Normal işleyen bir hukuk devletinde, bırakın kale almayı, siz yargı organına talimat mı veriyorsunuz, Türk Ceza Kanunu’nun 288nci maddesinde adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs diye bir suç olduğunu unuttunuz mu, diye yanıt verilir.Fransa Kralı 14.Louis gibi “Devlet benim” diyor, Devlet Bey. İsmi ile müsemma, devletin sahibiyim, ben ne dersem o olur, kusura bakmayın, ister seve seve, demek istiyor aslında. “HDP kapatılacak, bu kararda AYM üyeleri olarak sizler seve seve imza koyacaksınız, okkaddar,” diye posta koyuyor. Şimdi birlikte düşünelim: Sırf bir siyasi parti istedi diye bir başka parti, ülkenin en üst düzey yargı organınca kapatılabilir mi? Yargı mensupları, bir siyasi parti liderinin söylediklerini kale almak zorundalar mı? Normal işleyen bir hukuk devletinde, bırakın kale almayı, siz yargı organına talimat mı veriyorsunuz, Türk Ceza Kanunu’nun 288’nci maddesinde adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs diye bir suç olduğunu unuttunuz mu, diye yanıt verilir. Normalde, bırakın bir partinin kapatılmasını talep etmeyi, bu sözlerin çeyreği ifade edilse, o memleketteki tüm demokratik güçler, başta iktidar partisi olmak üzere harekete geçer ve parti kapatmanın ne kadar antidemokratik bir durum olduğu, bunu talep edenlerin demokrasiyi hiç anlamamış ve içselleştirememiş yapılar olduğunu, tamamen tarafsız ve bağımsız yargıçların hiç kimseden, hele de bir siyasi parti genel başkanından emir, talimat ya da öneri alamayacağını, elbette o sözlerin kale de alınmayacağını söylerler. Türkiye’de ise tam tersi işliyor. Sen benim sırtımı kaşı, ben seninkini diyen AKP, bu defa kendi düşüncesini MHP’ye söyletiyor. O AKP ki, çok değil 10 yıl önce kendisi kapatılmanın eşiğinden dönmüş, sözde parti kapatmalara karşı, son derece demokrat ve halkın oylarıyla söylediği sözü her şeyin üstünde tutan bir anlayışa sahip, ama HDP’li belediyelere kayyım atama hususunda ya da parti kapatma davası açılırken hiç de verilen oyları görmeyen AKP! Şu AYM’nin düştüğü hâle bakar mısınız? Bu derece dayak yiyen, alay edilen ve neredeyse hiçbir saygınlığı kalmayan bir yargı organı mı ülkede temel hak ve özgürlüklerin teminatı olacak? Ne iktidar ne muhalefet ne mahkeme cephesinden, söylenecek tek bir söz yok mu?
AYM, MHP’li mi, AKP’li mi?
Şu AYM’nin düştüğü hâle bakar mısınız? Bu derece dayak yiyen, alay edilen ve neredeyse hiçbir saygınlığı kalmayan bir yargı organı mı ülkede temel hak ve özgürlüklerin teminatı olacak? Ne iktidar ne muhalefet ne mahkeme cephesinden, söylenecek tek bir söz yok mu?
“Anayasa Mahkemesi’nin tasarrufları üzerinde çok geniş değerlendirmelerde bulundum. Anlaşılıyor ki, AYM Başkanı ve üyeleri söylediklerimizi hiç kale almıyor. HDP’nin istedikleri doğrultusunda hareket etmeyi, Türkiye’ye tercih ediyor.”
Bu sözler, partisinin grup toplantısında konuşan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’ye ait. Bilindiği üzere Halkların Demokratik Partisi (HDP) kapatma davası, Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde beklerken HDP’nin hazine yardımından yararlanması konusunda getirilen bloke, geçtiğimiz mart ayında 7’ye karşı 8 oy ile kaldırılmıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise HDP’nin 14 Mayıs seçimlerine katılmaması gerekçesiyle tekrar bloke konulması talebiyle AYM’ye başvurmuştu. AYM, birkaç gün önce açıkladığı kararında, “siyasi partilerin mali denetimi kapsamında kaldığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın buna ilişkin talepte bulunma yetkisi bulunmadığı” gerekçesiyle yeniden hazine yardımının bloke talebini reddetti. Bahçeli işte bu karara karşı konuştu.
Bahçeli’nin sözlerini nasıl okumak gerekir? Bahçeli aslında demek istiyor ki, çok söyledim ama siz beni hiç takmıyorsunuz. Oysaki beni takmak zorundasınız, çünkü ben sadece bir siyasi partinin genel başkanı değilim, devletin ta kendisiyim. Devletin söylediğini kale almazsanız, başınıza geleceklerden sonra ağlamayın.
Gerçekten de son 15-20 yılda ne istese olmuş bir siyasi parti liderinden söz ediyoruz aslında. Ecevit ve Mesut Yılmaz ile iktidar kurmuş, tak diye onu yıkmış, Tayyip Erdoğan’a yol vermiş, görünüşte muhalif olsa bile dışarıdan desteği esirgememiş, bürokrasiyi elde tutabilmek için gerektiğinde hiç sevmediği İslamcıya bile alttan almış, cemaatin özellikle İçişleri ve Adalet Bakanlıklarındaki örgütlenmesini kendisine en büyük tehdit olarak görüp uygulanan süpürme operasyonunu, ardından bürokraside boşalan yerlere kendi adamlarının yerleşmesini alkışlamış, Sinan Ateş cinayeti gibi birkaç hadiseyle yıpransa da bundan hiç zarar görmemiş bir lider var karşımızda. İstediği her şey, o iktidarda değilken oluveriyor. Ateşe asla elini sokmuyor, maşayla istediği közü ideal sıcaklığa getiriveriyor.