Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim'de PKK lideri Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, "Umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşması" için çağrı yapması ve yine Meclis çatısı altında çağrısını yineleyerek "Terör örgütünün başı terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini söyleyecekse sözümün arkasındayım. Teklifimde de ısrarlıyım" sözlerini sarf etmesi siyaset gündeminin en üst sıralarında yer almaya devam ediyor.

Çağrı sonrası, Bahçeli'nin “Öcalan ile yapılan görüşmelerde belli bir noktaya gelindikten sonra mı bu açıklamaları yaptığı” sorusuna yanıt ararken eski AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar da, Erdoğan'ın Bahçeli'nin açıklamalarından habersiz olduğunu söylemişti.

Tayyar'ın iddiasına göre, Erdoğan, Bahçeli'nin siyasetin seyrini değiştirecek açıklamalarını televizyondan öğrendi. Erdoğan'ın, Bahçeli'nin çağrısından 'bihaber' olduğu için Öcalan sessizliğine büründüğü ve bu sessizliğin de AK Parti içerisinde belirsizliği artırdığı konuşuluyor.

Erdoğan'ın çağrıdan bihaber olduğu çokça konuşulurken bu iddiada ilişkin Saray'dan bir açıklama geldi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin grup konuşmasında yaptığı Öcalan çağrısının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bilindiğini belirtti.

Saray'dan açıklama geldi: Erdoğan'ın haberi vardı

Mehmet Uçum, Ekol TV'de Candaş Tolga Işık'ın sorularını yanıtladı. 

"MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Öcalan çağrısından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın haberi var mıydı?" sorusuna Uçum, "Bahçeli ve Cumhurbaşkanı arasında o kadar yüksek bir uyum var ki şaşırırsınız. Devletin böyle inisiyatif aldığı bir konuda ikisi arasında bir uyumsuzluk olduğunu düşünmek tamamen provokatifliktir" yanıtını verdi.

Uçum, Bahçeli'nin Öcalan çağrısına ilişkin şunları söyledi:

* Orada Sayın Bahçeli'nin söylediği şey bir sembolizm miydi, realizm miydi? Bu ayrımı kimse yapmadı. Bir uç örnektir Sayın Bahçeli'nin verdiği. Bir de herkes şöyle zannediyor, 'bu realize olsa Öcalan gelecek DEM Parti grubunda konuşacak' falan diye. Birincisi Sayın Bahçeli onu söylerken ne söylüyor? Terörsüz Türkiye hedefini söyledi. 'Terör örgütü silahları bırakacak' dedi. 'Teslim olacak, lağvedilecek terör örgütü' dedi. 'Bu şartlar gerçekleşirse gelsin açıklamasını yapsın, umut hakkı da tartışılır' dedi. Şimdi bu şartlara bağlanmış bir uç benzetme örneğini sanki bu 'Meclis'e gelsin hemen konuşsun.

* Hatta mahkumiyet devam ederken özel izin çıkarılsın' ya bu hukuken de mümkün değil. Peki şunu neden kimse tartışmadı; çözüm süreci döneminde Öcalan'ın mektupları iki ya da üç kere nevrozda Diyarbakır'da okutulmadı mı? Devlet o dönemde bir tercih yapmıştı onun üzerinden onu yaptı. O dönemin şartlarında nasıl oldu? Müzakereler oldu. Akil İnsanlar Heyeti bölgeleri dolaştı. Ben de onlardan biriydim. Dolayısıyla Sayın Bahçeli ilk konuşmasında da dedi, 'Terörle müzakere ve mütareke olmaz ama siyasette her türlü müzakere olur. Her türlü iş birliği yapılır' dedi. Bu ayrım yapıldı.

'Görüntülü bir Abdullah Öcalan kaydı alınsa getirilse DEM Parti grubuna...'

* Hukuken Öcalan'ı oradan çıkartıp getirip DEM Parti grubunda konuşturmak söz konusu olmaz zaten. Devlet onun hukuki koşullarını oluşturursa olur. Hangi şartlara bağlı olarak? Terörsüz Türkiye şartına bağlı olarak Umut Hakkı da tartışılır. Mektup okutan devlet diyelim ki şartlar oluşursa şöyle bir şey yapsa; görüntülü bir Abdullah Öcalan kaydı alınsa getirilse DEM Parti grubuna... Yani mektup okutmuş devlet bunu da kendi insiyatifi içerisinde terörle mücadeleye bir katkı olarak görürse yapar. Fakat bunu sanki gerçek bir olaymış gibi tartışmak anlamsız. Bu ihtimaller hiç düşünülmeden bu tartışmayı yapmak anlamsız.

* Sayın Bahçeli'nin 'sözümün arkasındayım' lafı Türkiye'de terör vesayetini bitirmeye yönelik. PKK'nın bir Kürt siyasi hareketi olarak görülmesine yönelik geliştirilmiş bir devlet inisiyatifinin dili olarak anlaşılması gerekiyor. Eğer devlet inisiyatifi içerisinde, o dil içerisinde ihtiyaç duyulan birtakım enstrümanlardan birisi de bir seslenme ise o seslenmenin yolunu bu devlet bulur.

Özgür Özel'den Akın Gürlek'e: Benden çekeceği var! Özgür Özel'den Akın Gürlek'e: Benden çekeceği var!

'Türkiye'de terör vesayetinin siyasi, sivil, entelektüel ve medya kolonları var'

Uçum, "O seslenmeyi duyan şehit yakınlarına ne diyeceksiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

* Bunun sosyal ve siyasi açıdan etkilerini tartışmak ayrı bir konu. Eğer ben bu enstrümanı kullanırken hakikaten terörsüz Türkiye hedefine yönelme konusunda bir katkı sağlayacağım analizini yapıp ve adım atmak ayrı bir şey. Somut bir örnek vereyim. Biz Akil İnsanlar Heyetinde Doğu Anadolu Grubu'nda çalışıyordum ben. Erzurum'da -başka illerde de oldu ama en çarpıcı örneklerden birisi- Erzurum'da bir şehit yakını 'Türkiye'de terör bitsin, terör örgütü tamamen tasviye edilsin, bırakın Öcalan'ın serbest bırakılmasını, evimde adama kahvaltı vermezsem adam değilim' dedi.

* Bakın bizim toplumun sağduyusuyla, derinliğiyle oynamayın. Bunun gibi Akil İnsanlar döneminde birçok örnekle karşılaştık. Yani Türkiye toplumu, Türkiye halkı o kadar üstün yararlar gördüğü zaman her türlü şeyi tolere edebilecek bir engin birikime, engin irfana sahiptir.

* Devlet Bey inisiyatif alıyor. Diyor ki, 'ben artık Meclis'te terör vesayeti istemiyorum'. Türkiye'de terör vesayetinin siyasi, sivil, entelektüel ve medya kolonları var. Türkiye her türlü vesayetten kurtulmak için yoğun mücadeleler verdi. Bir çok vesayeti tasfiye etti ama bu terör vesayeti belli bir kesim üzerinden varlığını koruyor. Dolayısıyla çağrı DEM'e de yapılıyor. Bu işin sosyal, sivil, akademik ve medya kolonlarına yönelik de yapılıyor. Artık herkesin bu vesayetten kurtulması lazım.

Editör: Haber Merkezi