Halil Sarıgöz Başka bir CHP yok, parti bir an önce sosyal demokrat bir program ve tüzükle kendisini yenilemelidir. Partideki değişim her şeyi, herkesi kapsamalıdır. CHP, kimsenin babasının çiftliği olmadığı gibi nabza göre hareket eden bir oluşum da değildir. Henüz daha bir iki ay önce atlattığımız genel seçimlerin ardından, hızlıca 2024 yerel seçimleri yaklaşmakta, CHP 14-28 Mayıs’tan beri sancılı günler geçiriyor. Kimileri seçim mağlubiyetini hazmedemezken kimileri seçimi kısmen de olsa başarılı sayıyor. Bir tarafta değişim naraları atılırken diğer tarafta memnuniyet sedaları kulakları çınlatıyor. Seçimde göremediğim bir başarı var mı bilmiyorum ancak seçim akşamındaki can sıkıntımı ve atılan sevinç çığlıklarının zoruma gittiği unutamıyorum. Her şeye rağmen bu seçimlerden galip olarak çıkılamadıysa CHP açısından bir şeylerin değişmesi gerektiğini, yeni yüzlerin, yeni söylemlerin yaratılması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden de başka bir CHP’nin olmadığını ve sokaktaki yurttaşlar için CHP’nin yeniden umut olabilmesi için yerel seçimlere de pek bir şey kalmamışken hızlıca bir değişim/gelişim olması gerektiğini düşünüyorum. Kısa bir girişten sonra biraz da bugüne nasıl geldiğimizin üzerinde durmakta fayda var. Yıl 2017, memleket yeni bir hükümet sistemi için Anayasa değişikliği referandumuna gidiyordu, muhalif blok kenetlenmiş bir şekilde referandumda “Hayır” diyordu. Nitekim referandumdan evet çıkmış ve anayasada değişiklikler yapılmıştı. Referandumdan akıllarda kalan ise “mühürsüz oyların dikkate alınması” olayıydı… 2018’e geldiğimizde bir sene önce gerçekleşen anayasa değişikliklerinin yürürlüğü girmesi amacıyla erken genel seçim kararı alındı. Cumhur İttifakı, Erdoğan ile devam kararı alırken, Millet İttifakının her partisi –DP dışında- kendi adayını çıkardı. İYİ Parti ve Saadet Partisi kendi Genel Başkanlarını aday gösterirken, CHP farklı bir tutum sergiledi. O zamanlar Kılıçdaroğlu “bir partinin Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Adayı olmamalı” demekteydi ve Muharrem İnce aday gösterildi. İttifaklardan bağımsız olarak HDP ve Vatan Partisi de kendi adaylarıyla seçime giriyorlardı. Muhalif blokta ki algı; “İlk tura herkes kendi adayıyla seçime girer, ikinci turda Erdoğan karşısında en yüksek oy alan aday desteklenir.” Şeklindeydi. 2023 seçimlerinde olduğu kadar yüksek bir umut olmasa da muhalif kitleler heyecanlıydı. İkinci turda bu işin bitebileceği düşünülüyordu. Nitekim Seçim günü gelip çattığında, “Muharrem İnce gel bakalım buraya” ile başlayan süreç ilk turda “Adam kazandı” ile bitti…
Bugün ki durum maalesef CHP için son derece içler acısıdır. Bunun lamı-cimi yok, olmamalıdır da. Ülke tarihinin belki de en mühim seçimine girildi, toplumun pek çok kesimi muhalif bloğun Erdoğan’ı yeneceğini düşünüyordu ancak seçimler kaybedildi.
2019 Yerel seçimlerine geldiğimizde, CHP ve İYİ Parti 21 Büyükşehirde ve bazı il-ilçe belediyelerinde partilerin durumuna göre tek aday çıkararak işbirliği kararı aldı. HDP ise 11 Büyükşehirde aday çıkarmayarak, AKP karşısında muhalif bloğun adaylarını destekledi. CHP, ilçe belediyelerinde başarılı olan belediye başkanlarını büyükşehirlere aday göstererek bir strateji kurdu. Nitekim kurulan strateji, adayların başarılı çalışmaları ve ülkenin geldiği genel durum sonucunda başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunu kapsayan 11 Büyükşehir’de CHP Adayları ipi göğüsleyen taraf oldular… İstanbul’da yenilenen seçimleri de İmamoğlu’nun büyük bir farkla kazanmasıyla, toplum Erdoğan’ın da kaybettiğini görmüş ve bir şeylerin değişebileceğini kabullenmişti. 14-28 Mayıs 2023 seçimlerine geldiğimizde, muhalif blok seçimlere giderken, son derece umutlu ve heyecanlıydı. AKP seçmeni bile Erdoğan’ın bu kez kaybedeceğinden endişeliydi. CHP'liler 1977’den bu yana belki de ilk defa seçimlere gün sayıyorlardı… Taa ki, Mart depremine kadar. Deprem diyorum çünkü Altılı Masa aslında o gün çatladı. Toplum birbirinden tamamen farklı altı partinin memleketin selameti için bir araya gelmesini ilk başlarda önemsemişti, ancak görüşmelerin sürekli tekrarı ve ortaya somut bir şeylerin konulmaması bıkkınlık veriyordu. Adayın seçimlere beş kala açıklanması, Akşener’in önce çıkışı daha sonra geri gelmesi, toplumda bir güvensizlik oluşturdu. Cumhurbaşkanlığı için adı geçen iki belediye başkanının ve ittifakın diğer liderlerinin yardımcı olacağı söylenmesi de toplumu rahatsız etti. Pek çok ülkede toplam hükümet üyesi sayısı bile bu kadar değilken, millet ittifakının kazanılırsa yedi tane yardımcı olacağının söylenmesi topluma göre sadece doğacak karmaşayı ifade etti. İkinci tura gelindiğinde Zafer Partisi ile yapılan protokolle birden kalp yapan ellerin, bozkurda dönüşmesi de partililere ve topluma “ilk turda böyle bir şey üzerinde çok durulmuyordu, bu ne ara, nereden çıktı” dedirtti. Bugün ki tartışmalara gelmek için dilim döndüğünce 2017’den bu yana gelen süreci ifade etmeye çalıştım. Bugün ki durum maalesef CHP için son derece içler acısıdır. Bunun lamı-cimi yok, olmamalıdır da. Ülke tarihinin belki de en mühim seçimine girildi, toplumun pek çok kesimi muhalif bloğun Erdoğan’ı yeneceğini düşünüyordu ancak seçimler kaybedildi. Doğal olarak parti tabanında ve örgütte aykırı sesler çıkmaya başladı. Partinin geleceğinde önemli bir yere sahip olacağı düşünülen İmamoğlu’ndan çıkan “değişim” sesleri, toplumda karşılık bulmaya başladı. Eski Genel Başkanlar Murat Karayalçın ve Hikmet Çetin’in çıkışları da partinin derlenip, toparlanması gerektiğini gösterdi…
Parti bir an önce örgütlerine güvenmeyi, çağa ayak uydurarak çağın gereksinimlerini karşılamayı, gençlerine ve kadınlarına yani kadrolarına sahip çıkmayı, topluma güven vermeyi kendisine şiar edinmelidir!
Partide yüksek sesle eleştirilenlere gelirsek; Partide gençlik olarak tanımlanan yaş sınırı 18-30 arası ancak partinin bir tane dahi bu sınıra uyan genç vekili olmadığı gibi 6-7 dönemdir milletvekilliği yapanların olması, bir de bu yetmezmiş gibi partinin kendi evlatları dururken göze sokarmışçasına atanan danışmanlar, Deva, Gelecek, Demokrat ve Saadet Partilerine verilen kontenjanlar, hiçbir yerde önseçim olmadan belirlenen listeler… Bu örnekler daha da uzar gider önemli olan bu yanlışların farkına varılıp bir an önce giderilmesidir. Başka bir CHP yok, parti bir an önce sosyal demokrat bir program ve tüzükle kendisini yenilemelidir. Partideki değişim her şeyi, herkesi kapsamalıdır. CHP, kimsenin babasının çiftliği olmadığı gibi nabza göre hareket eden bir oluşum da değildir. CHP Kurucu değerlerini kapsayarak, geleceğe yön veren sosyal demokrat bir partidir. Parti bir an önce örgütlerine güvenmeyi, çağa ayak uydurarak çağın gereksinimlerini karşılamayı, gençlerine ve kadınlarına yani kadrolarına sahip çıkmayı, topluma güven vermeyi kendisine şiar edinmelidir! Aksi takdirde mi? Parti bir an önce kendisini toparlamazsa Atatürk’ün, İnönü’nün ve Ecevit’in asırlık CHP’si, sadece kaderine razı olan bir hâl alır. Parti, Hindistan Ulusal Kongresi Partisi, İsrail İşçi Partisi gibi maalesef gün geçtikçe erir gider…