Altılı Masa gençler için ne diyor? Gençler ne bekliyor?

Abone Ol
Gençlerin kendi hayat deneyimleri üzerinden tanık olmadıkları bir diğer maddeyse toplumsal barış. Sürekli bir kavganın içerisinde ön gençlik ve gençliklerini geçiren bir kitle için toplumsa barışı kurgulamak zor. Türkiye siyasi tarihine geçecek bir örnek olan altılı masada bugüne kadar beşinci toplantı geride kaldı. Bu Pazar (21 Ağustos) liderler altıncı toplantı için bir araya gelecekler. Bu toplantı öncesi Arayüz Kampanyası olarak Altılı Masa’nın yaptığı açıklamaları, mutabakat metnini ve komisyonların çıkardığı raporları tarayarak gençler için neler denildiğine baktık. Altılı Masa’nın içeriklerinin tamamı doğal olarak bu ülkede yaşayan herkesi ilgilendirse dahi gençlere özel olarak değinilmesi ve gençlerin sorunlarına ayrı bir ilgi gösterilmesi gerekliliği var. Çünkü Türkiye için gerçek bir beka sorunundan bahsetmek gerekirse o da kendi yetiştirmiş olduğu gençlerini elinde tutamıyor oluşu, onlara huzurlu bir ülke veremiyor oluşudur. Bu nedenle bu kadar önemli bir hale gelen durumda gençlere özel olarak başlıklar açılmasını, ayrı hitaplar yapılmasını istemek oldukça doğal. Bugüne kadar çıkan dokümanlarda gençlere neler denilmiş gelin birlikte bakalım. TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER Türkiye’de en çok özgürlük sorunu yaşayan kesimlerin başında şüphesiz gençler gelmekte. İfade özgürlüğünün kısıtlanmış oluşu, haber alma hürriyetlerinde ki engeller ve fikirlerini ifade edebilecekleri platformların yoğun baskı altında oluşu gençleri oldukça sıkıştıran onları yoran bir duruma geldi. Altılı masada bugüne kadar gençler açısından en yoğun değinilen başlık olarak da temel hak ve hürriyetler ön plana çıkıyor. “…Ancak temel hak ve özgürlükler, kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyecektir.” (GPS, sayfa 21) “Temel hak ve hürriyetlerin daha güçlü şekilde korunabilmesi için bireysel başvurunun kapsamı, konu ve başvurulabilecek haklar bakımından genişletilecektir.” (GPS, sayfa 28) “Uluslararası sözleşmeler ve evrensel değerler çerçevesinde temel hakların ve başta ifade ile basın özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin güvence altına alındığı; bireylerin ve sivil toplumun güçlendirildiği, çevre haklarının ve sürdürülebilirliğin sağlandığı, kadın-erkek eşitliğinin tesis edildiği özgür ve demokratik bir Türkiye inşa edilecektir.” (GPS, sayfa 30) Evrensel değerlere vurgu yapılması ve konunun birkaç noktada ayrıca ele alınmasıyla birlikte içeriğin detaylarının açılması ve bu hakların garanti altına alınışının somut olarak kurgulanması konusunda eksikler olduğu öne çıkıyor. “Özgürlükçü Kamu Düzeni: Vatanseverliğimizin gereği olarak farklılıklarımıza saygı çerçevesinde geçmişte yaşanmış kırgınlıkların geleceğimizi esir almasına izin vermeyecek, demokratikleşme anlayışıyla ve empati bilinciyle ülkemizin huzurlu geleceğini hep birlikte kuracağız. Toplumsal barışı ve kamu düzenini tehdit eden terör örgütleri dâhil her tür yapılanmaya karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.” (İlkeler ve Hedefler Metni[1], 29 Mayıs) “Mahkûm edildikleri işsizlik ve baskı altına alınmaya çalışılan özgürlükler de dahil olmak üzere, gençlerimizin önündeki tüm engelleri kaldırıp, hayallerine kavuşabilmelerini sağlamaktır.” (3 Temmuz Açıklamasından) DÜŞÜNCE VE İFADE, TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ İLE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜKLERİDüşünce ve ifade, toplantı ve gösteri yürüyüşü ile örgütlenme özgürlüklerinin kullanımını engelleyen ya da ölçüsüz şekilde sınırlandıran mevzuat yeniden düzenlenecek, demokratik toplumun gereklerine uygun olarak bu özgürlüklerin üzerindeki her türlü baskıya son verilecektir. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları gereğince ifade özgürlüğü şiddete teşvik, nefret söylemi ya da kişilik haklarına saldırı durumları dışında sınırlandırılamayacaktır. İnternet mevzuatı, uluslararası standartlara uygun olarak ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak ve kişilik haklarını ihlal etmeyecek şekilde yeniden düzenlenecektir.
Üniversiteye devam eden gençlerin diplomalarının güvencesizleşmesi ve enflasyona uğramasıyla birlikte tekrar üniversite sayıları ve şişkinliği tartışmaya açıldı. Bu durumu ise masa hukuk eğitimi özelinde ele almış ancak bu da yetersiz.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin mevzuat, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ışığında yeniden düzenlenerek bu hakla ilgili bildirim uygulamasının idare tarafından keyfi şekilde kullanılması engellenecektir.” (GPS, sayfa 31) Düşünce ve ifade özgürlüğünün durumu daha sonrasında detaylandırılarak neden önemli olduğu ve nasıl ele alınması gerektiğine dair daha fazla ayrıntı gerekiyor. Yukarıda bahsettiğim açıklık konusunda bu örneklemin daha genişlemiş olması oldukça önemli. Diğer haklar bakımından da benzer açıklamalar ve genişletmeler gelmeli. Bunlara karşı “toplantıların süresinin kısıtlılığı ve gündemin yoğun olması üzerinden yapmak mümkün değil” yorumunun gelmesi olası. Ancak bu durumda da bu kadar ortak kesen ve gençlerin tamamının hassaslaştığı konuda ayrı bir çalışmanın hayata geçirilmesi gerekliliği öne çıkıyor. Haber alma noktasında özellikle son dönemde gelen -sansür yasası gibi- örneklerin artması sonrası bu başlıkta özel olarak ele alındığı görülmekte. Bu özel ilginin sorunların yeniden gündeme gelmesi ya da bir düzenlemeyle daha da daralması beklenmeden topyekün bir şekilde ele alınması hem gençlerin bu konuların göz ardı edilmediğini görmesi hem de güvenlerini pekiştirmesi adına önem taşımaktadır. AKADEMİK ÖZGÜRLÜK VE ÜNİVERSİTELER Gençlerin ortak sorunlarından biri olarak Boğaziçi Üniversitesine rektör atanması sonrası başlayan direnişin de etkisiyle birlikte üniversiteler ve onların özgürlükleri olarak öne çıkıyor.  Bu alanda da masa söylem olarak görece daha dolu ve özel bir ilgi göstermiş hatta mutabakat metninde ayrı bir başlık altında ele alınmıştır. “Yükseköğretimde bilimsel üretimin ve özgür düşüncenin engellenmesine son verilecek, özgür ve çoğulcu bir sistem oluşturulacaktır. Araştırma ve eğitim-öğretimde kalite arttırılacak, akademik özgürlüğün tesisi için gerekli güvenceler sağlanacaktır. Üniversitelerin bilimsel özerkliğinin yanında idari ve mali açıdan özerklikleri de anayasal güvence altına alınacaktır. Yükseköğretim Kurulu kaldırılarak yerine koordinasyon görevi ile sınırlandırılmış ve üyelerin seçim usulü demokratik meşruiyet esasına dayanan üniversiteler arası bir kurul tesis edilecektir. Rektör ve dekan atamaları yeniden düzenlenecektir. Buna göre öğretim üyeleri kendi üniversitelerinin rektörünü aday olan öğretim üyeleri arasından seçecektir. Dekanların öğretim üyeleri tarafından yapılacak seçim sonrasında rektör tarafından atanması kuralı benimsenecektir. Dekan adaylarının uzmanlık alanlarının ilgili fakültenin niteliğine uygun olması esas alınacaktır.” (GPS, sayfa 37) Burada ise seçimlerin getirilmesi hususunda üniversitelerin tüm bileşenlerini kapsayan bir seçim sürecindense akademisyenlerin dahil olduğu daha az katılımcı bir süreç ön plana çıkarılmıştır. Ancak bu çözümün artık yeterli olmadığı özellikle öğrencilerin ve üniversite çalışanlarının da dahil edildiği seçim süreçlerinin kurgulanması ihtiyacının vurgulandığını belirtmek gerek. Bu vurgu halihazırda toplumsal muhalefet tarafından dile getirilmişken ve yeni bir öneri getirirken o istekleri göz ardı etmeyen durumun ötesinde ve daha kapsayıcı bir süreç tasarımını dile getirmek ve bununla birlikte bir örnek model sunmak daha vizyoner olacaktı. Ancak bu bağlamda metinlerde ve sunulan öneride yetersizlik olduğunu düşünen gençler olmuştur. Bu durumu tersine çevirmek söylemi “yara bandı” olacak bir durumdan daha fazlasına götürmekten geçiyor. Üniversiteye devam eden gençlerin diplomalarının güvencesizleşmesi ve enflasyona uğramasıyla birlikte tekrar üniversite sayıları ve şişkinliği tartışmaya açıldı. Bu durumu ise masa hukuk eğitimi özelinde ele almış ancak bu da yetersiz. Zira hukuk eğitimi bu durumun yansımalarından yalnızca birini oluşturmakta. Bölümlerin özellikle plansız bir şekilde açılması buralarda okuyan gençlerin emeklerinin zayi olmasına neden oluyor. Bunun sorumluluğunu onlara yıkmadan onların da bir hayat kurmasına yarayacak şekilde nasıl bir yeniden kazanım programı ve süreci ele alınacak bu durum dile getirilebilir. Bu soruna bağlı olarak doğan işsiz mezun gençler de kendi gelecekleri adına somut çıktılar görebilir ve güven sağlama konusunda ilerleme sağlayabilirler. Bu konuda partilerin ayrı ayrı bakıldığında dahi tam bir söylem üretmekte imtina ettiklerini görmek mümkün. Bu da gençlerin “acaba bir şey yapmayacaklar mı?” sorgulamasını güçlendiriyor. KATILIMCI DEMOKRASİ Katılımcı süreçlerin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte inanılmaz bir daralmaya gittiğini söylemeye gerek yok bu nedenle bu konuya dair bir anlatı geliştirmek de oldukça önemli oluyor. Bu bağlamda masa bir söylem üretmiş ve ilk adımı atmış durumda.
Katılımcı sürecin sağlıklı parlamenter sistemlerde nasıl işlediğini birçok genç görmedi. Buna kendi kişisel deneyimlerinde bir karşılık bulmaları o nedenle daha zor.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile;
  • Çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü demokrasinin hâkim olduğu bir sistem oluşturulacaktır.” (GPS, sayfa 30)
Kamu kuruluşlarının karar alma süreçlerine ve çalışmalarına sivil toplum kuruluşlarının katılımında “açık kapı ilkesi” esas alınacak, bu kuruluşların kamu yararı statüsü ve vergi muafiyeti gibi desteklerden yararlanmasında eşit, adil ve şeffaf bir yöntem uygulanacaktır.” (GPS, sayfa 33) Bu durumun sağlıklı parlamenter sistemlerde nasıl işlediğini birçok genç görmedi. Buna kendi kişisel deneyimlerinde bir karşılık bulmaları o nedenle daha zor. Bu açıdan bakıldığında da bu durumun nasıl bir çözüm sunacağını dile getirmek ve sistemi daha iyi açıklamak gibi bir görev yükü oluşuyor. Onların kendi hayatlarında sağlamasını yapacakları deneyim eksikliği bu söylemin yaygınlaşması ve gençlere erişen mecralarda ele alınması gerekmekte. TOPLUMSAL BARIŞ Türkiye; kadınların, çocukların, gençlerin ve tüm vatandaşların geleceğe umutla baktığı, toplumsal barış ve huzurun tesis edildiği mutlu bir ülke olacaktır.” (GPS, sayfa 30) Gençlerin kendi hayat deneyimleri üzerinden tanık olmadıkları bir diğer maddeyse toplumsal barış. Sürekli bir kavganın içerisinde ön gençlik ve gençliklerini geçiren bir kitle için toplumsa barışı kurgulamak zor ancak bu onların bu duruma dair hayal kurmasını ve özlem çekmesini engellemiyor. Gençlerin kutuplaşma durumlarının daha az olduğu yıllardaydık ancak bu durum son zamanlarda göçmenler konusu gibi konularla birlikte aşınmaya başladı. Özellikle bir barış ortamının tesisini daha zor görmelerine ve bu bağlamda daha radikal kısımlara kaymalarına neden oldu. Ancak bunun neden çıkar yol olmadığı ve sürdürülebilir olamayacağı daha yoğun bir şekilde ele alınabilir. Bir gelecek hayali çizilmesine ihtiyacı olan kesimlerin başında geliyor gençler. GELİR ADALETİ, SOSYAL DEVLET “Sosyal Devlet ve Gelir Adaleti: Türkiye’yi Anayasa’mızda yer aldığı şekliyle gerçek bir sosyal devlet haline getireceğiz. Sosyal yardım ve güvenlik mekanizmalarıyla bütün dezavantajlı kesimlerin insana yaraşır bir hayat sürmelerini sağlayacağız. Tek bir çocuğun dahi yatağa aç girmeyeceği bir Türkiye inşa edeceğiz. Kadınlarımızı toplumsal eşitsizlikten ve şiddetten, çocuklarımızı her türlü istismardan, gençlerimizi ise gelecek kaygısından kurtaracağız.” (İlkeler ve Hedefler Metni, 29 Mayıs) “Kapsayıcı politikalarla yoksulluğun, özellikle de kadın ve çocuk yoksulluğunun sonlandırılması, milletimizin her bir ferdinin refahtan adil pay almasını sağlamaktır.” (3 Temmuz Açıklamasından) “Ekonomik ve Sosyal Konsey(ESK)’i ekonomik istikrar, kaynak tahsisinde etkinlik, verimlilik, rekabet gücünün artırılması, yoksulluk ve gelir dağılımında eşitsizlik gibi ekonomik ve sosyal sektörleri çapraz kesen konularda farklı kesimlerin politika önerilerinin değerlendirildiği, uzlaşma ve diyaloğun sağlandığı bir platform olarak tanımlıyoruz.
Alım güçlerinin erimesiyle birlikte gençler gençlik dönemlerini özgür bir şekilde yaşayamıyor ve kendilerini gerçekleştirmek yerine hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kalıyor.
Yeni yapıdaki ESK’nın; tarımsal üretimin artırılması, gıda güvenliği ve yeterliliğinin sağlanması, yeşil ve dijital dönüşümün sağlanması, sanayi ve teknolojik gelişmenin hızlandırılması, çevre, istihdam, toplumsal yaşam ve gençlik, bölgesel kalkınma gibi konularda uluslararası iyi örneklerin ülkemize uyarlanmasını sağlayacak çalışma ve önerilerde bulunması önem arz etmektedir.” (Kurumsal Reformlar Komisyonu Raporu, sayfa 6) Alım güçlerinin erimesiyle birlikte gençler gençlik dönemlerini özgür bir şekilde yaşayamıyor ve kendilerini gerçekleştirmek yerine hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kalıyor. O nedenle gelir adaleti kavramı ve sosyal devlet imkanları gençlerin daha çok ilgisini çeken noktaların başında geliyor. Bu bağlamda yoksulluğun azaltılacağını duymak, devletin sosyal devlet bağlamında onların yanında olabileceğini hissetmek daha iyi yaşamlar için yurtdışına çıkmayı düşünen gençlere umut verebilecek bir diğer nokta. Bunun bir hayal olmadığının ve doğrudan hayatlarını “daha yaşanabilir” hale getireceğini bilmek onların ülkede kalma gayretlerine destek olacak ve burada mücadele etmeyi daha anlamlı kılacaktır. Bu bağlamda bu başlık yoksulluk çeken grupları ilgilendirdiği kadar gençlerin tamamını -yoksulluk çekmese dahi- ilgilendiriyor. Şu an yoksulluk çekmeseler bile çekme riskleri olduğunu düşündükleri için onları kavrayan bir unsur haline geliyor. LİYAKAT Kamu görevine alınmada her kademede liyakat ve eşitlik ilkeleri hâkim kılınacak, şeffaflık sağlanacaktır. Mülakat uygulamalarına son verilecek, yazılı sınav sonuçları esas alınacaktır. Yazılı sınavda en yüksek puan alandan başlamak üzere personel alımı yapılacaktır. Yapılacak işin niteliği gereği sözlü mülakat yapılması zorunlu haller istisnai olarak kanunla düzenlenecektir. Bu sözlü sınavlarda adaylara yöneltilecek sorular kura usulüyle belirlenecek, sözlü sınav ve mülakatlar kayda alınacaktır. İdarenin her işleminin yargıya tabi olması ilkesi gereğince, ilgilinin sınava karşı yasal yollara müracaatı halinde bu kayıtlar yargı organı tarafından dikkate alınacaktır.” (GPS, sayfa 35) Bunlarla birlikte masanın yayınladığı açıklamalar ve dokümanlarda liyakat başlığı da dikkat çekiyor ancak liyakatin sağlanmasına dair sistematik bir çözümün nasıl olacağı konusunda yaşadıkları soru işaretleri onları çekingen kılıyor. DEĞERLENDİRME YERİNE Tüm bu başlıklar bağlamında aslında gençlerin sorunları olduğu tam olarak vurgulanmasa dahi masa doğal olarak gençleri alakadar eden açıklamalarda ve çıkışlarda bulundu. Bu çıkışların gençlerin kestiği noktalarda daha iyi iletişim stratejileriyle ele alınarak ulaşılabilir hâle getirilemesinin yanı sıra doğrudan onları muhatap alarak söylenmesi de etkisini artıracaktır. Masanın “heyecan yaratmadığı” eleştirilerine getirilebilecek en önemli cevap bu sorunların ele alındığını ve çözüm için uğraş verildiğini dile getirmek olacaktır. Gençleri doğrudan muhatap almak onların özne olarak kabul edildiğini göstermek adına artık her zamankinden daha çok önem taşıyor. O nedenle gençlere ayrı başlık açmanın, onlara hitap etmenin önemi azımsanmadan ve es geçilmeden bundan sonrasında adım atılması oldukça önemli hâle geliyor. Bir sonraki toplantının çıktılarını ve sürecin nasıl devam edeceğini herkes kadar merak eden gençlere bu masanın “bir şeyle vadediyor” görünmesi masanın etkisi ve önemi açısından anlamlı olacaktır. Gençler olarak izlemedeyiz. [1] İlkeler ve Hedefler Metni 29 Mayıs’ta yapılan 4. Toplantı sonrasında ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda toplantı ardına yapılan açıklama olma durumunu da taşımaktadır.