Altılı Masa yola nasıl devam edecek?

Abone Ol
14 ve 28 Mayıs seçimlerinde muhalefetin ve Kılıçdaroğlu’nun yenilgisi nedenlerinden birisi de Altılı Masa’da süreç içinde yaşanan tartışmalar, belirsizlikler ve aday belirlemedeki sürecin uzaması olmuştur. Gerek Meclis gerekse cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinde sadece CHP’nin değil Altılı Masa’da oturan liderler ve partilerin de sorumluluğu şüphesiz vardır. Başta İyi Parti olmak üzere diğer partilerin de gerek seçim sürecindeki performansı gerekse seçim sonuçları açısında değerlendirdiğimizde açık bir başarı olmadığını görüyoruz. Bu yüzden partilerin seçim sürecini en iyi şekilde analiz ederek yeni bir yol haritası çıkarmaları zorunlu. Bütün bu süreçte hep şunu ifade ettim; Altılı Masa, Türkiye’de siyasetin kurumsallaşması, siyasi alanın genişleme imkanı açısından bir fırsattı. Bu açıdan Altılı Masa’nın devamı ya da farklı biçimde diyolag halinde olmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. *** Ancak her şeyden önce partilerin aldıkları oy başta olmak üzere -ki, seçimlere Altılı Masa’dan CHP dışında sadece İyi Parti seçime katıldı-, tüm politika, söylem ve örgütlenmesini gözden geçirmek durumundadır. Açıkçası İyi Parti ideolojik kimliğine karar vermek durumundadır. Merkez sağ bir parti mi olacak, milliyetçi bir parti mi olacak buna açık biçimde karar vermek durumundadır. Nitekim partinin tabanı büyük ölçüde merkez sağ bir parti tercihi ağır basarken, parti örgütleri ve parti karar vericilerinde ağırlık milliyetçi bir kimliği temsil etmektedir. Bu ikili kimlikli hal sona ermelidir. Dahası başbakan olma iddiasında olan Akşener’in, zaman zaman oy oranlarının yüzde 16 ve üstü olduğu iddiasıyla ortaya çıkan parti yöneticilerinin kendilerini bu açıdan özeleştiriye tabi tutmaları da kaçınılmazdır. Yine CHP listelerinden seçime giren partilerin, CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na katkıları nedir? Bu konuda bu partilerin ya da CHP’nin bir çalışması var mıdır? Altılı Masa kurulduğunda yüzde 5-7 bandında olan Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’nin oy toplamları 14 Mayıs’ta kaç olmuştur. Seçim sonuçları bize bu katkının sınırlı olduğunu gösteriyor. Bu partilerin bir özeleştiri yapmaları kaçınılmazdır. Bu bağlamda bu partilerin özellikle ideolojik kimlikleri üzerinden birleşmeleri düşünülemez mi? Örneğin Saadet ve Gelecek Partileri muhafazakâr hassasiyetleri açısından birbirlerine diğer partilerle kıyaslandığında birbirine daya yakındır. İkinci olarak Deva ve Demokrat Partileri de birbirlerine yakındır. Bu iki partinin birleşmesi mümkün olabilir mi? Ya da başka kombinasyonlu birleşmeler de söz konusu olabilir.
Özetle masada konuşulması gerekenlerin, masada samimi biçimde konuşamayıp, TV ekranlarında bir birine mesaj vermeleri olumsuz olmuştur.
*** Açıkça ifade edelim ki, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde muhalefetin ve Kılıçdaroğlu’nun yenilgisi nedenlerinden birisi de Altılı Masa’da süreç içinde yaşanan tartışmalar, belirsizlikler ve aday belirlemedeki sürecin uzaması olmuştur. Özetle masada konuşulması gerekenlerin, masada samimi biçimde konuşamayıp, TV ekranlarında bir birine mesaj vermeleri olumsuz olmuştur. Altılı Masa’da yaşanan tartışmalar, belirsizlikler toplumun ihtiyacı olan “güven”in verilmesinde engel olmuştur. Özellikle aday belirleme sürecinde yaşanan 3-6 Mart krizi, bunun zirvesi olmuştur. Bunu giderme konusunda Altılı Masa’nın şansı vardı fakat ne yazık ki bu da kullanılamadı. Neydi o şans? O da sadece adayı değil, ülkenin içinde olduğu koşullara uygun kritik bakanlıkların ve kurum başkanlarının açıklanması pekala mümkün olabilirdi. Ne içindeki partiler arasındaki rekabet sadece masada kalmadı, kamuoyuna da yansıdı. yazık ki, başta ekonomi yönetimin paylaşılması konusunda Altılı Masa Kabul edelim ki, bu da büyük bir sorundu. Ancak giderilemedi.
Türkiye’de muhalefetin, “demokrasi, özgürlük ve adalet” ortak keseninde kurduğu siyasi ortaklığı farklı formlarla bir biçimde sürdürmesi bir zorunluluktur. Çünkü 28 Mayıs sonrası, öncesinden farklı değildir.
*** Evet 14 ve 28 Mayıs seçimleri muhalefet için kaybedilmiştir. Ancak Türkiye’de 28 Mayıs sonrası siyasi iklim, 28 Mayıs öncesinde farklı değil. Tam tersine siyasi iklim, ekonomik koşullar daha da olumsuz olacağı açıktır. İktidarın siyaset yapma tarzı, siyasi üslubu ve mevcut yönetim sistemi nedeniyle Türkiye’nin öncelikli meselesi muhalefetin, “demokrasi, özgürlük ve adalet” ortak keseninde kurduğu siyasi ortaklığı farklı formlarla bir biçimde sürdürmesi zorunludur. Bu da ancak, Kılıçdaroğlu ve CHP dahil olmak üzere Altılı Masa’daki parti ve liderlerin geride kalan süreci hakkaniyetli bir özeleştiriye tabi tutmaları ile mümkündür.