Pazar Politik Gündem

Anketler, anketçiler, kaçılamaz gerçekler

Abone Ol
Bu iş bu şekilde olmuyor demek ve işi olduğu şekline sokmak sanıyorum anket şirketlerini, yorumcuları ya da kimi grupları suçlamaktan daha zor bir süreç olsa gerek. Ama korkmamalı bu zor süreçten. Zira korkulursa sonu hoş olmayacak gibi duruyor.

Loading...

Kimileri istatistik bir kurgudur derler. Ben bu önermeye o kadar da itibar etmiyorum. Sonuç olarak sosyal bilimlerin birçok alanı kurgu olabilir. Ancak pozitif bilimler ile bu kadar iç içe geçmiş istatistik eğer rakamlara bir kutsiyet atfediliyorsa kurgu değil olsa olsa gerçekliğin kendisi olur. Neden bunları söyleme ihtiyacı hissettim? Çünkü seçimler yaklaştıkça Türkiye’de anket firmaları, onların ortaya çıkardıkları sonuçlar ve de onların görünen figürleri üzerinden bir tartışma yürüyor. Kimileri kendilerine çok bakmadan anket firmalarını kurgu sonuçlar ile toplumsal mühendislik yapmakla suçluyorlar. Bu noktaya üç temel itirazım var. Birincisi anket firmalarının sadece Türkiye’de değil dünyanın hiçbir yerinde böyle bir gücü yok. Eğer böyle büyük güçleri olsaydı ne Trump Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olurdu hem de Britanya BREXIT denilen bataklığın içine yuvarlanırdı. Sonuç olarak iki durumda da çok ciddi anlamda çuvalladılar. İkinci olarak anket firmalarının bir şekilde kurgu ile sonuç ilan etmeleri eninde sonunda ortaya çıkacak süresi belirli bir durum. Bu da güvenilirlik ve de prestij kaybına neden olur ki bir sonraki seçimlerde kimse onları dikkate almaz. Yani eğer toplumu ve siyaseti yalan sonuçlar ile bir şekilde etkilemeye çalışıyorlarsa bile bu ancak tek atımlık bir kurşundur. Sonrası olmaz. Üçüncü nokta ise anketi hangi şirketin, nasıl bir yöntem, örneklem ve de ne şekilde sorular ile yaptığı ile alakalı bir konu. Elbette anket şirketinin kimler tarafından hangi amaçlar ile yönetildiği de önemli. Kuşkusuz her anket şirketinin sahibinin, yöneticisinin ve de kurucu kadrosunun bir ideolojisi var ve kendince çıkarları da var, çünkü onlar da insan ve insan doğası biraz da bunun üzerine kurulu bir şey. Ancak işte burada da rakamlara kutsiyet affetme durumu ortaya çıkıyor. Türkiye’de herkes mesleğine saygılı olarak bu işi yapıyor mu? Elbette hayır ama rahmetli Tarhan Erdem ve Bekir Ağırdır’ın omuzlarında yükselen KONDA, Özer Sencar’ın titizlik ile kurucu yöneticiliğini yaptığı Metropoll, Emre Erdoğan’ın akademik zenginliği ve de tecrübesi ile bizleri aydınlattığı ve zaman zaman kamuoyu ile de paylaştığı sonuçları ve Can Selçuki’nin Türkiye Raporu’nda sorduğu ilginç sorular Türkiye’de anket işini çok ciddi yapan kişilerin olduğunu da bizlere gösteriyor. Sonuçta unutmamak lazım misal Metropoll ve KONDA çok fazla sayıda seçimi neredeyse birebir doğru tutturmuş şirketler. Yani tarihlerinde bizlere doğruları söylemişlikleri çok. Sonuç olarak bir şekilde anket şirketlerini zan altında bırakırken bir onların geçmişlerine, iki kimler olduklarına, üç işlerini ne kadar kendilerine, mesleklerine ve de topluma saygı ile yaptıklarına bakmak lazım. Hoş onları zan altında bırakırken de bırakanların kim olduklarına, geçmişlerine, mesleklerine ve de yaşadıkları topluma saygılarına bakmak lazım… KAÇINILMAZ GERÇEKLER Bence bu kadar tepki toplayan, kamuoyundaki görünür anket şirketleri Türkiye’nin bugünü ve geleceği için kaçınılmaz olan gerçekleri söylüyorlar. Hem de sadece birisi değil birkaçı benzer şekilde. Hoş anlaşılan kimilerinin canı sıkılıyor, bu konulardan kaçmak istiyor ya da durun zamana bırakalım diyerek şimdilik can sıkıcı konuları ötelemek istiyorlar ama hayat galiba çok da öyle bir şey değil. Hayatın gerçekleri var, kaçınılmaz sonları, yaşanması gerekli durumları var. Ne kadar ötelerseniz öteleyin ne kadar kaçarsanız kaçın sizi gelir ve bulur. Asef Bayat’ın dediği gibi hayat siyaset, siyasette hayat gibidir. Kaçamazsınız. Gerçeklik ne ise bir gün sizin karşınıza çıkacak. Önemli olan o gerçekliği kendi istediğiniz hâle dönüştürebilmek ya da o hâldeyken onunla yüzleşebilmek.
Ne kadar ötelerseniz öteleyin ne kadar kaçarsanız kaçın sizi gelir ve bulur. Asef Bayat’ın dediği gibi hayat siyaset, siyasette hayat gibidir. Kaçamazsınız. Gerçeklik ne ise bir gün sizin karşınıza çıkacak.
Ne diyor bu şirketler? Seçimler ikinci tura kalır ise Erdoğan büyük olasılıkla seçimi kazanır diyorlar. 2015’de iki seçim arasında yaşadıklarımızı, Erdoğan’ın elindeki devlet imkanlarını düşündüğümüz zaman bu bir gerçeklik değil mi? Bundan daha başka, eğer 6’lı masa bölünür ise Erdoğan bir ihtimal ile ilk turda da seçimi alabilir diyor ciddi anket şirketlerinin yöneticileri. Refah Partisi aynı kampta olup bölünen siyasi figürlerin ihtiraslarının doğrudan ve de dolaylı katkısı ile 1990’ların ortasında hem yerelde hem de genelde iktidar olmadı mı? Bu durumda aslında bir noktada dünün ve de bugünün AKP’sini ortaya çıkarmadı mı? Anket şirketlerinin yöneticileri 6’lı masanın heyecan yaratmadığını ve de buna karşın Erdoğan’ın yavaş yavaş toparlanmaya başladığını söylüyor. Allah aşkına 6’lı Masa’nın güçlendirilmiş parlamenter sistem haricinde hangi önerisi bizlerin aklında kalabildi? Buna karşın Erdoğan her ne kadar çok gerçekçi olmasa da her gün hane halkına yönelik irili ufaklı ekonomik önemler açıklamıyor mu? Bu önümüzde duran bir gerçeklik değil mi? Bütün bunların hepsinden de önemlisi ciddi anket şirketleri bizlere 6’lı Masa aday belirlemede geç kalıyor ve dahası aday belirleme sürecinde yapısal aksaklıklar var diye uyarıyor. Belediye Başkanlarının doğrudan ve dolaylı bir şekilde oyundan el çektirilmeleri ve bununda ötesinde Genel Başkanlarına topuk selamı verircesine biat etmelerine zorlanmaları onların popülaritesini düşürüyor. Bu da Erdoğan’ın hem görünürlüğünü arttırıyor hem de daha az cephede mücadele ederek gücünü daha ekonomik kullanmasına neden oluyor. KORKMAMAK LAZIM! Diyelim anket şirketleri hep bir ağızdan AKP iktidarı tepe taklak aşağıya gidiyor ve de muhalefet bloğunun yaptığı her hamle akıllıca düşünülmüş hamleler deseler. Bu sayede de muhalefetin içerisinde kendini kandırmış gruba dolaylı destek verseler ne olur? Öncelikle herkes kendini kandırmış olur ve hala seçimler için önlem anlam şansı varken önlem alınamamış olur. Bu nedenle, bence olacaklar ile sonradan acı şekilde yüzleşmektense, kriz derinleşip daha da çözülemez hâle gelmeden korkularımız ile yüzleşmek lazım. Bu iş bu şekilde olmuyor demek ve işi olduğu şekline sokmak sanıyorum anket şirketlerini, yorumcuları ya da kimi grupları suçlamaktan daha zor bir süreç olsa gerek. Ama korkmamalı bu zor süreçten. Zira korkulursa sonu hoş olmayacak gibi duruyor.