Loading...
Azalan talep-yüksek enflasyon eğilimleri ve para politikası yanılgıları
Yeni bir bakışa ve politika tasarımına ihtiyaç vardır. Bu tasarım, enflasyonu değil tam istihdamı hedefleyen, bölüşüm temelli ve merkezinde maliye politikasının olduğu post Keynesyen politika tasarımıdır.
Sanayi üretimi, PMI ve diğer öncü göstergeler yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik oranına sahip Türkiye ekonomisi için gelecek kaygılarını artırıcı biçimde gelmeye devam etmektedir. Açıklanan veriler Türkiye ekonomisinin iç ve dış talep daralması ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Bu durum, daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi üretimin düşmesine ve dolayısıyla daha düşük büyüme ya da durgunluğa zemin oluşturmaktadır.
Aşağıdaki Grafik 1. bu duruma işaret etmektedir. Grafikte görüleceği üzere sanayi üretim endeksinde keskin bir düşüş yaşanmaktadır.
Grafik 1. Sanayi Üretim Endeksi Yıllık Seri
Kaynak: TUİK
Sanayi üretim endeksi aylık veriler bazında incelendiğinde ise, 2022 yılının üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisi için belirgin bir yavaşlama olabileceği görülmektedir. Aşağıdaki Grafik 2 bu durumu yansıtmaktadır. Görülebileceği üzere sanayi üretimi Temmuz ayında %6.2 daralmıştır.
Grafik 2. Sanayi Üretim Endeksi Aylık Seri
Kaynak: TUİK
Türkiye ekonomisinin yavaşlamaya başladığına dair bir başka önemli bilgi ise ciro endekslerinden gelmektedir. Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörlerinin toplamından oluşan ciro endeksinin temmuz ayında ivme kaybettiği görülmektedir. Aşağıdaki Grafik 3 bu durumu göstermektedir.
Grafik 3. Toplam Ciro Yıllık Değişim Oranı (2015=100)
Kaynak: TUİK
Ekonomideki yavaşlamaya işaret eden bir diğer gösterge ise perakende satış endeksidir. Perakende satış endeksi Temmuz 2022 verilerine göre yıllık olarak belirgin bir gerilemeye işaret etmektedir. Aşağıdaki Grafik 4 bu durumu ortaya koymaktadır. Grafik 5’te ise aylık olarak perakende satış endeksinin düştüğünü göstermektedir.
Grafik 4. Perakende Satış Endeksi Yıllık
Kaynak: TUİK
Grafik 4. Perakende Satış Endeksi Aylık (Temmuz 2022)
baki
Kaynak: TUİK.
Sanayi üretim, ciro ve perakende satış endekslerinde görülen belirgin yavaşlamaya ilave olarak ya da aslında bu yavaşlamanın öncü göstergesi diyebileceğimiz Türkiye PMI (2022) da Haziran ayında 48.1 düzeyine inerek imalat sanayindeki yavaşlamaya işaret etmiştir.
Türkiye ekonomisinde söz konusu yavaşlama sinyallerine karşın haziran ve temmuz aylarında tüketici ve üretici enflasyonlarının artış eğilimini sürdürdüklerini görmekteyiz.
Eldeki veriler Türkiye’de enflasyonun artış eğiliminin talep kaynaklı olmadığına işaret etmektedir. Bununla beraber, emek gelirlerinin milli gelir içindeki payının gittikçe azalmasına karşılık firma kârlarında görülen belirgin artış enflasyon dinamiğinin ücret-fiyat spiraline uygun olmadığı izlenimi vermektedir. Yani kâr-fiyat spiralinin enflasyon dinamiğini açıklamada daha güçlü etkiye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Bu durum, faizi artırarak talebi baskılamayı ve hatta toplam talebi öldürmeyi öneren iktisatçıların yanılgı içinde olduklarını da göstermektedir. Nitekim açıklanan veriler, Fed ve ECB gibi büyük merkez bankalarının enflasyonla mücadelede için uygulamaya koydukları alışılagelmiş, faizi artırarak talebi baskılamaya yönelik politikanın başarılı olamadığını ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla yeni bir bakışa ve politika tasarımına ihtiyaç vardır. Bu tasarım, enflasyonu değil tam istihdamı hedefleyen, bölüşüm temelli ve merkezinde maliye politikasının olduğu post Keynesyen politika tasarımıdır.
Konunun dış talep ve küresel enflasyon etkileri ile ilgili bölümünü haftaya ele alacağım.