“Araştırmacı vekil” CHP’li Yavuzyılmaz: ”Uğur Mumcu’nun yöntemini izliyorum”

Abone Ol
Ortaya çıkardığı usülsüzlükler, yolsuzluklar, çoklu görev ve maaş alan bürokratlar ile kamuoyunun dikkatini çeken CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ile konuştuk. “Devletimize kol kanat geriyoruz” diyen Yavuzyılmaz, kamu kurumlarının hazırladığı raporların yayımlanmadan sansürlendiğini söyledi. Yavuzyılmaz, Sayıştay’ın denetlemesi gereken kamu kuruluşlarının yüzde 86’sında bu denetimi yapmadığına dikkati çekiyor. Yavuzyılmaz’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: -Siz yolsuzluk ve usulsüzlükleri ortaya çıkaran bir milletvekilisiniz. Bu kadar çok usulsüzlüğü hangi yöntemle ortaya çıkarıyorsunuz ve nasıl bir enerji harcıyorsunuz? Yıllar önce duayen, araştırmacı gazeteci rahmetli Uğur Mumcu’nun bir röportajını izlemiştim. Orada röportajı yapan kişi soruyor.  ‘Sayın Mumcu bu kadar bilgi belgeyi nasıl buluyorsunuz, bu yolsuzlukları nasıl çıkarıyorsunuz?’ O da diyor ki ‘ben bir mahkeme dosyasını alırım kalın bir dosya bunu bir kere okurum, sonra bir daha okurum üçüncü kez okurum dördüncü kez okurum beşinci kez okurum 10 kere okurum. Onuncu okumamdan sonra bazı detaylar kendilerini göstermeye başlar ve onları takip ederek bilgiye belgeye ulaşır araştırmamı yaparım.  O nedenle gözlüklerim böyle kalın…’ İzlediğim yöntem tam olarak bu. Dikkatli konsantre olarak çalışma yapmak ve aynı zamanda da bütün yaptığımız çalışmaların hepsini bir takım çalışması şeklinde yürütmek. -Bir ekiple mi çalışıyorsunuz? Tabii. Çalışma yaptığımız konuya göre çeşitlenen uzmanlarla takım genişliyor. Zaman zaman daha çekirdek bir takımla çalışmalar yapıyoruz. Bu tip araştırmaları yaparken hemen sonuç alamayabileceğimizin farkındayız. Yolsuzluklarla ilgili araştırma yaparken önemli olan sadece yolsuzluğu bulmak da değil. Aynı zamanda devletin işleyiş mekanizmasını daha iyi anlamak, kavramak ve nerelerde eksikler var, devlet yapısının hangi yönleri geliştirilebilir bunları tespit etmek. Yani biz devletimize kol kanat geriyoruz ve bu korumacılığımızla yaptığımız çalışmalar esnasında da yolsuzluklar usulsüzlükler ve kamu zararlarını belgeleriyle tespit ediyoruz. -Bilgilere tamamen açık kaynaklardan mı ulaşıyorsunuz yoksa kamuda görev alan bürokratlar size bilgi sızdırıyor mu? Bu soruya tam açık cevap vermem mümkün değil ancak açık kaynaklardan da mümkün olduğunca faydalanıyoruz. Burada önemli olan resmi kurumların yayınladığı ve teyit ettiği doğru bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması. Ancak AK Parti hükümetleri döneminde kamuya açık olması gereken bilgiler gizleniyor. Raporlar yayınlanmadan önce sansürleniyor. Dolayısıyla mümkün olduğunca derinlemesine araştırmalar sonucunda temin ettiğimiz bulguların doğruluğunu kontrol etmemiz, sağlamasını yapmamız gerekiyor. Aynı zamanda bir belgenin hikayesini de yani o belgenin o yolsuzluğun hangi süreçlerin bir sonucu olduğunu da ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Burada önemli olan doğru bilgiyi doğru bir anlatımla ifade etmek. Gerçeği ifade etmek. -Hangisi bu kadar da olmaz dedirtti? Beni en fazla etkileyen konu, Sayıştay’ın hazırladığı ancak yayınlamadığı, gizlediği bir raporla ilgili. Adı; ‘Üniversite hastanelerinin mali yapılarının sürdürülebilirliği konu denetim raporu’. Sayıştay normalde kamu idarelerinin raporlarını hazırlıyor. Türkiye’de 3372 kamu idaresi Sayıştay’ın denetim alanında ancak geçtiğimiz yıl sadece 476 kamu idaresinin raporu yayınlandı. Yani yüzde 14’ü. Buradan anlıyoruz ki Sayıştay aslında  denetlemesi gereken kurumların yüzde 86’sını denetlemiyor. Böyle vahim bir durum var. Ek olarak Sayıştay, zaman zaman kurumların dışında bir de konu bazlı raporlar hazırlıyor. Ve bu doğrultuda da 2017 yılında Sayıştay Başkanlığının aldığı bir kararla ‘üniversite hastanelerinin sürdürülebilirliği konu denetim raporu’ hazırlanıyor. 2018 yılını da içine alan söz konusu rapor, hazırlanma süreci tamamlanmış olmasına rağmen, yayınlanmıyor, gizleniyor. Biz de kamuoyundan gizlenen bu raporu temin edip doğrulattık. Ortaya çıkan sonuç; Türkiye’ye ithal edilen kanser ilaçlarının gümrük giriş fiyatı ve Türkiye piyasası satış fiyatı arasındaki kar marjı yüzde 4530! Sayıştay raporunda yer alan tablodan bir örnek vereyim; gümrükten giriş fiyatı 468 TL olan bir kanser ilacının Türkiye piyasalarında satış fiyatı 21 bin lira! Vatandaşlarımızın ve SGK’nın bu oranlarda zarara uğratıldığını resmi belgelerle tespit ettik. Bu Türkiye gündeminde de şok etkisi yarattı ve bu sürecin devamında da SGK Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı, SGK İlaç Dairesi Başkanı, SGK Tıbbi Cihaz Daire başkanı, SGK Yurt Dışı Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı olmak üzere yetkililer görevden alındı. Dolayısıyla bu kadar umuda ihtiyacı olan, sağlık sıkıntısı yaşayan kanser hastası vatandaşlarımıza ve onlarla birlikte bu sorunların, bu hastalığın derdiyle boğuşan ailelerine yapılan çok büyük bir insafsızlık, çok büyük bir haksızlıktı bu. Bu ilaçları temin edemeyen pek çok vatandaşımız oldu hatta Dilek Özçelik adında gencecik bir kanser hastası kardeşimizin Çevre ve Şehircilik eski Bakanıyla (Erdoğan Bayraktar) yaşadığı diyalog ekranlara da yansımıştı. Dilek Özçelik’in yardım talebine Bakan ‘al işte bu parayı kızım. Başka ne yapacağım? Onları sen kendin al…’ diyerek iki yüz üç yüz lira çıkarıp vermişti. Bütün Türkiye buna gerçekten çok üzülmüştü. Aslında oradaki sorunu bütünüyle ortaya koyan resmi belgelere ulaşmış olduk. Bu beni çok etkiledi. Çünkü bu konuda piyasalarda düzenleme ve denetleme yapması gereken AK Parti hükümetine bağlı bürokratların bu düzenlemeleri yapmadığını, sektör denetimini yerine getirmediğini hatta sektörde yerli ve milli pek çok üreticinin de bu bakımdan çok ciddi zararlara uğratıldığını tespit ettik. Ancak özellikle yurt dışından gelen ithal kanser ilaçlarında büyük bir vurgunun yapıldığını, dünyada tekel olan ilaç şirketlerinin Türkiye’de AK Parti hükümetinin AK Partili bürokratları tarafından korunup kolladığını ve bu nedenle vatandaşlarımızın sağlığının tehlikeye atıldığını resmi belgelerle ortaya koymak, gerçekten bugüne kadar beni en çok etkileyen araştırmalarımızdan biri oldu. -Bu açıklamalarınızın kamuoyunda yeterince karşılık gördüğünü düşünüyor musunuz?   Milletvekilliği kutsal bir görev. Sınırda, dondurucu soğukta ya da kavurucu bir sıcağın altında nöbet tutarak vatanımızı koruyan bir askerin hissettiği duyguların aynısını hissederek çalıştığım bir görev. 24 saat çok değerli. Zaman yönetimi, bilgi yönetimi, insan yönetimi çok önemli. Parça bütün ilişkisini kurmanız gereken bir görev bu. Çünkü aldığınız bir karar, attığınız bir adım domino etkisi yaratarak yüzlerce, binlerce, milyonlarca insanı etkileyebilir. Bu etkinin hangi boyutlara ulaşabileceğini iyi düşünmek hesap etmek ve alınan kararların da sorumluluğunu taşımak gerekiyor. Adaletli olmaya çalışmak gerekli. Bu bakımdan görevimi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum. Yani her gece yatağa yattığımda bir an önce sabah olsun kalkayım meclise gideyim veya Türkiye’de görevli olduğum bir şehre veya memleketim Zonguldak’a gideyim ve hemen çalışmaya başlayayım. Her güne yeniden bu heyecanla başlayıp, görevimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. -Parlamentonun yasama denetimine yeni sistemde bir takım sınırlama getirildi. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçildiğinde sizin gibi aktif milletvekillerin daha büyük işler yapacağını düşünüyor musunuz? Türkiye’yi ortak akıl paydasında geleceğe hazırlayacak olan sistem Mutlaka Güçlendirilmiş Parlamenter sistemdir. Sarayda tek adam ve kurumlarda tek adamcıklardan oluşan sistemin Türkiye ekonomisini getirdiği durum ortada. Türkiye’nin vizyonuna da ne denli zarar verdiğini anlamak için bu konuda gençlere bakmak gerekli. Gençler işsiz, üniversite öğrencileri kalacak yurt bulamıyor. Yurtlarda kalabilenlerin yediği kahvaltıya baktığınız zaman gerçekten içler acısı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Aynı zamanda yurt dışına çıkmak istiyor gençler. Ülkeden kaçmak istiyorlar. Buradan bakınca gerçekten Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ama aslında kimsenin de tam anlamıyla sınırlarının ve içeriğinin ne olduğunu bilmediği bu ucube sistemin Türkiye’ye güzel bir gelecek vadetmediği ortada. Bu bakımdan şu anki sistemin yarattığı bazı kronik problemler var. Bakan Yardımcılığı Örnek olarak bakan yardımcıları... Böyle bir kavram var ve bu bakan yardımcılığı makamı öyle enteresan ki, bu sistemin bir virüsüne dönüşmüş durumda. Yani ne tam anlamıyla bir kamu görevlisi ne de özel sektör temsilcisi ama tüm yetkileri de kullanabiliyorlar. Her biri özel şirketlerin de yönetim kurulu üyeleri olarak yer alıyor dolayısıyla çok garip bir durum söz konusu. Örnek olarak Türk Telekom özel bir şirket. Türk Telekom’un yönetim kurulu 9 kişiden oluşuyor bunların üç tanesi Ulaştırma ve Altyapı Bakan yardımcısı. Bir tanesi Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı bir tanesi Cumhurbaşkanı baş danışmanı. Diğer taraftan bakarsak, Enerji ve Tabii kaynaklar bakan Yardımcısı aynı zamanda KARDEMİR’in yönetim kurulu başkanı. Diğer taraftan yine devam edelim; Sayıştay Başkanı, Türk Telekom’un mobil internet şirketi olan TT Mobil’in yönetim kurulu başkanı, aynı zamanda karayolları Genel Müdürü TT Net adı verilen şirketin yine internet sağlayıcısı Yönetim Kurulu Başkanı ; MP Genel müdürü şu anda yine Türk Telekom’a ait bir Sebit şirketinin yönetim kurulu başkan vekili. Bu şekilde devam ediyor… Türkiye’de Emniyet Genel müdürü PTT yönetim kurulunda. Yani PTT kargoyla, zarfla, mektupla ne taşıyor da Emniyet Genel Müdürü’nün PTT Yönetim Kurulu’nda ne işi var? Ben devlete ait şirketlerin denetlendiği, PTT’yi de denetleyen KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu) komisyonunda yer alan bir milletvekili olarak; PTT’de yapılan yolsuzluklarla ilgili birçok suç duyurusunda bulundum. PTT yönetim kuruluna Emniyet Genel Müdürünü almak hem Emniyet Genel Müdürünün kendisine haksızlık hem emniyet teşkilatına haksızlık hem de vatandaşlara haksızlık. PTT’deki kovuşturmaları yapmakla görevli olan kolluk kuvvetlerinin amiri olan kişi, aynı zamanda PTT yönetim kurulu ile ilgili yaptığımız suç duyurularının da muhatabına dönüştürülüyor. Böylece devlet mekanizması akamete uğratılmış oluyor. İçişleri Bakanı yardımcılarından biri ile Gençlik ve Spor bakanı yardımcılarından biri, Emlak Konut Yatırım yönetim kurulu üyesi ve bu böyle devam ediyor. Dolayısıyla sistem oldukça sıkıntılı ve önümüzdeki periyotta Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş yapmak mutlaka hem milletvekillerinin etkinliğini artıracak hem de ortak akıl paydasında ülkemizin daha verimli, daha faydalı yönetilmesini sağlayacak. Aynı zamanda devlet kurumlarındaki bürokratlar da sadece kendi işlerini, kendi aldıkları görev sınırı içinde kalarak profesyonelce yürütecekler. -Yürüttüğünüz çalışmalar devam ederken size yönelik baskı tehdit veya başka bir girişim oluyor mu? Halktan aldığımız gücün üzerinde başka bir güç yok. Atatürk’ün ilke ve devrimleri, Uğur Mumcu’nun örnek vatansever gazeteciliği ve araştırma metotları en büyük motivasyon kaynağımız. Bu ilkeler ışığında mücadele ediyoruz. Dolayısıyla karşımıza olumsuzlukların çıkabileceğinin farkındayız, ama her zaman bu zorluklara göğüs germeye de hazırız. Bugüne kadar karşılaştığım veya karşılaşabileceğim baskı ve tehditlerle ilgili çok detaylı bir açıklama yapmak istemem. Çünkü bu yola girip de ülkesine fayda sağlamak isteyen, ülkesinin iyiliği, ülkesinin geleceği adına heyecan duyan tüm vatanseverlerin motivasyonunun daha yüksek olmasını tercih ederim.