Norton Symantec siber güvenlik şirketinin 2016 yılında yayımladığı Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’yı kapsayan araştırmada, Türkiye’nin sosyal medyada en çok bot hesap kullanılan ülke olduğu belirtildi.Bu bot hesaplar çok sayıda paylaşımda bulunup istenilen etiketi kolayca yaygınlaştırdıkları için tercih ediliyordu ancak paylaşım hızı ve içeriği bakımından tespit edilmesi kolay olmalarından dolayı büyük bir çoğunluğu yerlerini daha gelişmiş trol şebekelerine bıraktılar. Otomatik olarak paylaşım yapan bot hesapların ürettiği paylaşım trafiğini yakalamak için daha fazla sayıda trolün istihdam edilmesi ve bu hesapların koordineli bir şekilde çalışabilmeleri için bir merkeze bağlı olan çok sayıda sahte hesap ve bu hesapların başlarında duran kişiler istihdam edildi.
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal bir röportajda Armağan Çağlayan'ın kendisine aktroller hakkındaki sorusuna “2 milyon 100 bin teşkilat mensubuyla gerçek kişiler olarak sosyal medyada bulunuyoruz” şeklinde cevap verdi.2020 yılında Twitter’ın Türkiye’de faaliyet gösteren 7 bin 340 sahte hesabı inceleyen Stanford İnternet Gözlemevi, bu hesaplar arasında “retweet hücreleri” olarak adlandırılan bir organizasyon şeklini keşfetti. Sahte hesaplar “AK Davam”, “AK Hilal” gibi isimli “retweet gruplarının” bir parçası oluyor ve birbirlerinin paylaşımlarını yeniden paylaşarak istenilen etiketi daha görünür kılıyordu. Böylece az takipçili hesaplardan yapılan paylaşımlar katsayısal olarak artıp çok etkili olabiliyordu. Kaynak: Stanford İnternet Gözlemevi Raporu, 2020 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı trol faaliyeti ise sahte hesapların yeni bir şekilde organize olmaya başladığını gösteriyor. Kılıçdaroğlu’na göre arkasında gerçek bir kişinin olduğu ve yüksek takipçili anonim trol hesaplarına bağlı küçük trol hesapları, yüksek takipçili hesapların yönlendirmesiyle paylaşımlarda bulunuyor. Bu yeni şebekenin ölçeğini ve işleyiş tarzını daha iyi anlamamız için Kılıçdaroğlu’nun hazırlattığı raporu kamuoyuyla paylaşmasını beklememiz gerekecek. TROLLÜK VE AKTİVİZM ARASINDAKİ TEMEL FARK AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal bir röportajda Armağan Çağlayan'ın kendisine aktroller hakkındaki sorusuna “2 milyon 100 bin teşkilat mensubuyla gerçek kişiler olarak sosyal medyada bulunuyoruz” şeklinde cevap verdi. Gerçekten de Ünal’ın dediği gibi teşkilat mensupları gerçek kişiler olarak sosyal medyada bulunuyorsa, bu hesapların trol hesaplar olmadığı sonucuna varabilir miyiz? Propaganda yapmak, etiket yaygınlaştırma çalışmalarına katılmak, sosyal medyadan muhalif siyasiler ve gazetecileri kötüleyen paylaşımlarda bulunmak pek tabii gerçek kişilerin yapabileceği eylemler ve bu hareketlerin kategorik olarak trollük olduğunu söylemek zor. Bu çalışmaların bir merkezden gelen yönlendirme sonucunda ve koordineli bir şekilde yapılması da kendi başına bir trollük faaliyetini oluşturmaz, hatta bir sanal miting bile sayılabilir. Nitekim, bu tarz, yani tek kaynaktan gelen çağrılarla, yürütülen yardım kampanyaları için etiket çalışmalarına katılmak trollük değildir. Anayasada teminat altına alınan toplanma özgürlüğü ve ifade özgürlüğü bu faaliyetlerin yasal olduğunu da söyler.
Aktivizm ve trollük arasındaki ikinci önemli fark ise kişinin kimliğini gizlediği takdirde bunu nasıl bir bağlamda yaptığıdır. Anonimliği tek başına trollük sayamayız. Gerçek isimlerle açılmamış her hesaba trol hesap diyemeyiz.Burada trollük faaliyeti ile aktivizm arasında önemli olduğunu düşündüğüm iki temel fark var. Bunlardan birincisi siyasal içeriği paylaşan kişilerin motivasyonu. Türkiye’de 2020 yılında 11.8 milyon Twitter kullanıcısı olduğunu not düşerek, Ünal’ın AKP teşkilatlarından 2 milyon 100 bin kişinin sosyal medyada bulunduğu ifadesini doğru kabul edersek, bu kişilerin yaptıkları siyasi içerikli paylaşımların arkasındaki merkezi yönlendirmenin bu kişilere nasıl bir motivasyon sunduğunu bakmalıyız. Eğer gelen çağrı söz konusu kişileri ideolojik olarak heyecanlandırıyor ve bu yüzden çeşitli sosyal medya kampanyalarına katılıyorlarsa, paylaşımları içerik bakımından eleştiriye açık olmakla beraber bu faaliyete trollük dememeliyiz. Ancak, bu merkezi yönlendirme maddi motivasyonlar sağlıyor ise, mesela kişiler paylaşımlarda bulunmadığı takdirde AKP teşkilatında bulunmanın getirdiği maddi faydalardan mahrum bırakılacak veya yaptıkları paylaşımlar için maddi olarak ödüllendirilecekler ise bu kişilerin teşkilatın parçası olan gerçek kişiler olarak sosyal medyada bulunmaları trol olmadıkları anlamına gelmez. Miting meydanlarını para karşılığı kişilerle doldurmak, maddi ödül veya cezalarla kişilere siyasi demeçler verdirmek, maddi motivasyonlarla muhalif siyasetçiler ve gazetecileri hedef göstertmek ne kadar yasaya ve ahlaka aykırı ise, gerçek kişiler olmalarından bağımsız olarak kişileri para karşılığı bu tarz paylaşımlar yapmakla istihdam etmek de bir o kadar yasaya ve ahlaka aykırıdır. Aktivizm ve trollük arasındaki ikinci önemli fark ise kişinin kimliğini gizlediği takdirde bunu nasıl bir bağlamda yaptığıdır. Sosyal medyada anonim olmayı tek başına trollük saymak doğru olmaz, dolayısıyla gerçek isimlerle açılmamış her hesaba trol hesap diyemeyiz. Siyasi içerikli paylaşım yapan sosyal medya kullanıcılarının bu platformlarda ismini gizlemeyi seçmesinin iyi sebepleri olabilir. Türkiye’de kişiler yaptıkları siyasi paylaşımlar sebebiyle hukuki, profesyonel ve sosyal olumsuz sonuçlar yaşayabileceğini bildiklerinden dolayı makul bir “fişlenme korkusuna” sahip olabilir. Dolayısıyla ismini gizleyen hesapların paylaştıkları içeriklerin bu makul korkuya yol açacak türden olup olmadığını düşünmemiz gerek. Kılıçdaroğlu’nun trol olarak açıkladığı isimsiz ve AKP’ye destek veren hesapların yargı önüne çıkmak veya maddi zarara uğramak gibi makul korkuları olup olmadığını okuyucunun takdirine bırakıyorum. TROL PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ VAR MI? Yukarıda bahsettiğimiz üzere trollüğü mümkün kılan en büyük etmenlerden biri isimsizliğin sağladığı koruma. Dolayısıyla sosyal medya mecralarına TC kimlik numarası ile kaydolma önerisi zaman zaman karşımıza çıkıyor. Yine yukarıda belirttiğimiz gibi, isimsizlik aynı zamanda baskı altında bulunan kişileri de koruduğu için bunun iyi bir çözüm önerisi olduğunu öne sürmek zor. 2020 yılının Nisan ayında MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün bu öneriyi meclise taşıdığını söylemekte de fayda var.
Belli dönemlerde belli kişilerin hedef gösterilmesi, spesifik konularda yapılan dezenformasyon kampanyaları, bunların hepsi aslında bize trol hesapların arkasındaki siyasi iradenin istekleri ve planları ile ilgili fikir verebilir.Peki sosyal medya platformları bu konuda neden adım atmıyor? Öncelikle, başta Twitter olmak üzere sosyal medya platformlarının bu konuyu gündemlerinde tuttuklarını ve hem şikayet mekanizmalarını geliştirerek hem de kendi algoritmalarını geliştirerek trol hesapları kontrol altında tutmaya çalıştığını görüyoruz. Ancak bu problemin hem ne kadar yaygın olduğunu hem de artarak devam ettiğine tanık olduğumuz için sosyal medya platformların bu problemi çözmek için hem yeterli iradeye hem de gerekli teknik yetkinliğe sahip olmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Bu durumda trollerle mücadele etmekte aslan payı sosyal medya kullanıcılarına düşüyor. Kullanıcıların bu platformlarda kendilerini koruyabilmeleri için yeterli bir düzeyde dijital okuryazarlığa sahip olması çok önemli ve birçok ülkede bu eğitimin okul çağından başlayarak verilmesi ve finansmanın da sosyal medya şirketleri tarafından karşılanması önerileri konuşuluyor. Kullanıcıların trollerle karşılaştıklarında yapmaları ve daha önemlisi yapmamaları gereken şeyler aslında çok basit: trollere kesinlikle etkileşim vermeyip (cevap vermek, paylaşıp ifşa etmeye çalışmak…) trol hesaplarını hemen engellemek hatta daha iyisi sosyal medya platformuna şikayet etmek. Twitter’da şikayet etme süreci sadece birkaç saniye sürüyor ve tanık olduğumuz trollere yanıt vermek yerine bu seçeneği kullanmak yapabileceğimiz en doğru hamle. Bunun sonucunda bu kişilerin hesaplarına bir takım sınırlamalar getirilebilir, mesela yorumları gizlenebilir ve yeterli sayıda şikayet olursa hesapları kapatılabilir. Trolleri etkisiz hale getirmenin yanı sıra, trol hesaplardan yapılan paylaşımların merkezi bir yönlendirme sonucu olduğunu bildiğimiz için bu paylaşımları gündemi okumak için de kullanmak mümkün. Belli dönemlerde belli kişilerin hedef gösterilmesi, bazı eski konuların gündeme getirilmesi, spesifik konularda yapılan dezenformasyon kampanyaları, bunların hepsi aslında bize trol hesapların arkasındaki siyasi iradenin istekleri ve planları ile ilgili fikir verebilir.
Editör: TE Bilisim