Bahçeli muhalefete neden kızgın?

Abone Ol
Siyasi iktidar ve Cumhur İttifakı devleti merkez alarak statükoyu korumaya çalışırken, muhalefet partileri ise şimdilik toplumsal talepleri merkeze alan değişimin temsilcileri olarak karşımızda durmaktadırlar. Muhalefet partilerinin birlikteliği sadece var olan düzenin değişmesinden değil, siyasetin orta vadede kurumsallaşması açısından da önemlidir. Meclis’in açılması ile birlikte muhalefet partileri arasındaki karşılıklı liderler ziyareti sıklaştı. Yine muhalefetteki altı partinin olası iktidar değişikliğinde ortak siyasi hedefleri olan parlamenter sisteme dönüş konusunda ortak yol haritası belirlemek için kurdukları komisyon da salı günleri toplanmaya başladı ve şimdilik üç maddede ortaklaştılar. Bütün bunlar muhalefet ve en önemlisi siyaset açısından önemli gelişmeler. Elbette bu olumlu gelişmelerden rahatsız olanlar yok değil. Mesela MHP lideri Devlet Bahçeli. Bu bütün bu görüşmelerden çok rahatsız olmuş ki son grup toplantısında muhalefet partilerini salt siyaset yaptıkları için sert biçimde eleştirdi. Bahçeli muhalefet partileri “Zillet İttifakı” olarak tanımladıktan sonra; “Zillet ittifakının kurduğu kumar masasında kartlar açık oynanmaktadır. Bu masada hile vardır, densizlik vardır, dümencilik vardır, dalavere vardır, sahtelik vardır, hiyanetin daniskası vardır. Zillet ittifakını oluşturan partiler gün aşırı birbirlerini ziyaret ediyorlar, gidip geliyorlar, yoklama yapıyorlar, hava kokluyorlar. Ancak arka kapıda birbirlerine tuzak kuruyorlar. Bir yapmadıkları kısırlı, pastalı altın günleridir. Zannediyorum onları da gerçekleşecektir. Ne dedikleri bellidir ne de söyledikleri nettir. Bunlar güçlendirilmiş parlamenter sistem toplantıları için 3. kez bir araya gelmiştir. HDP'yi masa altında tutarak sözde bir uzlaşmaya vardıklarını açıklamıştır. Uzlaşma dürüst ve temiz bir siyaset anlayışıyla vasat bulur. Bunların neresi dürüst, düzgün, temizdir?” sözleriyle muhalefeti eleştirmiştir. MUHALEFET DOĞRU YOLDA Hiç kuşkusuz aralarındaki ideolojik ve siyasi farklılıklarına rağmen muhalefet partilerinin “Daha iyi bir Türkiye” için bir araya gelmeleri sadece bugün için değil uzun vadede siyaseten kurumsallaşması açısından da önemlidir. Önemlidir çünkü, Türkiye’de çok partili hayata geçişle birlikte siyasi partiler kurulmuş, seçimler yapılmış, hükümetler kurulmuş ama siyaset bir türlü kurumsallaşamamıştır. Çünkü bu kurumsallaşma ya iktidar partisinin devlete eklemlenmesi ya da askeri muhtıra ve darbeler kesintiye uğratmıştır. Bu açıdan tek başına siyasi partilerin varlığı, belli aralıklarla yapılan seçimler, kurulan hükümetler Siyasetin” varlığının garantisi olmamıştır. Çünkü bu dönemlerde yapılan siyasete, bu siyasetin alanına, bu siyasete kimlerin girebileceğine toplumsal taleplerin temsilcisi olan siyasi partiler değil, devlet bürokrasisi karar verdiği için toplumsal talep merkezli bir siyasetten değil, devlet denetiminde bir siyasetten söz etmek gerekiyor. Bu yüzden siyasi partilerin kendilerini sol/sağ olarak konumlandırmaları, önünde merkez” kavramı bulunduğunda  anlamlı olmuştur. Buradaki merkez, kuşkusuz devlet”tir. Yani sağ/sol ayrımı önünde devlet olduğunda anlamlı olmuştur. Bugün siyasi partilerin kendilerini solcu ya da sağcı tanımlamalarının bir anlamı yoktur. Anlamlı ve açıklayıcı olan “statüko”dan mı “değişim”den mi yana olduklarıdır. Bu açıdan siyasi iktidar ve Cumhur İttifakı devleti merkez alarak statükoyu korumaya çalışırken, muhalefet partileri ise şimdilik toplumsal talepleri merkeze alan değişimin temsilcileri olarak karşımızda durmaktadırlar. Bugün muhalefet partilerinin yeni döneme ilişkin ortaklıkları temelde “değişim” temellidir. Bu açıdan Kemal Kılıçdaroğlu, 2014’den bu yana gördüğü bu gerçeğin siyasetini yapıyor. CHP’yi, sadece parti olarak toplumun farklı kesimlerine açmıyor aynı zamanda farklı partilerle yani dostlarıyla geleceğin Türkiye’sini kurmaya çalışıyor. DEVLETİ DEĞİL TOPLUM ÖNCELENMELİ Bundan 7 yıl kadar önce 2014 yılında T24’de aşağıdaki satırları yazmışım; Elbette Türkiyenin normalleşme ve demokratikleşmesinin ana hattı ise, kuşkusuz siyasi ve sivil alandaki devlet mağdurlarından oluşacak bir demokrasi koalisyonunu” kurmaktan geçiyor.” İşte Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP, diğer muhalefet partileri bunu yapmaya çalışıyor. Ve bu yolda epey adım da attı. Bu açıdan Türkiye’nin temel ihtiyacı değişimci bir siyasetle merkezi yeniden inşa etmek ve bunun için muhalefet partileri arasında var olan “siyasal, ideolojik  farklılıklara rağmen” en geniş koalisyonu kurmaktır. Elbette bunun temel koşulu siyasi partilerin kendi aralarında konuşabilmeleri kadar, “Devlet”e mesafe alarak gelecekte de toplumsal taleplerin kamusal alanda taşıyıcılıklarına devam etmelerine bağlı olacaktır. Türkiye gibi devlet geleneğinin çok güçlü olduğu, devletin her daim kendisine ideolojik bir ortak bularak kendi sınırını korumayı başardığını muhalefet partileri unutmamalıdır. Bu açıdan muhhalefet partilerinin birlikteliği sadece var olan düzenin değişmesinden değil, siyasetin orta vadede kurumsallaşması açısından da önemlidir. Devlet Bahçeli muhalefete kızgın olması bu açıdan da anlaşılabilir.