Pazar Politik Gündem

Anadolu’yu yeniden şenlendirmek ve haysiyet siyaseti

Abone Ol
Anadolu’yu yeniden şenlendirmek, yani üretimle ilişkisini kurmak, bölge ticaretinin ve turizminin üssü haline getirmek, hak temelli bir bölüşüm siyasetiyle yan yana geldiğinde, kazanan haysiyet siyaseti olacaktır…

Loading...

CHP olarak 2021 başından beri fiilen bir seçim kampanyası yürütüyoruz. Seçimler Mayıs 2023’te olursa iki buçuk yıllık uzun bir kampanya yapmış olacağız. Bu süreçte daha önce temas kurmadığımız veya kuramadığımız çok farklı kesimlerle iletişime geçtik, onları dinledik. Sözgelimi her ilin kanaat önderlerini dinleyip bir Dert Haritası çalışması yaptık. Her ilin en temel sorunlarını tespit etmeye çalıştık. Ayrıca Genel Başkanımızın il ziyaretlerinde görüşeceği kişi ve kurumları tespit etmek için, görevlendirilmiş milletvekili heyetleri çok önceden bu illere giderek hazırlık çalışmaları yürüttüler. Genel Başkan eğer bir gençlik buluşması yapacaksa, partilimiz olmayan gençlerle bağ kurmak ve özellikle onları toplantıya getirebilmek için yoğun çaba harcandı. Elbette bu temaslarda karşılıklı bir öğrenme, iletişim ve güven süreci de devreye girdi. “Her temas iz bırakır” ifadesi siyasetin altın kuralı olmaya devam ediyor. Gitmediğiniz, görmediğiniz köy, sizin köyünüz olmuyor... Bu çalışmaların önemli bir artısı, “CHP’ye kesinlikle oy vermem” diyen seçmen sayısının 2019’dan günümüze ciddi olarak gerilemesidir. KONDA’nın 2019’da yaptığı bir araştırmada CHP en fazla negatif kimlik yaratan partiyken, 2021 yılında artık AKP bu konuma yerleşti. CHP, ülkenin sosyolojik dinamiklerine paralel biçimde, ülkenin hareketli unsurlarından oy almak zorunda. Yine Türkiye’nin her bölgesinde iddialı bir parti haline gelmemiz gerekiyor. Geçmiş ilişkileri yeniden canlandırmak da yetmez. Geçmişte Anadolu’da CHP’ye oy verenlerin büyük bölümü büyükşehirlere göç etmiş durumda. Yeni seçmen kümeleriyle bağ kurmamız lazım.
Eğer oy tabanımızı genişletmek istiyorsak, özellikle Anadolu’da seçmenlerin iktidar partisine neden ülke ortalamasından daha fazla oy verdiklerini çok iyi anlamak zorundayız.
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun en önemsediği hedeflerden birisinin bu olduğunu görmek zor değil. CHP mevcut seçmenini yitirmeden seçmen havuzunu genişletmeye gayret ediyor. 62 milyon seçmenin 20 milyonu 18-30 yaş arası gençlerden oluşuyor. Gençler sosyolojik nedenlerle partimizin modernleşmeci-seküler çizgisine giderek daha fazla meylediyorlar. Sosyolojinin sağladığı bu zemini siyasetçiler olarak değerlendirmek zorundayız. Gençleri oy vermeye ikna etmek yetmez, aktif parti kadrolarımız olmaları için de ciddi çaba harcamalıyız… Eğer oy tabanımızı genişletmek istiyorsak, özellikle Anadolu’da seçmenlerin iktidar partisine neden ülke ortalamasından daha fazla oy verdiklerini çok iyi anlamak zorundayız. Anadolu’da iktidar partileri devletle özdeşleştirilmiş durumda. Seçmen bir bakıma devlete oy verdiğini düşünüyor ve eğer iktidar değişmezse yine onlarla yol almak zorunda kalacağını hesaplıyor. İyi haber şu: İktidarla kurulan gönül bağı eriyor ama iktidara mecburiyet hissi henüz bütünüyle ortadan kalkmış değil. Muhalefet özellikle köyleri kazanmak zorunda. Bunun yolu da kentlerde etkili olmak kadar köyleri düzenli ziyaret etmekten geçiyor. Elbette kilit grubun muhtarlar olduğunu söylemeye bile gerek yok. Örgütlerin düzenli ziyaretleri, üyelik ilişkisiyle güçlendirilmeli. Bir köye gittiğinizde orada partinizin saygın bir üyesi varsa size her kapı açılır.
Anadolu’da oldukça haysiyet kırıcı bir mecburiyet ilişkisi de İŞKUR üzerinden oluşturulmuş durumda. İŞKUR’un istihdam politikası, o ildeki ihtiyaç analizinden kaynaklanmıyor. Seçmen sadakatini devşirmek asıl amaç. Geniş bir aileniz varsa İŞKUR sizi istihdamda tercih ediyor çünkü oy potansiyeliniz var.
Partimiz her mahalle ve köyde üye sayımızı arttırmak için ciddi çaba harcıyor. Yakın zamanda sandık güvenliği çalışmalarından sorumlu olduğum Ardahan, Kars, Iğdır ve Ağrı illerini yeniden ziyaret ettim. Bir önceki ziyaretimde, üyemizin ve sorumlumuzun olmadığı mahalle ve köylerdeki durumu gözden geçirmiştik. Geçen sürede bu konuda önemli adımlar atılmış. Aslında burada önemli olan husus, artık örgütümüzün performans kriterlerini net biçimde belirlemiş olmamız. Hangi örgüt ne kadar genç veya kadın üye yapmış, üyemizin ve sorumlumuzun olmadığı mahalleler hangileri, sandık asil ve yedek atamaları ne durumda, öbek çalışmaları hangi aşamada hepsini dijital sistemimizden takip ediyoruz. Artık başarıyı ölçebiliyoruz.  ANADOLU’YU YENİDEN ŞENLENDİRECEĞİZ Anadolu’da oldukça haysiyet kırıcı bir mecburiyet ilişkisi de İŞKUR üzerinden oluşturulmuş durumda. İŞKUR’un istihdam politikası, o ildeki ihtiyaç analizinden kaynaklanmıyor. Seçmen sadakatini devşirmek asıl amaç. Geniş bir aileniz varsa İŞKUR sizi istihdamda tercih ediyor çünkü oy potansiyeliniz var. Sözgelimi küçük bir beldede muhalefet belediyeyi kazanmış durumda. İktidar İŞKUR üzerinden muhalefete oy vermiş bir iki aileye iş vaadinde bulunuyor. Bu çok bildik bir hikaye: Çocuğunuz işe girsin diye oy verdiğiniz partiden üyeliğinizi düşürmek zorunda kalıyorsunuz. İktidar partilerinin il ve ilçe başkanlarının da kamuda açılan kadrolarda kotaları var. Yoksul bir Anadolu iline girdiğinizde İŞKUR’un, sosyal yardım veren kamu bankalarının, kaymakamlıklar ve vakıfların önünün oldukça kalabalık olduğunu fark edersiniz. “İktidar giderse yardımların kesileceği” propagandası Anadolu’da halen yaygın biçimde kullanılıyor. Aslında Anadolu’da hayat akmıyor çünkü toplum büyük ölçüde üretimden kopartılmış durumda. Kimse yakın zamanlarda yeni bir fabrika açıldığını duymuş değil. Tarım ve hayvancılık, beceriksiz politikalarla ve dar bir menfaat grubunu palazlandırmak adına çökertilmiş durumda. Böyle bir ortamda insanlar mevcut koşullar içerisinden düşünmek ve hareket etmek zorunda. Onlara başka bir Anadolu hayalini vermesi gereken de elbette bizleriz. “Anadolu’yu yeniden şenlendireceğiz” eksenli somut vaatler bu seçimlerde oldukça kilit bir rol oynayabilir. Hatırlanırsa Merkez Türkiye Projesi, Anadolu’yu üretim ve ticaret üssü yapmayı amaçlayan entegre bir projeydi. Partimiz özellikle Pandemiden sonra doğan fırsatları da dikkate alarak ülkenin farklı alanlarını bütünleştirecek projelerini daha da geliştirmiş durumda.
Anadolu’yu yeniden şenlendirmek, yani üretimle ilişkisini kurmak, bölge ticaretinin ve turizminin üssü haline getirmek, hak temelli bir bölüşüm siyasetiyle yan yana geldiğinde, kazanan haysiyet siyaseti olacaktır…
Anadolu’nun üretimle bağlarını yeniden kurmak, muhtaçlık ilişkisine sıkıştırılarak haysiyetleri kırılan milyonlara da en doğru mesaj olacaktır. Anadolu’yu üretimle zenginleştirmek ve ekmeği adilce bölüşmek üzerine kurulu bir haysiyet siyaseti, elbette mümkündür. Anadolu’nun bir üretim üssü olmasının en önemli yollarından birisi de komşularımızla dış ticaret potansiyelini maksimum seviyede gerçekleştirmeye dönük bir stratejimizin olmasıdır. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı (OBİT) oluşturma arzumuzun en önemli etkenlerinden birisi, bölgeyi ticaret ve turizm bağlarıyla iş birliğine teşvik etmek, terörün beslendiği çatışmacı iklimi sonlandırmaktır. Doğu Akdeniz’in tarihinde, devletlerin çatışmacı siyasetlerine rağmen ticaret yoluyla toplumlar arasında güçlü bağlar kurulabilmesi bize önemli bir mirastır. Komşularımızla ticaret ve turizm bağlarını kuvvetlendirmek bile Anadolu’yu yeniden şenlendirmeye yeter. Bu anlamda güvenlik siyasetimizi de yeniden tanımlamaya ihtiyacımız var: Komşularımızla barışçıl ilişkiler kurarsak, onların da istikrarına katkı veririz. Türkiye’nin güvenli hissetmesinin yolu, ticaret ve turizm yoluyla barışı aşağıdan yukarıya ihtiyaçlar temelli inşa etmesinden geçer. Türkiye’nin bölgesinde ticaret ve turizmle kendisine açacağı yol, Avrupa ile ilişkilerine de güç olarak yansır. Bölgesel ticaretin gelişmesi, Avrupa ile olan ilişkilerimizde de bize avantajlı bir zemin sağlayacaktır. Elbette Anadolu’yu şenlendirmenin en kadim yolu da tarımın canlandırılmasından geçer. Ülkemiz için tarım stratejik sektördür. Tarımın söndürülmesi Anadolu’nun üretimle bağının zayıflamasına yol açmış, haysiyet kırıcı “siyasetin” de önünü açmıştır. Anadolu’nun üretimle bağını yeniden kurmak için tarıma yönelik politikalarımız hazır. Üstelik tarımda çalışan kadınların ve 30 yaş altı gençlerin primlerini de kamu üstlenecek. Böylece milyonlarca insan tarımdan geçinebildiği için büyük kentlerin varoşlarının edilgen nüfusuna katılmaya zorlanmış olmayacak. İnsanlar köylerinde geçinebilmek mi ister yoksa büyük kentlerin varoşlarına göç ederek sosyal yardımlara muhtaç yaşamak mı? İlkinin olabilmesi için Anadolu’nun sürüklendiği bu durgunluktan, üretimsizlikten kurtulması gerekir. Anadolu’yu yeniden şenlendirmek, yani üretimle ilişkisini kurmak, bölge ticaretinin ve turizminin üssü haline getirmek, hak temelli bir bölüşüm siyasetiyle yan yana geldiğinde, kazanan haysiyet siyaseti olacaktır…