Dilin kullanılması noktasında yaşanan bu kültürel asimilasyon bir an için Kürtçe için tehlike çanlarının çalmasına sebebiyet verse de bunun Kürt kimliğine ve anadil taleplerinde benzer bir gerilemeye sebebiyet vermediğininse altını çizmek gerekiyor. Kürtçenin öğrenilmesi isteği konusunda sanılandan daha büyük bir oranda iştah var ancak mesele bunun pratiğe geçirilmesi noktasına gelince ailelerin özel ve kamusal sebeplerle zorlandığına dönük ciddi şikayetler var. Bu zorlukların aşılması adına talepleri var. Yine Kürtçe kullanımı her ne kadar ebeveynler ve çocuklar arasında azalmışsa da ailelerin Kürtçe anadil talebinde aynı oranda bir düşüklük olmadığı aksine politik olarak daha güçlü şekilde öne çıkarıldığını görüyoruz. Rawest Araştırma’nın yaptığı 2020
Kürt Gençlik Araştırması‘nda da önümüze çıkan dikkat çekici bir sonuç da bu araştırmayla paralellik gösteriyor. Kürt Gençleri kültürel olarak her ne kadar Kürt kimliklerinden ve dillerinden bir önceki kuşağa oranla dillerinde kopuk gündelik yaşam tarzı sürdürüyorsa da Kürtçe’nin resmi dil ve anadil olmasına dönük taleplerinde gerileme değil aksine yükseliş seyrediyor. Bu talep her siyasal skaladan Kürt gençlerde aynı tonda olmasa da benzer oranlarda seyrediyor. Yine dil meselesine dair soruların da sorulduğu Rawest’in Ocak ayı bölge barometresinde Kürtlerin %92’sinin Kürtçe’nin eğitimde kullanılmasına dair talepleri olduğu görülüyor.
Sayısal hesaplardan bağımsız olarak siyasetin ilkesel olarak anadillerin koruması ve güçlendirmesi gerektiğine dair çokça şey söylenebilir ama günün sonunda sağlayacakları siyasal başarı sayısal başarılarla ölçülen muhalefetin Kürt seçmenden olur alması için dil meselesi bu işin elifbası olarak karşılarında duruyor. Her eğilimden Kürt seçmenin ortaklaştığı bu meselede siyasetin daha pratik ve somut önerilerle kamuoyunun önüne çıkmasını bekleyenlere Türkiye’nin içinden geçtiği olağanüstü dönemi hatırlatmak çok doğru olmayacaktır.