Ali Haydar Fırat yazdı | Ana akım siyasetin sonu ve bir imkan olarak sol popülizm

Abone Ol
Bir İmkan Olarak Sol Popülizm...  Dünyada da, Türkiye’de de sosyal demokrat partiler yaşanan krizi ve bunun ürettiği siyasi söylemi, örgütlenmeyi ve aktörleri yeterince iyi analiz edememektedir. Kapitalizmin krizi ile neoliberal paradigmanın çöküşünün çok katmanlı bir süreç olduğunu ve kendisini yeniden var etmek adına toplumun bütün kesimlerine; ama en çok emekçilerine büyük bedeller ödeteceğini fark edememektedirler. Yaşananı dönemsel bir durum olarak görmekte ve deyim yerindeyse kulaklarının üstüne yatmaktadırlar. Oysa bütün merkez solun; yani sosyal demokratların kapitalizmin krizi ve neoliberal paradigmanın iflası konusunda çok net tavır alması gerekmektedir. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak SPD’nin, PASOK’un ve daha nice sosyal demokrat partinin akıbetini yaşatacaktır. Geniş kitlelerin tedirginliğini, yaşanan krizin faturasını ödemesini, işini kaybetmesini, konumunu yitirmesini, daha fazla yoksullaşmasını önlemenin yolu demokratik popüler bir siyasetin inşasından geçmektedir. Çare sol popülizmdir. Geniş kitlelere seslenmenin, onları bir araya getirecek söylemin ve yeni bir siyaset-örgütlülük inşa etmenin yolu buradan geçmektedir. O halde iki zorunluluk karşımıza çıkıyor; İlki kapitalizme ve neoliberalizme karşı açık ve net tutum İkincisi ise halkçı, kamucu bir ekonomik sistemi var etmek. Bunu yapmanın yolu da sol popülizmden geçmektedir. Geniş kitleleri bir avuç zengine ezdirmemek, kaynakları eşit dağıtmak, kemer sıkma politikalarına karşı adil bir sistemi savunmak ve herkesten gelirine göre vergi almak ve sorumluluk beklemek; işten atılmalara, maaş kesintilerine karşı kar sahiplerine sorumluluk çıkarmak yani zenginden alıp yoksula vermek ve bunun söylemini kurmak solun görevidir. Eğitimden sağlığa temel hakların piyasalaştırıldığı, gasp edildiği bir süreçte bütün hakların daha geniş bir biçimde iadesi solun sorumluluğudur. Egemen sistemi savunmak, bundan yana konumlanmak; ya da doğru dürüst muhalefet yapmadan beklemek solun sadece tasfiyesini hızlandırır. Çünkü artık zamanın ruhu başkalaşmıştır. Radikal popüler demokratik bir siyasetin benimsenmemesi; toplumdan, kitlelerden, emekçilerden gelen taleplerin örgütsel programatik ve söylemsel birlikteliğe dönüştürülmemesi sağ popülizmi daha da kitleselleştirecek ve solu, sosyal demokratları tasfiye edecektir. Çünkü yaşanan kriz, yaşanan sömürü, yaşanan eşitsizlikler tarihin gördüğü en uç noktadadır. Bugün buna karşı çıkmayacak bir siyasetin geleceği yoktur. Burada sosyal demokrat, reformist siyasete alan kalmamıştır. Ancak kitlesel hoşnutsuzluğu örgütleyecek sol popülist bir siyaset kitleleri kavrayabilir ve yaşanan krizler karşısında geniş bir itirazı sınıfsal perspektifte üretebilir. Bir zamanlar Ecevit’in demokratik-popüler siyaseti “bu düzen değişmelidir”, “ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen”, “toprak işleyenin su kullananın” söylemi çok büyük karşılık bulmuş ve iktidar imkanı yaratmıştır. Sağ popülist siyasetin ezilenleri etnisite, inanç parantezine almasına izin vermeden ve bu alana girmeyi, bu alanın referanslarını sembollerini asla kullanmadan, başararak yeni bir söylemi popülerleştirmenin, halkçılaştırmanın tam zamanıdır. Ve zaman yeni bir siyaseti çağırmaktadır...