Loading...
Alevilere saldırı basit bir provokasyon değildir
Ülkemizde hâkim ideolojinin kendisine uygun gördüğü kesim dışında kalan her topluluğun Alevilerin 30 Temmuz 2022’de başına gelenleri yaşaması an meselesidir. Ankara’nın orta yerinde cüret bulabilen bir saçmalık her yere sıçrayabilecektir.
Birkaç gün önce Alevilere yönelik saldırılar meydana geldi. Nerede olduğunun elbette çok önemi yok. En izbe, bilinmedik bir yerde dahi söz konusu olsaydı bu çirkinlik, yine bu kadar ihtimam etmek gerekirdi. Farklılıklara yönelik gerçekleştirilen bu tarz tutum ve davranışlar dünyanın her köşesinden silinip gitmelidir çünkü. Nefretin kol gezdiği, hoyratlığın hükümran olduğu, çeşitlilik yerine kendine benzeyeni yani kendini sevme rahatsızlığının türediği küçük bir nokta bile kalmamalı. Ve bu nokta mevzuu olmalı, edilmeli. Ancak bu olanlar ülkemizin başkentinde gerçekleşti. Ankara’da. Bu yüzden konunun önemi katladı. Tehlikenin boyutuna bir kez dikkat çekmek gerekti. Ve bazı şeyleri açık açık sorgulamak farz oldu.
Şöyle ki:
Nasıl oldu da Alevi topluluğa yönelik Ankara’nın birkaç noktasında peş peşe saldırılar meydana geldi? Hem de onların kutsal bir gününde, üstelik ibadethanelerinde? Diyelim ki münferit bir husustu. Basit adli nitelikte bir vakaydı. Eyvallah. Delinin teki, kafayı sıyırmış bugün de bu macerayı yaşayayım diyerek Alevileri seçmiş ve davranmış olsun. Bu kurgudaki delinin karşılığı bizim memleketimizde ekseriyetle provokatördür, aklımızın bir yerinde dursun. Peki. Bildiğimiz kadarıyla, hiçbir devlet yoktur ki her vatandaşının aklından emin olsun. Ya da yurttaşına akıl sağlığı testi yaparak nüfus cüzdanı dağıtsın. Yani buraya diyecek de yapacak da bir şey gerçeken yok. Allah akıl fikir versin. Hatta bu arkadaşı devleti tutsun, tımarhaneye atsın. Ne diyelim. Ankara’da yaşanan bu olaydaki fail de Emniyet tarafından yakalandı nitekim. Arkasından da idare, malum nitelemesini geciktirmedi: Provokatör.
Diğer soru geliyor şimdi. Bu provokasyon bir tesadüf mü gerçekten? Provokasyon, kışkırtma demektir en basitinden. Ve biliriz ki, olağan koşullarda bir şey savrulmaz. Yani provokatörler, atmosfer uygunken davranırlar. Kurdun hava pusluyken ovaya inmesini sorsak çocuklar bilir. Demek ki ülkenin farklı toplumlar bakımından en güvenilir olması gereken başkentinde, hem de bir cemaat için hususi bir günde bile bir kesime karşı saldırı düzenleyebilen deliler varsa, o ülkenin sisteminde bir kaçak var demektir. Tımarhane ya yoktur ya da kilidi yemiştir üzerine.
Ülkemizde hâkim ideolojinin kendisine uygun gördüğü kesim dışında kalan her topluluğun Alevilerin Ankara’da 30 Temmuz 2022’de başına gelenleri yaşaması an meselesidir bu sebeple. Ankara’da, bürokrasinin ve güvenlik güçlerinin orta yerinde cüret bulabilen bir saçmalık her yere sıçrayabilecektir. Bu arada, Alevi toplumu bunu atlatır. Bunların daha karanlıklarını, mesela takvimin en karanlık sayfalarından biri olan 2 Temmuz 93’leri, varlığını onuruyla koruyarak ardında bıraktı. O günle hesaplaşamamışları hep utandırarak hem de. Ancak bu son yaşanan, basit, münferit bir provokasyon değildir. Tüm bu olan biten, söyleminden eylemine kendisi dışında her kesime ayrımcılık, ayrıştırmacılık kusan yönetsel bir düzenin cesaret verdikleridir. Bugün Alevilere olan, yarın başka yerde tasarruf ehli dışında herkesin başına gelecektir. Ülkemizin bunu hak etmediğine ve bu tekinsizliğin değişeceğine inanarak kapatabiliriz şimdi.