Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Av. R. Erinç Sağkan, Ankara Gölbaşı Hacılar İlköğretim Okulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine giren Hacılar Köyü imamının çocuklara şiddet uyguladığı iddiasına ilişkin olarak yürütülen soruşturmada mağdur çocukların ve ailelerinin avukatlığını, konunun uzmanlarından Av. Deniz Özbilgin ile birlikte üstlendi. Av. Erinç Sağkan; "Hacılar Köyü imamının, okulda halihazırda atanmış bulunan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olmadığı için okulda görevlendirildiğini, çocuklara sistematik olarak elle, tekmeyle ve sopayla şiddet uyguladığının iddia edildiğini ve iki çocuğun darp raporu aldıklarını birçok çocuğun da şiddet gördüklerini ifade ettikleri halde çocukların durumu ailelerinden saklamak zorunda kaldıklarını" ifade etti. Bugün ailelerle birlikte Gölbaşı C. Savcılığında ifadeye katılan Sağkan: “Çocukların kaval kemiklerine ve sırtlarına sopayla vurulduğu iddiası olduğunu, tüm erkek çocuklara uzun süredir şiddet uygulandığını" ifade etti. Av. Erinç Sağkan ayrıca, “Müşteki ailelerin şikayetten vazgeçirilmeye çalışıldığını, ikna olmayınca tehdit aşamasında baskı uygulandığını, şikayetten vazgeçmeyen ailelerin ise çocukların okulda dışlandığını, zorbalığa uğradığını, hatta Okul müdürünün de olayı örtbas etmeye çalıştığını ifade ettiğini” belirtmiştir. Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Av. R. Erinç Sağkan; "Gerek şiddet uygulayan imam, gerekse göz yuman okul müdürü hakkında gerekli cezai ve idari yaptırımların uygulanması için yasal süreci gerek bireysel olarak gerekse Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezimizin kurumsal desteği ile sonuna kadar takip edeceğiz.” diyerek sözlerini tamamladı. Olayı 1 hafta önce gündeme getiren Cumhuriyet Gazetesi yazarı Melis Alphan'ın konuyla ilgili yazısı ise şöyle:
Yer Ankara Gölbaşı Hacılar İlköğretim Okulu. Öğretmenlik uzmanlık gerektiren bir alan olsa da imamların din derslerine girmesinin önünün açılmasıyla, bu okulda da din derslerine öğretmen olarak Hacılar köy camisinin imamı C.D. giriyor. Velilerin iddiasına göre, 25 Nisan’da 5. sınıf öğrencisi S. ayakkabısının bağcıklarını bağlarken, din dersine giren C.D. ona tekme atmaya başladı. Okuldaki rehber öğretmen görüp çocuğu imamın elinden kurtarsa da, çocuğun ailesine haber veren olmadı. O gün çocuk ayağı şiş halde, yürümekte epey zorlanarak eve geldi. Ailesine hiçbir şey söylemedi. Ama kız öğrencilerden biri olayı annesine anlattı. Ne zaman ki o anne tekmelenen çocuğun ailesini arayıp çocuğun durumunu sordu, çocuğun ailesinin ve diğer velilerin o zaman olan bitenden haberi oldu. Çocuklarıyla konuştuklarında öğrendiler ki, din derslerine giren bu imam aylardır okuldaki (8 sınıflar hariç) neredeyse tüm erkek çocuklara sopayla, metal değnekle şiddet uyguluyor. 11 yaşındaki A’nın, civardaki bir sitede bahçıvanlık yapan babası Bekir Demirbilek anlatıyor: “Çocuk derse biraz geç girse ya da sorunun cevabını bilemese sopayla dövüyormuş. Benim oğlan sırada otururken ayağını dışarıya uzattı diye kaval kemiğine sopayla vurmuş. Çocuk 3 gün yürüyemedi. Bize ‘Düştüm’ dedi. Çocuklar korkmuş, söylememişler bize.” 5. sınıfa giden bir çocuğun yine bahçıvan olan babası İsmail Can ise oğlunun vücudundaki morlukları şeker hastalığına ve bu nedenle kullandığı insüline bağlamış: “Benim çocuğumun sırtında metal fırça sapını kırmış. Sırtında defalarca morlukları gördük fakat söylemedi, ‘Bilmiyorum’ dedi. Biz de ‘İnsülinden dolayı vücudu morarma yaptı herhalde’ diye düşündük. Son olayla haberimiz oldu. Öğretmenlerin olan bitenden haberi varmış, müdürün baskısı nedeniyle bize söyleyememişler, öğrencilere ‘Velilerinize söyleyin’ demişler.” Aileler öğrenince, çocuğu tekmelenen velinin darp raporuyla birlikte sunduğu şikâyet dilekçesinin altına 5 veli daha imza attı. Buluşup jandarmaya, kaymakama, ilçe milli eğitime, müftülüğe gidip şikâyetçi oldular. Bilmesine rağmen olayı sakladığı için okul müdürünü de şikâyet ettiler. “Bir hafta sonra savcılığa giderken 3 aile kalmıştık. Birkaç gün sonra, asıl şikâyetçi olan, çocuğuna darp raporu alan veliyi okul müdürü ikna etmiş, o da şikâyetini geri çekmiş. Şimdi sadece 2 veli kaldık şikâyetçi olan” diyor Demirbilek, “Müdüre gidip ‘Bakın olay yargıya intikal etti, siz de gizliyorsunuz, ben bu olayı basına da yansıtacağım’ deyince bana ‘Elinizde delil var mı, nasıl ispat edeceksiniz’ dedi.” Savcılığa gittiklerinde nöbetçi savcı “Böyle şey olur mu!” diyerek hemen şikâyetlerini işleme aldı ve jandarmaya talimat verdi. İlçe milli eğitim iki müfettiş görevlendirileceğini söyledi. Okul müdürü ise, velilerin aktardığına göre, “Müfettiş gelse ne olacak sanıyorsunuz? Burada oturup çay, kahve içecek. Hiçbir şey yapamazsınız. Benim arkamda devlet var, hükümet var” gibi laflar etti. Veliler bir hafta sonra ilçe milli eğitime yeniden gidip okul müdürünün kendilerine bunları söylediğini, olayın üstünü örtmeye çalıştığını, kendilerini okuldan kovmaya çalıştığını söylediklerinde ise şube müdür yardımcısının sert tepkisiyle karşılaştılar: “Okulda ne işiniz var? Siz karışmayın!” Çocukların psikolojisi bozuldu Can, “İşin aslı şu...” diyor, “Birincisi, çoğu veli ‘İmamdır, yapar’ diyor. İkincisi, imamları din öğretmeni olarak direkt hükümetin atadığını düşündükleri için, korkudan sadece 5 veli gelebildi şikâyete. Ondan sonra da asıl darp raporu olan çocuğun velisi şikâyetinden vazgeçti. Diğer ikisinden hiç bilgimiz yok, ulaşamıyoruz, Bekir’le ikimiz kaldık.” Perşembe günü müfettişler okula geldi, çocuklara imamın kendilerine şiddet uygulayıp uygulamadığını sordular. Çocuklardan birinin iddiasına göre, çocuk “Sopayla vurdu” dese de müfettiş elindeki kâğıda “Hafifçe vurdu” yazmış. Cuma günü ise jandarma tarafından uzman eşliğinde çocukların ifadesi alındı. Demirbilek, “İmam hâlâ okulda derslere giriyor. Benim çocuğumun psikolojisi tamamen bozuldu, okula gitmek, derslere girmek istemiyor” derken Can da “Sesimizi duyun. Ülkenin okullarının halini görün” diyor.