Altılı muhalefet ve illiberal sahne demokrasisinin tasfiyesi

Abone Ol
Çalışmaların birlik ve uzlaşı ile devam edeceğine ilişkin bitiş cümlesi kendi başına altılı muhalefetin illiberal sahne demokrasisini tasfiye etme iradesini de yansıtmaktadır. Altı muhalefet partisi liderinin sürdürdükleri görüşme ve müzakereler salt mutabakata varılan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem modeli, modelin öngördüğü sistemsel teknik-politik  yeniden yapılanmalar anlamında değil, sürecin biçimi ve ilerleyişi bağlamında da Türkiye’de çözülen demokrasinin birleştirici öze kavuşması anlamında dikkate değer katkılar sunuyor. DEMOKRASİLERİN ÇÖZÜLMESİ Sosyolog Shmuel Noah Eisenstadt  demokrasilerin çözülmesinin nedenleri olarak “yürütme erkinin kuvvetlenmesi, sosyal olduğu kadar siyasal bütün yaşam alanlarının bürokratizasyonu, üretimde, yayında ve habere ulaşmada ‘iktidarın aşırı yoğunlaşması’, siyasal sürece ilişkin teknik bilgilerin artan ölçüde profesyonelleşmesi ve toplumun bu tarzda işleyen bir bilgi sistemini anlama yeteneği olmayan en geniş sektörlerinin siyasi liderlerinin ve uzmanlarının eğilimleri gibi demokrasilerin kendi işleyişinin etkilerinden” bahseder[1]. Türkiye örneğinde çözülen demokrasi demokratik gerilemeyle birleşince, bugün gelinen noktada çok tipik bir illiberal demokratik rejim altında yolunu arayan bir ülkeyle karşı karşıyayız. Üstelik çoğu Batı ülkesinde de gözlenenlerden  daha şiddetli olarak, yaşananlar demokrasinin içinin boşalarak, “halkın anayasal retorikte egemen olarak kaldığı ama gerçekte egemensizleştirilmiş olduğu postdemokrasiye…(yani) sahne demokrasisine dönüşümü hızlandır(mıştır)”[2]. Bu dönüşümün seçmen nezdindeki refleksi topyekün siyasate karşı ilgisizleşme, kayıtsız kalma, boşvermişlik, seçimlere katılmama şeklinde açığa çıkmamakla birlikte, seçmenlerin bir siyasal refleks olarak seçecek parti bulamamaları nedeniyle kararsızlık ya da protestocu oy verme eğilimlerinin artışına neden olmakta. Nitekim  Metropoll’ün Mart 2022 Türkiye’nin Nabzı araştırması bulgularında seçmenlerin yüzde 10,7’sinin kararsız, yüzde 8,3’ünün bir seçim yapılsa protesto oyu vereceklerine açıklamaları[3] konuya ilişkin yeteri ölçüde açıklayıcı bir politik tavır olarak okunabilir. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde bugün gelinen noktada demokrasisinin hal-i pür melali hüzünlü ve düşündürücüdür. Üç çeyrek asırdan beri içsel sosyo-ekonomik dinamikleri, elitler arasındaki siyasi rekabeti ve halkın desteğiyle yolunu arayan demokrasimiz bugün itibarıyla başladığı noktanın da gerisine düşmüştür. Bunda hiç şüphesiz AKP elitlerinin demokrasi anlayışındaki araçsallık kadar, toplumun siyasal kültürüne egemen olan değerlerin demokrasiye yatkınlığının zayıf olmasının da payı gözardı edilemez. Hal böyle olunca, rejim otoriter, illiberal olduğu kadar, sahne demokrasisi  aynı zamanda popülist karakterlidir. Dünya örneklerinde olduğu gibi, ülkemizde de popülist önermelerin tutmasında toplumsal, ekonomik ve kültürel nedenler etkili olurken, “sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin büyümesi, dolayısıyla nüfusun büyük kısmı için haysiyetli bir toplumsal ve politik yaşam arzusuna çok az şans tanınması veya hiç olanak kalmaması ve egemenliği hayali bir görüntüye dönüştüren, azgın ve haris bir küresel oligarşinin yükselişi[4]” belirleyici olmuştur. ALTILI MUHALEFET VE SAHNE DEMOKRASİSİNİN TASFİYESİ 2023’e verili koşullar altında ilerleyen Türkiye’de popülist illiberal sahne demokrasisinin sürgit gideceğine dair karamsarlığı zayıflatan önemli gelişmelerden biri, iktidar karşısında mevcut rejimi demokratikleştirme adına adeta politik yeminle yola çıkan altı muhalefet partisinin yeni sisteme ilişkin mutabakatı ve son toplantılarında ortaya çıkan müzakerelerin içeriğinin derinleştirileceğine dair yazılı irade beyanlarıdır. Altı siyasi parti genel başkanının ortak açıklamasının satır aralarında demokratik ilkelere dayanan birlikteliğin ve işbirliğinin uyum içinde sürdürüleceğinin açıklanması, sürdürülebilir demokratikleşme ve Yarının Türkiyesi arayışı adına değerlidir. Açıklamada Türkiye’nin iktisadi sorunlarına ilişkin fikir birliğinin dile getirilmesi ve hedeflerinin istişare ile derin sorunlara son verip, her bir vatandaşın insan onuruna yaraşır bir yaşam ve refah standartına kavuşturma hedefinin vurgulanması, birlikteliğin sistem temelli politik birliktelik tahayyülünün ötesinde çok boyutlu, Yarının Türkiyesi için  bütünleşik bir paradigmayı içerdiğine işaret etmektedir. İktidarın kendisi için makbul ayrıştırma ve kutuplaştırma politikaları karşısında, çalışmaların birlik ve uzlaşı ile devam edeceğine ilişkin bitiş cümlesi kendi başına altılı muhalefetin illiberal sahne demokrasisini tasfiye etme iradesini de yansıtmaktadır. Birlik, uzlaşı kavramları bu toprakların amaca ulaşmak için neredeyse her yolu meşru gören çeyrek asırlık dışlayıcı siyaset tarzı yerine, kapsayıcılığı, müzakereyi ve işbirliğini rehber edinen altılı muhalefetin siyaset anlayışı sahne demokrasisinin tasfiye olacağı umudunu vermesi açısından da kıymetlidir. Asıl kıymetli olana ise ancak önümüzdeki süreçte tüm demokratik muhalefet bileşenlerinin işbirliğinde Yarının Türkiyesi için bir arada yaşamanın zeminini yaratacak siyaset tahayyülünün sosyal adaletli bir ekonomi vizyonuyla pekiştirilmesiyle ulaşılabilir. --- [1]Aktaran; Emilio Gentile; “Demokraside Halk Her Zaman Egemendir” (Yalan!), çev.Volkan Çandar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017, s.52. [2]A.g.e., s.59. [3]Metropoll, Türkiye’nin Nabzı Mart 2022 Araştırması. [4]Nadia Urbinati; Ben Halkım- Popülizm Demokrasiyi Nasıl Dönüştürüyor? Çev. Büşra Ayoub, Tellekt Yayıncılık, İstanbul, 2022, s.17.