giyeceğinin, kimi seveceğinin, en mahrem alanlarında nasıl hareket edeceklerinin siyasetin konusu olmadığı bir ülke düşlesek hep birlikte… Çok mu zor? Son bir aydır gündemimizi işgal eden başörtüsü tartışmasının ucu bucağı birbirine karışmış durumda. CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun (kendi ifadesiyle) “oy kaybını göze alarak”, “konuyu siyasilerin iki dudağının arasından çıkarma” amacıyla ortaya koyduğu kanun değişikliği teklifine karşı AK Parti kanadı “anayasa” kartını oynadı. Bunu yaparken de siyaseti de toplumu da ilgilendirmeyen, bireylerin en mahrem alanına el atma çabasını sürece dahil etti. Bu kapsamda AK Parti “kutsal” olarak niteleyip öve öve bitiremediği “aile” kavramı ile ağaç kovuğundan çıkmadıkları malum olan LGBTİ+ bireyleri birbirine düşürme çabasının adımını attı. Erdoğan, konuya ilişkin anayasa değişiklik teklifini önümüzdeki hafta Meclise sunacaklarını belirtti ve “Başı açık ya da örtülü tüm hanım kardeşlerimizin, kızlarımızın eğitim ve çalışma hakkını güvenceye alacak, aile yapımızı sapkın akımlardan koruyacak bir anayasa teklifi hazırladık” ifadesini kullandı. Ancak yazının konusu bu değil. Yasa yapıcıların da uygulayıcıların da genel kültür seviyesinde konuya yatkınlığı olanların da bildiği üzere anayasa temel prensipleri belirler ve bu doğrultuda çerçeve çizer. Örneğin Türk bayrağındaki kırmızı ve beyazın RGB renk kodları anayasada yer almaz. Seçimde kullanılacak oy pusulalarının rengi/boyutu/üretildiği materyal anayasanın konusu değildir. Anayasa, “bireylerin yaşamını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürme hakkını” güvence altına alır, ancak tetanos aşısının ne sıklıkla uygulanması gerektiği ile haliyle ilgilenmez. Başörtüsü konusundaki anayasa çalışmaları AK Parti içinde de bu yönde tartışmaları ortaya çıkardı. Erdoğan’ın “başörtüsüne ilişkin daha net ifade” istediği, kurmayların ise mini etek, şort, çarşaf, burka, cüppenin de önünün açılacağı endişesinde oldukları ifade ediliyor. [i] “DAHA NET İFADE” İÇEREN BİRKAÇ ÖNERİ Anayasa ve hukuk tekniği açısından nereye koysanız uymayacak gibi görünen başörtüsüne ilişkin değişiklik teklifinin “daha net” olması ve iktidarın “amacına” ulaşması açısından birkaç öneride bulunmak istiyorum: - “Başörtüsü” ifadesinin yanında “toplu iğne”, “bone”, “eşarp süngeri” gibi ürünler de anayasada net bir şekilde yer almalı. Böylece kamuda ilgili malzemelerin kullanımı da yasal güvenceye alınarak, başörtülü kadınların olası mağduriyetleri güvenceye alınabilir. İleride iktidar değiştiğinde, boneyi ve topluiğneyi kullanma yasağı söz konusu olamaz. - Başörtülerinin rengi de anayasada belirlenmeli. Örneğin mor başörtüsü kullanımı kesinlikle yasaklanmalı. Allah muhafaza kadın hakları mücadelesini çağrıştırabilir. İstanbul Sözleşmesi gibi kadınların can güvenliğini güvenceye alan uluslararası anlaşmanın geri getirilmesi taleplerine falan da yol açar bu renk. - Çok renkli, çizgili başörtülerinin kullanılamayacağı da anayasada kesin hükümle yer almalı. Almalı ki bireyi ve kadını dışlayan “kutsal aile yapısına” falan zarar gelmesin. Zaten yönelim de doğuştan gelmiyor, yağmur sonrası gökkuşağı görünce birden tercih değiştiriyor insanlar. Gökkuşağını çağrıştıran ne varsa tümden yasaklayalım ki garanti olsun. - Başörtüsünün nasıl bağlanacağı da anayasada “net ifadelerle” yer alsın. Bir dönem yaşanan “çene altı” tartışmasına bir daha izin verilmesin. Örneğin: “Başörtüsü gıdıyı kapatıp, kulak memesini örtüp, çene ucunu açık bırakacak şekilde bağlanır” gibi bir madde olabilir. - Zaten Medeni Kanun, hemcinslerin evliliğine izin vermiyor ama yetmez, anayasada da yer alsın tabi. Hatta iki aynı cins insanın aynı evde/odada kalmasını da yasaklayacak bir hükmü ekleyelim anayasaya. Bir dönem “kızlı erkekli ev” tartışmasında yaşandığı gibi, şimdi de “kızlı kızlı”/ “erkekli erkekli” evleri hedef gösterelim.
Başörtülerinin rengi de anayasada belirlenmeli. Örneğin mor başörtüsü kullanımı kesinlikle yasaklanmalı. Allah muhafaza kadın hakları mücadelesini çağrıştırabilir.
- “Kadının kariyeri annelik” diye bir madde Anayasada mutlaka yer alsın. Eğitim, kariyer, kişisel gelişim, sosyal hayat, bireysel başarı gibi kavramlar ile kadınlar arasında çok keskin sınırlar çizelim. Çizelim ki kadınların üreme dışında işlevlerinin olmadığını düşünenler hayal kırıklığına uğramasın. Özellikle kamuda çalışan başörtülü kadınlar emeklerinin karşılığı olan terfileri talep eder de erkek meslektaşlarından bir adım öne geçerse kıyamet kopar değil mi? İnsanların ne giyeceğinin, kimi seveceğinin, en mahrem alanlarında nasıl hareket edeceklerinin siyasetin konusu olmadığı bir ülke düşlesek hep birlikte… Ve bize benzemeyene tepki yerine sevgi ve saygı beslesek içimizde… Çok mu zor?