Halkların Eşitlit ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisince Diyarbakır’da düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi’ndeki buluşmaya DEM Parti milletvekilleri, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Ayşe Serra Bucak Küçük ve Doğan Hatun, DEM Partili belediye başkanları ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Tanju Özcan, Ahmet Özer sessizliğini bozdu Tanju Özcan, Ahmet Özer sessizliğini bozdu

Toplantıda gündeme ilişkin değerlendirmede bulunan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için tarihi bir fırsatın bulunduğun söyledi.

Tarihteki Türk-Kürt ilişkilerini hatırlatan Bakırhan, “Türkiye’de de öteden beri aslında partimizin tutumu bellidir biz bu ülkenin en temel meselelerinden birisi Kürt sorunu olduğunu defalarca dile getirdik. Bu sorunun çözümü için Türkiye’nin önünde tarihsel fırsat bulunuyor. Türk-Kürt ilişkileri Türklerin Anadolu’ya girdiği günden bugüne kadar bence yeniden bir mercek altına alınmalıdır. Türklerin Kürtlerle kurmuş olduğu doğru temeldeki ilişkiler her zaman tarihte yeni açılımlara, yeni süreçlerin başlangıçlarına sebebiyet vermiştir" dedi.

Bakırhan ayrıca, "İşte Malazgirt‘ten Kurtuluş Savaşı’na kadar tarihe iyi bakarsak Kürtlerle doğru temelde saygın, onurlu kurulan ilişkiler her zaman Türkiye’de yaşayan halkların ve inançların lehine sonuçlar yaratmıştır. Ama birileri bunu görmemiştir, görmek istememiştir. Kürt ve Türk tarihsel ilişkilerini kendi iktidarı için araçsallaştırmışlardır bugüne kadar. Ama artık önümüzdeki günler bu ilişkileri ya reddedecekler ya da doğru bir temelde, demokratik bir temelde Kürt-Türk tarihsel ilişkilerini yeniden bir açılma, bir zemine vesile yapacaklar. Biz buradayız. Hiçbir zaman bu konuda düşüncelerimiz değişmedi. Biz Türk-Kürt ilişkilerini demokratik bir zemine oturtulmasını savunuyoruz, destekliyoruz” diye konuştu.

‘Süreç henüz bir tartışma düzeyindedir’

Konuşmasının büyük bir bölümünü ‘yeni süreçe’ ayıran Bakırhan, sürecin henüz bir tartışma düzeyinde olduğunu belirterek, şunları söyledi:

* Bakın yakın zamanda aslında bunun için çok önemli bir fırsat da ortaya çıktı 44 aydır ailesiyle avukatlarıyla hukuksuzca görüştürülmeyen Abdullah Öcalan, vekilimiz Ömer Öcalan’la görüşmesinden sonra hem bizler hem de Edirne’de yaşayan emekçiler, Tekirdağ’daki fabrikada çalışan işçiler, tarım hayvancılıkla uğraşan, geçimini sağlamayan esnafta bile büyük bir umut yarattı. Öcalan bu meselenin diyalogla, müzakere ile çözülmesini istiyor. Onun kurmuş olduğu parti de en üst düzeyden açıklamalar yaparak, bu konuda Öcalan‘ı işaret etti. Kürtler işaret ediyor, Türkiye’deki emekçiler ediyor, birleşenlerimiz ediyor, ittifaklarımız ediyor.

'Biz zaten müzakere için varız'

* Şimdi bu zeminin doğru değerlendirilip, değerlendirilmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Henüz bir süreç yok. Kimi kanalları açtığınız zaman maşallah zaten her şeyi konuşuyorlar, çözüyorlar. Türkiye’de böyle bir gelenek de var; muhatabın dahil olmadığı tartışmalarla sorunlar tartışılıyor. Süreç henüz bir tartışma düzeyindedir. Bir sürece evrilir mi, evrilmez mi bu konuda çok emin değiliz. Karşımızda işte bir iktidar ve ortakları var. Ne kadar tutarlılar, ne kadar samimiler, bu meseleyi masaya yatırıp, diyalog ve müzakere ile çözmeye çalışacaklar biz de bilmiyoruz.

* Böyle başında yazıldığı gibi kimsenin arka kaplan arkasında bir diplomasi yok, bir görüşmesi yok. Basın üzerinden biz de iktidarın ve ona bağlı işte aktörlerin sözleriyle bu süreci değerlendirmeye çalışıyoruz. Biz bu tartışmaların bir sürece evrilmesini canı gönülden istiyoruz. Çünkü biz zaten müzakere için varız. Barışı toplumsallaştırmak gerekiyor. Asıl barışı yapacak olan Türkiye halklarıdır, asıl barışı getirecek olanlar bu salonda oturanlardır.

‘Barış, sadece Kürtlerin lehine bir sonuç oluşturmuyor’

“Biz basınç oluşturmadan, kendi taleplerimizi duru bir şekilde ortaya koymadan, kendi partimize bu müzakere konusunda rol oynayacak aktörlere güçlü bir destek veremezsek, iktidarın iki yöneticisinin ağzından çıkanlarla yetinmek durumunda kalırız” diyen Bakırhan, bu süreçte rehavete kapılmaması için uyarıda bulunarak, şunları kaydetti:

* Günü gelir başka bir şeyle karşılaşmak durumunda kalabiliriz. Onun için bir sürece evrilmesi değerlidir, kıymetlidir ama bir süreç yoktur. Bu süreci yaratacak olan bizim kendi gücümüz ve örgütlülüğümüzdür. Gücünüz, sözünüz ve örgütünüz kadardır. Eğer örgütünüz güçlü değilse sözünüzün de bir kıymeti harbiyesi yoktur ne kadar doğru olursa olsun, ne kadar doğru söylerse söylesin, maalesef günümüzde ve dünyada siyaset böyledir. Gücün örgütün kadardır, sözün örgütün kadar dikkate alınır. Dolayısıyla örgütümüzü büyütüp, güçlendireceğiz. İttifaklarımızı geliştireceğiz, yerelde barış isteyen partilimiz olsun olmasın, bütün çevrelerle bir araya gelerek bu tartışmaları onlarla tartışmamız paylaşmamız gerekiyor. 

* Barış Türkiye halklarının aleyhine bir durum değil. Barış, sadece Kürtlerin lehine bir sonuç oluşturmuyor. Her kesimi ilgilendiriyor. Barış, herkese kazandırır meselesini herkese ulaştırmak, herkesin talebi ortak talebi haline getirmek bizim en temel meselemizdir. Bugün de toplanma gerekçemizin en önemli ayaklarından biri budur. Siz buna dahil olacaksınız siz götüreceksiniz. Siz Türkiye’nin dört bir yanında bu böyle gitmez; 3 trilyon dolar, Kürtler demokratik haklarını kullanmasın diye harcanmasın, emekçiye, çiftçiye, yoksula harcansın diyebilirseniz, bu tartışmalar bir sürece evrilebilir. Aksine rehavete kapılan bir süreç varmış gibi, arka kapılar arkasında bir trafik yürüyormuş gibi davranırsak, 2013-2015 tarihindeki çözüm süreci gibi yine devletin copuyla, mahkemeleriyle karşı karşıya kalabiliriz.

* Sistemler hiçbir zaman kendileri istediği için çözüme gelmemiştir. Topluluklar halklar istediği için bir çözümü benimsemek zorunda kalmıştır. Bütün örgütsel yapımız bu salondadır, biz zorlayacağız. İyi niyetli olsalar da olmasalar da biz zorlayacağız. Öcalan çok net söyledi, bundan daha kıymetli bir şey olmaz. Buyurun ‘hukuki ve siyasi zemini oluşturun ben varım’ dedi. O zaman soruyoruz Öcalan zemin oluşturulursa; ‘Ben varım’ diyor o zaman buyurun o zemini oluşturun, oluşturalım. Devlet aklı ve iktidar burada nerede duruyor ne kadar samimidir emin olun onu bilmiyoruz ama hep birlikte önümüzdeki günlerde öğreneceğiz.” 

'Çözüme evet ama eğer onurlu bir barış olacaksa'

Sürecin hassas olduğunu dile getiren Bakırhan, çözüme hazır olduklarını ifade ederek şunları söyledi:

* Bu süreç hassas bir süreçtir. Bu süreçte daha çok yetkili kurullarımızın ne dediği hangi açıklamaları yaptığımız çok önemlidir.  Çünkü yerelimiz ile bu yapılan tartışmaların benzeri kendi yerellerinde yapmak ve oradaki bütün kesimlere ulaşmak durumunda oldukları için yakından takip etmeleri gerekiyor. Kısaca şunu söylemek istiyorum, çözüme biz varız, elimiz çözüm ve müzakere için her zaman açıktır ama kimse bu süreci iktidarı için koltuğu için araçsallaştırılma demesin.

* Çözüme evet ama tasfiyeye hayır. Çözüme evet ama eğer onurlu bir barış olacaksa. Çözüme evet ama gerçekten bir demokratik bir Türkiye olacaksa, demokratik bir cumhuriyet olacaksa. Çözüme evet ama ezilen ezen ilişkisinin pervasızca ezilenin aleyhine işlediği, ekonomik adaletin olmadığı bir Türkiye olsun istemiyoruz.

Bakırhan'ın konuşmanın ardından toplantı basına kapalı devam etti. 

Kaynak: ANKA