Bakan Soylu’nun çığlıkları

Abone Ol
Bizim oralarda “çığlığına boğdurmak” diye bir tabir vardır. Haksız olan kişiler ortalığı velveleye verirler ki haksızlığı konuşulmasın, mağduriyet yaratsın, kafalarda soru işareti bıraksın. Bakan Soylu’nun yaptığı da tam olarak bu. Geçtiğimiz haftanın odağı TBMM’deki bütçe tartışmalarıydı. Özellikle İçişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında son derece sert tartışmalara şahit olduk. Bakan Soylu’nun muhalefet vekillerine karşı agresif tavrı dikkat çekici olduğu gibi, bazı sözleri de insanların kafasında soru işareti olarak kaldı. Soylu’nun Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri sırasında kavga çıkarabileceği, bazı siyasetçilerin ve siyaset okuyucuların öngörüsü dahilindeydi zaten. Nitekim, Plan Bütçe Komisyonu sırasında da CHP’li vekillere “Ne gülüyorsunuz gevrek gevrek?” demek suretiyle laf atmış, yine şehitler ve terörizm üzerinden popülist şekilde algı yapmaya çalışmıştı. Soylu, Genel Kurul’a her söze hatta bakışa çıkış yapmak ve hatta kavga çıkarmak üzere programlı gelmişti. Nitekim, CHP Milletvekilleri Erkan Aydın’a, Özgür Özel’e ve daha pek çok vekile karşı hem sözlü hem de davranışsal saldırgan tutumlarına gözlerimizle şahit olduk, Meclis karıştı, yine yumruklar havada uçuştu. Ne yazık buradan bakınca, görüntüler son derece utanç vericiydi. Öncelikle belirtmeliyim ki, Meclis’teki bu “eril” tavır on yıllardır devam etmekte ve bizler izlemekteyiz. Yıl olmuş 2021, hala sözleriyle kendini ifade edemeyen vekillerin birbirlerine fiziki şiddet uygulayışına şahit oluyoruz. Bu maalesef erkek egemen düzenin, eril tutumun doğrudan bir yansıması. Sanıyoruz artık konuşarak anlaşmanın vakti geldi de geçiyor. Milletin temsilcilerinin, koskoca bakanların içine düştüğü bu içler acısı durum milletin ta kendisine hiç de güven vermiyor. Biz bunu eleştirdiğimizde bize yine, “Ama ama kadınlar da bağırıyor ve hatta kavga ediyor” diyorlar. Bunun sebebi yine “eril düzen”. Ne yazık ki kendini bir yerlerde -hele hele Meclis gibi %83 erkek yoğunluğunun olduğu bir erkek tahakkümün olduğu bir yerde- var etmek isteyen kadınlar da bu düzene ayak uydurmak durumunda hissediyorlar. Katiyen bahane değil ama böyle bir gerçek var. SÖZÜYLE DEĞİLSE DE TAVRIYLA TEHDİT SUÇU İŞLEDİ Öncelikle, İçişleri Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken, İçişleri Bakanı’nın bir nevi ev sahibi tavrıyla daha sakin, soğukkanlı ve barışçıl tutum içerisinde olması beklenir. Örneğin, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları’nın belediye meclis toplantıları buna iyi bir örnektir. Meclis çoğunluğu AKP’de olmasına rağmen son derece soğukkanlı ve sakin bir tavırla toplantıları yönetmekteler. Oysa, bütçe görüşmelerinde bizim şahit olduğumuz tam aksiydi. Özgür Özel’in konuşmasından sonra çıktı kısa bir konuşma yaptı. Süresini kullanmadı. Önce Özgür Özel’e dava açacağını ama “inşallah ehliyeti olduğunu” belirtti. Ardından, “Recep Tayyip Erdoğan, Dr. Devlet Bahçeli Bey”e hitap ederek ve CHP’nin son dönem sloganından dem vurarak “Geliyor Gelmekte Olan” dedi. Herkesin kafasında soru işareti; ne demek istedi? Bana sorarsanız açık bir tehditti. Bazen sözün kendisi şeklen suç teşkil etmez. Fakat öyle bir tavırla söylersiniz ki, açıkça tehdittir. Popüler deyişle, tehdit olduğuna yemin edebilirsiniz ama ispat edemezsiniz. Bunu yapan kişi üstüne üstlük bir de hatırı yetkileri olan, bakan konumunda bir kişiyse elbette bir korku ortamı, bir tedirginlik yaratacaktır. İşte TCK’da tanımlanan tehdit suçunun ruhu, yani anlatmak istediği tam da budur. Dolayısıyla Bakan Soylu benim ve pek çok kişinin nezdinde tehdit suçunu işlemiştir bile. Bununla birlikte, Bakan Soylu’nun artık AKP tarafından dışlandığı, AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından bir çeşit yük gibi görüldüğü, siyasi hayatının bitmiş olduğu da tezler arasında. İlk ikisine katılmamak pek mümkün değil. Fakat, siyasi hayatı bitmiş midir, bilemeyiz. Zira, kendisinin Devlet Bahçeli tarafından korunup kollandığı, özellikle pandemi döneminde yaptığı hata üzerine istifa ettiği ve Bahçeli’nin desteğiyle geri döndüğü günden bu yana daha da net bilinen bir gerçek. Soylu, esas gücünü AKP tabanından değil, MHP tabanından alıyor. Sedat Peker’in ve daha çok kişinin iddialarıyla hakkında yapılan suçlamalar neticesinde fazlasıyla yıpranmış ve köşeye sıkışmış durumda. İddialara halkı tatmin eden yanıtlar veremiyor, kimi zaman da vermemeyi tercih ediyor. Bu esnada, Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil birçok kişiye “Beni koruyun, korumazsanız siz de yanarsınız” mesajı verip duruyor. Öyle ki, Soylu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Siirt ziyareti sırasında yaptığı konuşmanın ardından alkışlamadığı, daha evvel “görevden affı istenen” birçok kişinin “alkışlamama” sendromu sebebiyle acaba Soylu’nun da mı istifa edeceği konuşuluyor. Ayrıca, yine yukarda bahsi geçen bütçe konuşmasında Devlet Bahçeli’ye “Dr. Devlet Bahçeli Bey” olarak hitap edip, Cumhurbaşkanına “Recep Tayyip Erdoğan” demesi de kafalarda soru işareti yaratmış durumda. BEDEN DİLİNİ OKURSAK İSTİFA EDECEĞE BENZEMİYOR Doğrusu, beden dili üzerinden siyaset okuması yaptığımız bu gizemli ortamda ve dönemde, Soylu pek de istifa edeceğe benzemiyor. Nitekim, bütçe görüşmeleri sırasında sık sık kavgaya başvurması biraz da kendini meşrulaştırma çabasından ileri gelmekte. Bizim oralarda “çığlığına boğdurmak” diye bir tabir vardır. Haksız olan kişiler, ortalığı velveleye verirler, bağırıp çağırıp bu kargaşaya dikkat çekerler ki haksızlığı konuşulmasın, mağduriyet yaratsın, kafalarda soru işareti bıraksın. Bakan Soylu’nun yaptığı da tam olarak bu. Çığlığına boğduruyor. Kendi tabanı da “Vay be, ne yiğit adam, söylenenlere nasıl da cesaretle cevap veriyor, üzerine yürüyor” gibi düşünüyor böylece. Soğukkanlı bir tavırla eleştirileri dinlese, barışçıl bir tavırla cevaplar verse, pasif olarak algılanacak, haksızlığı sübut bulacak kendi tabanı nezdinde. En azından, bu tavra kanabilecek kişileri yanında tutma, kendini meşrulaştırma ve esas meseleyi kaynatma çabasında. Başardı mı? Bence hayır.
OHAL ilan edilirse Anayasa m.78 birinci fıkranın devreye sokulabileceği, yani seçimlerin 1 yıl ertelenebileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Kim bilir, bizim bilmediğimiz fakat Bakan Soylu’nun bildiği “gelmekte olan”lardan biri OHAL ilanıdır.
Çünkü bunu o kadar çok yaptılar ki, önemli bir kesim üzerinde artık işe yaramıyor. Gelin görün ki, bu ülkede çok fazla siyasetçi çok kez ortamı çığlığına boğdurdu. Bir süre sonra olanlar unutuldu, bu siyasetçiler bulundukları yerlerde değilse bile başka yerlerde siyasi hayatlarına ve ataklarına devam ettiler. Soylu, yarın AKP’de değilse bile MHP’de veya bir başka yerde siyasete devam edebilir. Tek bir şartla, yargılanıp suçlu olduğu tescillenmedikçe. KİM BİLİR, BELKİ DE GELMEKTE OLAN “OHAL”DİR Peki, Soylu’nun “Geliyor Gelmekte Olan” iması veya tehdidi ne olabilir? Bir kısım, bunun sıradan bir “Yine biz geleceğiz” iması olduğunu söylüyor. Bir kısım, muhalefete yönelik tutuklamalardan, kumpaslardan şüpheleniyor. Hiçbirimizin bilmediği ne planlanıyor olabilir? Oysa, siyasetin de devletin de hukukun da işleyişi şeffaf olmalıdır. Fakat AKP iktidarı boyunca, o kadar hukuk dışı uygulamayla o kadar ani şekilde karşı karşıya kaldık ki, ne yapacaklarını kestiremiyoruz. Bir ülkenin yurttaşları için bundan daha güvensiz ne olabilir? İnsanlar, önlerini göremedikleri puslu karanlık bir yolda sığınak aramaktan bitap düştüler. Buna dair, Japonya merkezli dünyanın en önemli fon kuruluşlarından biri olan Nomura Holding’in Türkiye Ekonomisine Yönelik Hazırlanan Beklenti Raporu’nda yer alan bir kısım oldukça dikkat çekici. Raporda, Saray’ın oyun planının seçim anketlerinde oluşacak bir 5 puan artışla bağlantılı olarak 2022 yılının ilk yarısında erken seçim kararı vermeden önce şu adımları atmasının da bu karara destek mahiyetinde olacağı ifade ediliyor:
  • Asgari ücrette ciddi bir artış ve genişlemeci maliye politikası
  • Faiz oranlarında gerileme ve kredilerde genişleme
  • Kamu bankalarının USD/TL kurunu düşürme yönünde müdahalede bulunması
  • Dış politikayı ilgilendiren konu/konularda bir adım atmak
  • Olağanüstü hal ilanı
Eğer, OHAL ilan edilirse Anayasa m.78 birinci fıkranın devreye sokulabileceği, yani seçimlerin 1 yıl ertelenebileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Kim bilir, bizim bilmediğimiz fakat Bakan Soylu’nun bildiği “gelmekte olan”lardan biri OHAL ilanıdır. Umarım değildir, zira bu zaten yeterince bataklığa saplanmış olan bir ülkeyi tamamen gözden çıkarma hamlesi olur ki bunun da sonu hiç hayırlı olmaz. Bakan Soylu’nun tavrını ve sözlerini bu ihtimaller çerçevesinde değerlendirmekte fayda var.