Avrupa'nın açmazları mı Türkiye’nin çıkmazları mı?

Abone Ol
Avrupa, dış ilişkilerini, demokratik bir zeminde faaliyet gösteren bir Türkiye ile yeniden kurgulamaya hazır. Ama böyle bir Türkiye'nin ancak 2023'te yapılacak olan seçimlerden sonra belirebileceğini düşündüğünü ve buna göre plan yaptığını da gizlemiyor.  Avrupa uzun yıllardan beri karşılaşmadığı ve alışkın olmadığı bir krize doğru ilerliyor. Bu gidişin başlıca sebeplerinden birini de elbette Rusya'nın 24 Şubat'tan itibaren Ukrayna'ya karşı başlatmış olduğu askeri saldırı oluşturuyor. Rusya'nın yarattığı Ukrayna krizi başlıca üç temel sorunu Avrupa'nın gündemine oturttu: Avrupa güvenlik yapılanmasının sarsılması, enerji krizi, gıda güvenliği. Bu üç sorun sadece Avrupa'yı etkilemekle kalmıyor, gıda güvenliği ayrıca gelişmekte olan ülkeleri ve Afrika kıtasını da ciddi bir sınama ile karşı karşıya bırakıyor. Afrika kıtasının bu şekilde bir kriz ile karşı karşıya kalmasının ise yeni bir göç dalgasını tetikleyebileceğinden endişe duyuluyor. Göç dalgası da elbette en çok Avrupa'yı korkutuyor. Ne denklem değil mi? Avrupa Birliği (AB) çevrelerinde Türkiye ile ilgili olarak nasıl bir değerlendirmenin mevcut olduğunu tespit etmek için yapılan temaslarda akılları işte yukarıdaki bu denklemin meşgul ettiğini netlikle görmek mümkün. Aslında bütün bu sorunların çözümünde Avrupa için yine en güvenilir ortak Türkiye olacak. "Olacak" ifadesinin altı çizilmeli, zira Avrupa Türkiye'yi yeniden yapıcı bir ortak olarak görebilmek için 2023 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin önemli bir eşik olduğunu pekâlâ biliyor ve seçimlerin sonucunu bekliyor. AB'nin Türkiye'nin güvenlik bakımından ne kadar önemli bir ülke olduğunun farkında olmadığı düşünülemez. Ancak bu yılın başlarında kabul ettiği "Stratejik Pusula"da bu gerçeği itiraf edemedikleri görülüyor. Türkiye gibi önemli bir NATO ülkesinin Avrupa'nın güvenlik ve savunma politikalarının belirlenmesinde dikkate alınmaması önemli bir eksiklik. Ne var ki, AB pusulasını Ukrayna'nın işgalinden önce hazırladığı için şimdi değişen koşullara göre bu belgenin yeniden gözden geçirilmesi gereğinin de farkında. Bu gözden geçirme Türkiye'nin konumunu etkileyebilir. Her ne kadar AB ile aramızdaki üyelik müzakerelerinin dondurulmasından şikâyet ediyor ve bunun yerini dosya bazında perakende ilişkilerin aldığından yakınıyorsak da Türkiye, AB için önemli bir güvenlik ortağı olarak görülmeye devam edecek. Öte yandan, Rusya'nın enerji kozunu artık açıkça bir silah olarak kullanmaya başlamasıyla birlikte, Avrupa için ciddi bir enerji krizi de kapıya dayandı. AB Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen bir yandan Azerbaycan ile doğalgaz bağlantılarını güçlendirmek ve ithal ettikleri miktarı ikiye katlamak için girişimlerde bulunurken, bir yandan da Yunanistan-Bulgaristan enterkonekte sisteminin kapasitesini artırmak gibi yaratıcı fikirlerle AB'nin doğalgaz ithal yollarını çeşitlendirmek için çabalarını sürdürüyor. Tabii kimse Rusya'nın Trakya'da kurulacak bir depolama tesisi ile Türkiye'yi bir doğalgaz deposu haline getirme teklifine prim vermiyor zira Rus gazını Türkiye üzerinden satmakla bu maddenin Rus menşeli olmadığını iddia etmenin hiçbir inandırıcılığı yok. Öte yandan, Türkiye'nin Doğu Akdeniz üzerinden Avrupa için önemli bir enerji ortağı haline gelmesi mümkünken, AB çevreleri ısrarla Kıbrıs'ı bir engel olarak ileri sürüyor ve Türkiye'yi devre dışı bırakmaya devam ediyor. Ukrayna ile Rusya arasında Türkiye'nin kolaylaştırıcılığı sayesinde sağlanan tahıl koridoru mutabakatının akıbeti de hâlâ tam olarak belli olmadı. Rusya bu anlaşmanın kendi aleyhine geliştiğini ileri sürerek yakında bitecek olan dört aylık sözleşmeyi süresi sona ermeden kendi açısından askıya aldı. Bir süre sonra tahıl koridoru mutabakatının devam ettiği, Ukrayna'dan iki geminin daha hareket ettiği haberleri duyuldu. Tahıl koridoru bir aksaklıkla karşılaşırsa Afrika'da birçok ülkenin ciddi bir gıda krizi ile karşılaşması mümkün. Öyle bir durumda da yeni bir göç dalgası kaçınılmaz olacak. Bu kadar önemli ortaklık olanakları mevcutken, neden Türkiye'nin önünde kapılar ardına kadar açılmıyor, ayaklarımızın altına kırmızı halılar serilmiyor? Sebebi basit. Avrupa, dış ilişkilerini kural bazlı, uluslararası hukuka saygılı, demokratik bir zeminde faaliyet gösteren bir Türkiye ile yeniden kurgulamaya hazır. Ama böyle bir Türkiye'nin ancak 2023'te yapılacak olan seçimlerden sonra belirebileceğini düşündüğünü ve buna göre plan yaptığını da gizlemiyor. Uluslararası ilişkilerin en önemli unsuru güvendir. İktidar, birçok alanda yaptığı dış politika hamlelerine rağmen muhataplarında güven uyandıramıyorsa nerede hata yaptığını iyi tespit etmelidir.  Mısır’da 11 Kasım’da gösteri yapılması çağrısında bulunan Müslüman Kardeşler üyesi 34 kişinin, “Kahire ile ilişkileri normalleştirmek” amacıyla gözaltına alındığı kamuoyuna yansıdığı halde, Mısır ile başlatılan diyaloğun yine Mısır tarafından durdurulduğunun açıklanmasının sebeplerinden biri bu güven eksikliğidir.