Ali Koç dönemi: Fiyasko ve hayal kırıklığı

Abone Ol
Ersin Düzen’e canlı yayında “B planım yok, seni oynatacağım” diyen Ali Koç’tu. Planlama, profesyonelleşme, bilimsellik unutuldu gitti. Ali Koç, bugün eleştirdiği döneme nazaran “çok daha alaturka” bir başkan olarak karşımıza çıkıyor. Fenerbahçe, “planlama ve bilimsellik” diye başlayan Ali Koç döneminde maalesef sadece hayalkırıklıkları yaşadı. En sonunda da elindeki megafonla sorumluları başka yerde arayan bir başkan gördük… 15 Şubat 1998, bir pazar günüydü, dayım askerden izne gelmişti, ben anneannemlerde kalıyordum. Fenerbahçe’de Başkanlık seçimleri varmış, onu hatırlamıyorum. Hem dedem hem de dayım Fenerbahçe kongre üyesi, ikisi de Vefa Küçük’e oy verecekler ama anneannem, “oturun Allah aşkına,” diyor, “oğlan askerden gelmiş, sizin oyunuzla mı değişecek?” Aziz Yıldırım bilmez ama o seçimi kendisine kazandıran benim anneannemdir. Anneannem o kararı verdiğinde belki de Türkiye’de sporun tarihi değiştirdiğini bilmiyordu. Aziz Yıldırım dönemi hatalarıyla sevaplarıyla Fenerbahçe’nin diğer bütün kulüplerden ayrıldığı bir seviyeye ulaştı. Fenerium’dan tesisleşmeye, stattan Ortega, Anelka gibi dünya yıldızı transferlerine Fenerbahçe, bambaşka bir kimliğe büründü. Mesela, Aziz Yıldırım’la Ali Koç’un yarıştığı seçimi hatırlayalım. Üç hafta sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı, ama Fenerbahçe’deki Başkanlık seçimi en az o kadar konuşuldu, iki aday da bütün kanallara davet edildi, konuştular… Gene aynı dönerlerde Galatasaray’ın seçimi vardı, gazetelerde bile küçücük bir haber olarak yer aldı. 3 TEMMUZ OLMASAYDI… Sportif olarak tartışılır ama Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’yi diğer bütün kulüplerin gıpta edeceği bir yere getirmiştir. 3 Temmuz’da kulübün üstünden buldozer geçmeseydi belki de Fenerbahçe, İtalya’nın Juventus’u gibi seri şampiyonluklar dönemine girerdi. Aziz Yıldırım, başkanken veliahdının Ali Koç olduğu açıklamıştı. Fenerbahçe taraftarı da Aziz Yıldırım’dan sonra, çok sevdiği Ali Koç’un başkanlığa geçişini büyük sevinçle karşılamıştı. Sonra ne oldu bilmiyorum, pek de inandırıcı olamayan Yargıtay süreci falan dendi ama Aziz Yıldırım başkanlığa yeniden aday oldu ve sandıkta hüsrana uğradı. Gelgelelim, Aziz Yıldırım, kaybettiği seçimin kampanyasında taraftarın gözünde şeytanlaştırıldı. Ve, Fenerbahçe, yirmi senelik süreçte yaşamadığı ne varsa yaşar hale geldi. Ali Koç dönemi, çok zayıf bulunan yönetime rağmen büyük iddialarla başlamıştı. Aziz Yıldırım’ı çok “alaturka” bulan Ali Koç “planlı ve bilimsel” tercihlerle kulübü dünya standartlarında yöneteceğini söyledi. Taraflı tarafsız her kesimden de çok büyük destek gördü. Evvela, “kampanya sürecinin beyni” olarak tanıttığı, yola birlikte çıktığı Semih Özsoy’la yollar ayrıldı. İşi başında “profesyonelleşme” diyerek Damien Comolli’yi görev başına getirdi. Hatta Comolli’nin göreve gelmeden çalışmaya başladığını biliyoruz, İsviçre kampında “100’den fazla oyuncuyu izlediklerini” söylemişti. Ali Koç, takımın başına Philip Cocu’yu getirdiği basın toplantısında şöyle konuşmuştu: “İnşallah ilk ve son teknik direktör anlaşmamız olur. Comolli liderliğinde, Cocu teknik direktörlüğünde umarım başarılara imza atarız. (…) Damien ile bir yıldır çalıştığımızı söylemiştim. Bu törende de futbolcu ve teknik direktör tarafında ciddi çalışmalar yaptığımızı, istatistikler kullandığımızı; belli bir felsefeyle hocalarımızı önceliklendirdiğimizi ifade etmiştik.” Çok kısa bir süre geçti, ne Comolli’nin liderliği kaldı ne de Cocu sezonu tamamlayabildi. Philip Cocu, çok kariyerli bir futbolcuydu, gençti, başarıya açtı… Kâğıt üstünde çok doğru bir tercih gibi gözüküyorduysa da tutmadı, Ali Koç da ısrar etmedi. Oysa, aynı Ali Koç, daha önce, “büyük bir facia olmazsa Cocu ile Ocak’a kadar devam ederiz,” demişti. Ama 15 maçta sadece 3 galibiyet alınca Cocu gönderildi. COCU, KOEMAN, ERSUN YANAL… Cocu’nun gönderilmesi aslında sistemin değil, kişinin değişmesi gibi gözüküyordu. Comolli, Cocu’nun yardımcısı Erwin Koeman’la devam edeceklerini açıklarken yumuşak bir geçiş ve toparlanma süreci bekleniyordu. “Erwin Koeman konusunda konuştuk,” dedi FBTV’de, “doğru kişi olduğunu söyledik. Onun performansı ve yaklaşımı çok pozitifti. Bizim devam etmesini istediğimiz isim o.” Comolli böyle dedi ama Koeman’ın Fenerbahçe’deki kariyeri de on maç süremedi… Ali Koç, ilk sezondaki üçüncü isimle çalışmak durumunda kaldı. Seçim kampanyası sürecinde bir taraftar Ersun Yanal’ı takımın başında görmek istediğini söyleyince Ali Koç ona kürsüden unutulmaz bir cevap vermişti: “Sen benim hayal ettiğim Fenerbahçe’yi anlamamışsın.” Alınan başarısız sonuçlarla düşme hattına gerilemişti Fenerbahçe. Bu kez taraftar, Fenerbahçe’deki ilk döneminde çok başarılı olan Ersun Yanal’ın adını tribünde haykırmaya başladığında Ali Koç yine alay etmişti. “Dün olmadı, bugün de yok, yarın da olmayacağını düşünüyorum. Bizim planlarımızda yok. Ersun hoca hakkında yoğun bir medya kampanyası var. Ben ondan etkilenmem. Bu sevdaya bir son verin.” Meğer, planların ilk sırasında Ersun Yanal varmış. Daha dün, Başkan Ali Koç’un “olmaz, unutun” dediği Ersun Yanal, bir anda kendini Samandıra’da buluverdi… Geldik, o sezonun 26. haftasına. Fenerbahçe, içerde Sivas’la oynuyor. 73’te Özer Hurmacı’nın golüne, bir dakika sonra Soldado cevap vermese ve maçı 2-1 kazanamasa, Fenerbahçe muhtemelen küme düşecekti. Zira bu galibiyetle 31 puana ulaşıp düşme hattının dört puan -iki sıra- üstüne çıkabildi. Ersun Yanal, bir sonraki sezon gönderilince Fenerbahçe’nin de sezon ortasında lige havlu attığı kesinleşmişti. Bu esnada Comolli de kovuldu. UNUTULAN PROFESYONELLİK Ama yerine kimse getirilmedi, yani Ali Koç kulübe getirmeye çalıştığı sistemden vazgeçtiği beyan etmiş oldu. Profesyonelleşme, yerini maçın sonunda Başkan’ın stat önü konuşmalarına yerini bıraktı. Fenerbahçe, hiçbir iddiası bulunmayan bu sezonu Tahir Karapınar’la bitirmeye karar verdi. Sonra, “bilimsellik” iddiasıyla devreye “yapay zeka” sokuldu. Teknik direktör olarak hiçbir kariyeri ve deneyimi olmayan Erol Bulut, sadece Fenerbahçe’de birkaç sezon oynamış eski bir futbolcu olarak takımın başına getirildi. Basın toplantısında gene bir profesyonel yerine Ali Koç’u gördük. “Tüm bu analizlerin sonunda hocamızın oynattığı futbol yapay zeka çalışmasında açık ara önde çıkıyordu. Tabi bunlar futbolun istatistik, veri tarafı. Ama bu geribildirimlerden çok yararlandık. ve Erol Hoca'yı bekleme kararı aldık. İyi ki de beklemişiz.” Anlaşılan, bu yapay zeka pek işe yaramamış olacak ki gönderilme sırası Erol Bulut’a geldi. Onun yerini de Emre Belözoğlu aldı, teknik direktörlük kariyerine Fenerbahçe ile başlama şansına ulaştı. Sezonu Fenerbahçe’nin efsane isimlerinden olan Emre ile bitiren Fenerbahçe yeni sezon için teknik direktör arayışlarına başladı. O dendi bu dendi, Ali Koç döndü dolaştı, büyük bir sürpriz yaparak daha önce Aziz Yıldırım döneminde Fenerbahçe’yi çalıştıran Vitor Pereira’da karar kıldı. Şimdi de Pereira’nın günleri sınırlı gibi… Ali Koç dönemi başka ilginç görüntülere de sahne oldu. Fenerbahçe, Akhisar’a yenilince uçağı iptal edip takımı otobüsle İstanbul’a getirdi mesela. Galatasaray, Ali Koç döneminde 21 sezon sonra Kadıköy’de kazandı. Artık psikolojik üstünlük rakiplerdeydi. Beşiktaş, 15; Trabzon 23 sezon sonra Kadıköy’den 3 puanla, güle oynaya ayrıldılar. Gençlerbirliği de 21 sezonluk seriyi bitirip kazanan takımlar arasındaki yerini aldı. Çöküş görüntülerinden biri Galatasaray mağlubiyetinden sonra Ali Koç’un tribünden atlamasıydı. Geçen haftaki megafonlu konuşma da Fenerbahçe tribünlerinin hiç alışık olmadığı bir görüntüydü. Tribün liderleriyle, amigolarla birlikte yürüyen, megafonla konuşan bir başkan… Fenerbahçe taraftarını bilmediği şeyler değil pek. Aziz Yıldırım da eline mikrofonu alıp konuşmuştu, ama onu elinde megafon, yanında tribün liderleri, kimse görmedi. Tabii fiyaskolar bu kadarla sınırlı kalmadı. Saymakla bitmez oyuncu alındı, hemen hepsi kısa bir süre içinde geri gönderildi. Dört sezondur alındı da alındı ama Altay, Muriç, Gustavo gibi “tutan” oyuncuların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Sezon başında alınıp devre arasında gönderilmeye çalışanlar, Frey gibi fahiş fiyatla transfer edildiği anlaşılanlar, hatta geldiği uçakla geri yollananlar oldu. Ersin Düzen’e canlı yayında “B planım yok, seni oynatacağım” diyen Ali Koç’tu. Planlama, profesyonelleşme, bilimsellik unutuldu gitti. Ali Koç, bugün eleştirdiği döneme nazaran “çok daha alaturka” bir başkan olarak karşımıza çıkıyor. BASKETBOLDAKİ FİYASKONUN SORUMLUSU Başarısızlık, sadece futbolla da sınırlı değil. Aziz Yıldırım, “Avrupa’da başarı”yı futbolda sağlayamadı belki ama amatörler dahil diğer birçok branşta yakaladı. Erkek Basketbol takımı büyük bir markaya dönüşürken, Kadın Voleybol takımı da çok başarılı sezonlar geçirdi. Sertaç Komsuoğlu’nun yönettiği Basketbol Şubesi de petrolcülere forma dağıtmaktan başka kayda değer hiçbir iş yapamadı. Obradoviç’i tutamayan yönetim, yerine getirdiği Kokoşkov’u da tutamadı, en iyi ikinci adamlardan biri olan Erdem Can’ı bile tutamadı, son gün takımın başına getirilen Sasha Djordjevic’le iyice sıradanlaşan bir hüviyete büründü Erkek Basketbol takımı. Fenerbahçe’nin basketboldaki en büyük rakibi Galatasaray değil, Ergin Atamanlı Anadolu Efes’tir. Nasıl Galatasaray, Ali Koç döneminde Fenerbahçe’ye karşı çok büyük psikolojik üstünlük yakaladıysa, Efes de aynı şeyi yaptı, basketbolda ikincilik kabul edilir hale geldi. Final-Four’ların gediklisi Fenerbahçe, play-off’a güç bela kalabilirken tutarsızlıklar da çarpıcıydı. Önce küçüleceğiz dendi, sonra bakıldı ki takım tepetaklak gidiyor, bir anda Guduriç geri geldi. Madem küçülecekti Fenerbahçe, niye Guduriç geri geldi? Madem Guduriç getirilebiliyordu, o zaman sezon başında niye küçülme kararı verildi? Ulanovas’la Eddie ile küçülecekken bir sene sonra niçin Real Madrid’in elinden Henry alındı? Fenerbahçe, “planlama ve bilimsellik” diye başlayan Ali Koç döneminde maalesef sadece hayal kırıklıkları yaşadı. En sonunda da elindeki megafonla sorumluları başka yerde arayan bir başkan gördük…