Eski devlet yapısı dört taşıyıcı kolon üzerine şekilleşmişti. Maliye, Yargı, Dışişleri ve Ordu. Bu kurumlar kendi gelenekleri, kurum kültürü, liyakat esasına göre iç işleyişiyle devletin taşıyıcı kolonları olarak görülebilir. AKP bu kurumların iç işleyiş ve kurum kültürlerini yıkarak bir bütün olarak eski devleti tasfiye etti.  Yaşanan enkaz bu kolonların kesilmesinin sonucudur. Onbinlerce insanımızı bir doğa olayıyla, depremle kaybettik. Acımızın tarifi yok. Acılarımızı tarifsiz kılan, göz göre göre gelen depremle birlikte, insanların çaresizliği ve onları çaresiz bırakan, iki gün boyunca hareketsiz kalan rejim. Kurtarılmayı beklerken soğuktan donan binlerce can. Doğa olayından afet üreten, kar ve rant hırsıyla insanların canlarını hiçe sayan, binbir zorlukla edindikleri birikimlerini, kentleri, tarihi, hafızayı yok edip, ömür boyu silinmeyecek bir travmaya mahkum eden rejim. Defalarca yaşamamıza rağmen öğrenemediğimiz gerçek, kar ve rant hırsıyla doymayanlar için bizlerin canı, acıları, "kader" ve "fıtrat". Bizler onları Kocaeli, Düzce Depremi’nden, Soma'dan, Van'dan, pandemi döneminde yaşadıklarımızdan, yangın ve sellerle yiten canlarımızdan tanıyoruz. Son yirmi yılda ve özellikle ucube Başkanlık Sistemiyle birlikte yoğunlaşan kural tanımaz "Beton" rejimi bir doğa olayını felakete dönüştürmüştür. Aklı, bilimi, liyakatı tasfiye edenler en kritik kırk sekiz saat boyunca hareketsiz kalmış ve ilk akıllarına gelen yine halka parmak sallamak olmuştur. DEVLETİN KOLONLARINI KESMEK Bu noktaya birden bire gelmedik elbette ancak bu noktaya gelmemiz de hiç sürpriz değil. AKP iktidara geldiğinin ikinci döneminde “devletin dönüşümü” adı altında bir programı hayata geçirmeye başladı. Eski devlet yapısı dört taşıyıcı kolon üzerine şekilleşmişti. Maliye, Yargı, Dışişleri ve Ordu. Bu kurumlar kendi gelenekleri, kurum kültürü, liyakat esasına göre iç işleyişiyle devletin taşıyıcı kolonları olarak görülebilir. AKP bu kurumların iç işleyiş ve kurum kültürlerini yıkarak bir bütün olarak eski devleti tasfiye etti. Bu tasfiye 20 Temmuz darbesiyle tamamlandı.
Özellikle son yirmi yılda oluşturulan yağma ve rant rejimi Türkiye halkları üzerine yıkılmıştır. Asrın enkazını kaldırmak bizlerin sorumluluğundadır. Aksi durumda rejim üzerimize yıkılacak yeni binaları inşa etmeye devam edecektir. Yeni bir ülkeyi birlikte kurma imkanımız her zamankinden daha fazla yakınımızda ve bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır.
Kendilerinden olmayan kadrolar KHK'lar eliyle tasfiye edildi. Ancak parçalanan çekirdek devletle birlikte yeni  devlet inşasını gerçekleştiremedi. Sistemin fraksiyonları açısından bu konuda bir uzlaşmanın sağlanamadığının göstergesi iki kutupta şekillenen seçim ittifakları. Başkanlık Sistemi dedikleri ucubeyle tüm denge denetim mekanizmaları da tasfiye edilince hareketsiz, hantal, tek bir kişinin iki dudağından çıkacak kelimelere kitlenmiş basiretsiz, liyakatsiz, torpil ve kayırmalarla oluşturulan bürokrasi. İktidar ve bürokrasisi bu gün yaşadığımız felaketin sorumlusudur. Güreşçiden banka yönetim kurulu üyesi, hayvanat bahçesi müdüründen TÜBİTAK'a yönetici, ilahiyatçıdan AFAD'a başkan yapılanlar bu rejimin nasıl işlediğinin ve yaşadıklarımızın da sürpriz ve kader olmadığının en  açık göstergeleridir. Depremin ilk gününden bu yana AKP ve ortaklarının yaptıklarını hatırlamakta fayda var. Acı ve öfkemizin katmerlenmesi felakete müdahale etmek yerine algıları, sokağı yönetme ve yönlendirme telaşına girenlerden. Felaketin büyüklüğünün ve yetersizliklerinin görünmemesi için insanların canları pahasına sosyal medyayı kısıtlamak gibi akıl dışı bir uygulamayı hayata geçirebilmişlerdir. Muhalefet partilerinin çalışmalarına zorluklar çıkararak engel olunmaya çalışılıp HDP'nin yardım tırlarına el konulmuştur. Alanda yardım ve kurtarma faaliyetlerine katılan sosyalistler gözaltına alınmıştır. 'Yağma' söylem ve söylentileriyle işkence ve linç görüntüleri servis edilerek, işkence meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Suriyeli ve göçmenlere yönelik nefret söylemiyle var olan öfkenin yönü değiştirilmeye çalışılmıştır. Barınma gerekçesiyle üniversiteler uzaktan eğitime geçip kapatılırken yurtlar boşaltılmış. Kahramanmaraş'ta Demokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) ve sendikaların koordinasyon merkezi olarak kullandığı Cemevi'ne kayyum atanmıştır. Toplanan yardımlara AKP logoları yapıştırmaktan da geri durmamışlardır. Diğer taraftan da seçimi erteletme tartışmalarıyla iktidarlarını devam ettire bilme telaşına girmişlerdir. Ek bütçe yapmak dururken devlet kurumlarının bir başka devlet kurumuna "yardım" yaptığını da bu dönemde yaşayarak öğrendik. Toplanan yardım paralarının denetim mekanizmalarının dışına çıkarılması sağlanmıştır.
Tüm bu olumsuzluklara ve örgütlü kötülüğe rağmen bizlere gelecek açısından umut veren Türkiye halklarının ayrımsız dayanışması ve organize olarak acıları paylaşarak kısıtlı imkanlarını seferber etmesidir. AKP'nin tüm ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı söylem ve diline rağmen halkların dayanışması ve sistemden önce mobilize olarak yardıma koşması AKP'yi rahatsız etmiştir.
TOPLUMSAL DAYANIŞMA AKP’Yİ RAHATSIZ ETTİ Hepsinden önemlisi  bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen hala enkazlar altında binlerce can varken inşaatlara başlama tarihleri vermeye başlamaları. Yıkımın boyutlarını tam olarak bilmiyoruz. Enkazlar kaldırılmaya devam ederken insani ihtiyaçların tam olarak karşılanamadığı kamuoyuna yansıyor. Önlemler alınmadığı taktirde salgın hastalıkların başlama riski artıyor. Kayıp çocukların varlığı adli soruşturmalara konu olmaya başlamış durumda. İç göç dalgası ve önümüzdeki dönemde kendini daha fazla hissettirecek ekonomik ve sosyal problemleri AKP iktidarının çözüm  olması var olan haliyle mümkün olamayacağı net bir şekilde görülüyor. Tüm bu olumsuzluklara ve örgütlü kötülüğe rağmen bizlere gelecek açısından umut veren Türkiye halklarının ayrımsız dayanışması ve organize olarak acıları paylaşarak kısıtlı imkanlarını seferber etmesidir. AKP'nin tüm ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı söylem ve diline rağmen halkların dayanışması ve sistemden önce mobilize olarak yardıma koşması AKP'yi rahatsız etmiştir. Depremin yıkımı ve sonuçları uzun erimli bir dayanışmayı ve mücadeleyi  zorunlu kılmaktadır. Bugün yardımların toplanıp dağıtılması ve kurtarma çalımaları üzerine oluşturulan ağların sürekliliğinin sağlanması, yeniden inşaa sürecinin de bir parçası haline getirilmesi önümüzdeki sürecin örgütlenmesi açısından önemlidir. On üç milyon insanın  etkilendiği, ekonomik, sosyal, psikolojik sonuçları olacak bu devasa felaketi, bir yeniden yapılanma ve yeniden kuruluşa dönüştüre bilecek olan yine bizlerin dayanışması ve mücadelesiyle mümkün olabilecektir. Var olan ve önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak problemleri şimdiden gören ve bunlara yönelik çözümleri kurgulayarak bunların örgütlü mücadelesini, araçlarını bu günden örgütleyen bir perspektif oluşturulmalıdır. Özellikle son yirmi yılda oluşturulan yağma ve rant rejimi Türkiye halkları üzerine yıkılmıştır. Asrın enkazını kaldırmak bizlerin sorumluluğundadır. Aksi durumda rejim üzerimize yıkılacak yeni binaları inşa etmeye devam edecektir. Yeni bir ülkeyi birlikte kurma imkanımız her zamankinden daha fazla yakınımızda ve bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır. Dayanışma ve mücadele kurtuluş reçetesi olarak önümüzde durmaktadır. Bunu çok iyi yaptığımızı da defalarca kendimize kanıtlamış bir toplumuz. Dayanışma ezilenlerin inceliğidir ve bizler bu incelikle oya gibi işleyerek bu ülkeyi omuz omuza gerçek bir demokrasi olarak yeniden kuracağız.