Başarının değil sermayenin eğitimi

Abone Ol
Aslında düzen tamamen sermayeyi beslemek için kuruluyor. Ne öğretmenin bir değeri kalıyor ne akademisyenin ne de derece yapan öğrencinin… Eğitim bir ülkenin yapı taşıdır. Bakmayın siz gündelik siyasette yerini bulamadığına… Ya da her akşam yapılan tartışma programlarında konusunun bile geçmediğine… Herkes ekmek peşinde tabii. Çünkü eğitim düzelirse bir ülkede kur farkını, şiddet haberlerini, benzin fiyatlarını, toplumsal düzeni konuşmaya gerek kalmaz. E bu da bizim siyasi düzenimizi çok sıkıcı bir hale getirir! Üniversite sınavlarında baraj puanları kaldırıldı. Ben sandım ki yer yerinden oynayacak. Yok! Bunu da kabullenip oturduk. Bu haber yeterli değeri görmedi. Her semte açılan herhangi bir standardı olmayan, sahibi eğitimci olmayan, kaliteden yoksun, bina altı üniversitelerinin dolmasının önü açıldı. Ama patronlara bu haber de yetmedi daha fazlasını istiyorlar. Malumunuz özel öğretim kurumlarında ve vakıf üniversitelerinde öğretmenlere ve akademisyenlere ödenen ücretler devletten düşük olamaz. Yani böyle bir yasal çerçeve var. Patronlar durumu kitabına uydurup ya elden parayı geri alıyorlar ya da düşük ücret veriyorlar. Aaa sanmayın ki çalışanın itiraz hakkı yok. Elbette var. Dava açıyorsun eksik olan maaşını yani hakkın olanı alıyorsun ama dava sonucunda bir işin olmuyor! Tabii insanlar hakkını almak için neden dava açmak zorundalar neden işvereniyle karşı karşıya gelmek zorundalar bunlar tartışılır. Neyse konuya dönecek olursak Medyascope’dan Senem Büyüktanır’ın haberine göre Türkiye’deki vakıf üniversitelerinin ortak görüşlerini Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Okan bu yasanın “rekabetçiliği” azalttığını, kendilerini kısıtladığını ve kaldırılması gerektiğini belirtti. Rekabetçilik dediği şu aslında “Yahu yeterince kölelik düzeni kuramıyoruz, at koşturamıyoruz bizim elimizi kolumuzu bağlamayın be güzel kardeşim.” Okan aynı zamanda taleplerine şunları da ekledi; “Vakıf üniversitelerinde %15 öğrenciyi burslu okutma zorunluluğu %10 ve altına çekilsin, kâr amacı güden özel üniversiteler açılsın, bölüm kontenjanları üniversitelerin inisiyatifine bırakılsın.” Burada en çok dikkat edilmesi gereken yer “bölüm kontenjanlarının üniversitelerin inisiyatifine bırakılması” kısmı. Malumunuz son zamanlarda ortaya multidisipliner, interdisipliner gibi kavramları attılar. Medyada bazı kelimelerin bu kadar sık tekrarlanması emin olun rastlantısal bir durum değil. Bu kelimeler, güreşçinin banka yönetimine getirilmesine zihinsel bir hazırlık süreci olduğu gibi vakıf üniversitelerinde bölümler arası geçişe de güzel bir kılıf sunuyor. Haydi, şimdi bağlantıları kuralım. Mesela vakıf üniversitelerinde su ürünleri bölümü okurken ikinci sene hukuk bölümüne geçip hukukçu olarak mezun olabiliyorsunuz. Şimdi barajlar kaldırıldı. Yani asgari bir bilgin olmasa bile üniversiteye girebiliyorsun. Sayın Okan’ın belirttiği gibi vakıf üniversitelerinde bölümlerin kontenjanları vakıflara bırakıldığında en düşük bölüm neyse onun kontenjanını arttıracaklar ve sonra herkes bir sonraki seneye istedikleri bölümlere dağılacak ve böylelikle asgari bilgisi olmayan insanlar sizlere, çok kaliteli bölümlerden mezun insanlar olarak sunulacak. Ayrıca barajların kalkmasıyla her üniversite kendi sınavını yapmaya başlayacak gibi duruyor. Dolayısıyla siz ODTÜ’nün sınavına hazırlık için bir kursa giderken Okan Üniversitenin sınavına hazırlık için başka bir kursa gitmeniz gerekecek. Sermaye canavarını beslemek için yepyeni bir düzen kurulacak.  Bitmedi. Böylesine torpilin döndüğü bir ülkede her üniversitenin kendi sınavını yapmasının ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısınız?
Mesela vakıf üniversitelerinde su ürünleri bölümü okurken ikinci sene hukuk bölümüne geçip hukukçu olarak mezun olabiliyorsunuz. Şimdi barajlar kaldırıldı.
Kaliteli devlet üniversitelerine tepeden inme atamalarla devlet üniversitelerinin niteliği düşürülmeye çalışılıyor. Çünkü patronlar bunu talep ediyorlar. Aslında düzen tamamen sermayeyi beslemek için kuruluyor. Ne öğretmenin bir değeri kalıyor ne akademisyenin ne de derece yapan öğrencinin… Önceden derece yapan öğrencinin umutları vardı Boğaziçi Üniversitesinde okuyabilirdi ya da köklü bir vakıf üniversitesinde burslu okuyabilirdi. Ancak bu düzenlemelerle artık bunlar da pek mümkün görünmüyor. Bugün burslu öğrenci sayısının düşürülmesini talep eden sermaye devi okullar yarın okullarına burslu öğrenci almamak için mücadele verecekler… Sınıfları kast sistemi haline getiren bu eğitim düzeninin acilen değişmesi gerekiyor. Önceden söylenen “bu çocuk okumaz sanayiye verelim” söylemine güncelleme geliyor “paramız yok bu çocuğu sanayiye verelim” denecek artık ya da güreşçi yapıp multidisipliner yaklaşımla banka yönetimine geçmesi için dua edilecek.